Büyük felaketin ardından 22 gün geçti. Hala afetten hayatta kalanlar için sağlanması gereken imkânlar sağlanmış değil. Barınma, beslenme, temiz suya erişim ve sağlıklı gündelik yaşam özellikle afet bölgesini terk etmeyenler için çok ciddi sorun teşkil etmekte. Yıkıntıların kaldırılması ve hasarlı bina yıkımları devam ediyor. Ayaktaki binaların akıbeti için hasar tespitler de hakeza. Enkazlar kaldırılmasına rağmen ve enkazda olduğu bilinmesine rağmen bulunamayan insanlar var. Afet sonrası krizde hiçbir şey olması gerektiği gibi yöneltilmiyor. İnsani kriz büyümekte. Fakat tek hızlı giden şey iktidar tarafından adeta deprem krizini unutturmak üzere, deprem sonrası yeniden yapılaşma planları.
24 Şubat 2023 tarihli Resmî Gazete’de, Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Oldukça tartışmalı olan bu kararname; Özellikle Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geniş ve denetimsiz yetkiler verip ülkeyi, bir an evvel depremle sarsılan inşaat sektörü ülkesi konumuna geri döndürülmeyi amaçlıyor. Bu kararname madde madde incelendiğinde olası yarayacağı problemler şunlardır;
- Birçok kanun ve yönetmelik baypas edilecek ve yeniden yapılaşma süreci şeffaf hesap verilebilir olmadan, kimlerin fayda sağladığı anlaşılmadan ve yolsuzluklara yol açarak tamamlanabilir.
- Yerel yönetim ve kamu iradesi yok sayılmaktadır.
- Yöre halklarının afet sonrasındaki yapılaşmada alternatif çözümler üretmesi engellenmektedir ve kentlerin demografik etnik yapıları kamu iradesi ve yerel yönetim iradesi dikkate alınmadığı için tehlike altındadır. Sınıfsal veya etnik gettolaşmanın önü açılmaktadır. Bazı bölgelerin insansızlaşmasının önü açılmaktadır.
- İktidara yakın inşaat ve enerji alanındaki sermaye gruplarının haksız çıkar sağlamasının önü açılmaktadır.
- Yeniden yapılaşmanın devasa bir inşaat rantına dönüşmesinin önü açılmaktadır.
- Afet hafriyatının yönetim sorunu ekolojik ve halk sağlığı felaketlerine yol açabilir.
- Yasaklı kalitesiz inşaat malzemelerinin yeni yapılaşmada tekrar kullanılmasının önü açılmaktadır.
- Yeniden yapılaşma için her tür mal, kaynak yönetimi bakanlığa devredilip yerel yönetimlerin iradesi zayıflatılmaktadır. Muhalefet belediyelerinin kaynaklara ulaşımı engellenmektedir. Sadece iktidarın seçmenlerinin olduğu bölgelere hizmet götürülmesinin önü açılmaktadır.
- Emek ve işçi hakları alanında taşeronlaşma ile birçok hak kaybının önü açılmaktadır.
- Adeta bir deprem fırsatçılığı ile mera ve ormanları yapılaşmaya açmaktadır.
Bu afet daha önce yakın tarihte benzeri yaşanmamış bir bilimsel olay aynı zamanda. Bilim insanlarına kulak verildiğinde, afetin etkilerinin hala yaşandığı anlaşılmaktadır. Oldukça geniş bir alanda devam etmekte olan deprem sarsıntıları devam etmektedir. Bilimsel olarak henüz zemin sarsıntı yaşarken hızla büyük çaplı inşaat atağının planlanıyor olması açıkça yanlıştır.
Üstelik bu felakette en acil sağlanması gereken depremzedenin para verip alacağı kalıcı konutlar değil, depremzedeler için su, elektrik, kanalizasyon hizmetlerinin sağlandığı geçici konteyner barınma alanlarıdır. Felaketin üzerinden 22 gün geçmesine rağmen depremzedelerin hala çadır talebinde bulunuyor olması bile ilgili bakanlık ve kurumların o sağlam koltuklarını sarsmalıydı. Hala başını sokacak mahrem bir alanı, temizlenecek sıcak suyu olmayan depremzedeler için öncelik önemli bir yüzdesini ceplerinden ödeyecekleri deprem konutları değil. Bu kadar acil ihtiyaçlar varken aceleye getirilmemesi gereken bir iş olan yeniden yapılaşma, cumhurbaşkalığı kararnamesinin de açıkça gösterdiği üzere, halkı değil inşaat sermayesini kurtarma için hızlandırılmaktadır. Zor durumdaki depremzede halk bu kararname ile de ilan edildiği üzere iktidarın umurunda bile değil.
Oysa ki afetlerden sonra yeniden yapılaşma bu hızla yapılmamalı. OHAL fırsatçılığı ile korkunç bir merkezileşmeye, şeffaflıktan ve hesap verilebilirlikten uzak yeniden yapılaşma sadece eski düzeni devam ettirmektir. Afet sonrası yeniden yapılaşma katılımcı süreçlerde, her yörenin ve orada yaşayanların farklılıklarına göre iyice değerlendirilip yapılmalı. Birbirinin benzeri çirkin TOKİ binaları dikmek afetin ardından yıkılan kentleri ayağa kaldırmak yerine afet gettolarına dönüştürecektir. 10 ilde de farklı demografik yapılar, farklı kültürler ve farklı ekonomik dinamikler ile yaşan halklar bulunmaktadır. Afet sonrası yeni bir yaşamda her bir grubun farklı ihtiyaçları gözetilirse ancak adil yeni bir yaşam kurulabilir. Deprem sonrası yeniden kent kurmak sadece inşaat yapmak değildir. Kent kurmak çoklu ve girift bir süreçtir. Sosyologların, tarihçilerin, jeologların, ekonomistlerin hatta psikologların yerel yönetimlerle çalışıp karar mekanizmalarına yöre halklarını dahil etmeleri gereken bir süreçtir yeniden yapılaşma.
Afetlerin ardından yeniden kentleri ayağa kaldırıp yeni bir yaşam kurmak mümkün fakat bu kararname de gösteriyor ki hâlihazırdaki iktidar zihniyeti ile bu mümkün değil. Afet sonrası gettolar değil herkes için yaşanabilir, kapsayıcı kentler için en başta bu zihniyetten kurtulmak şart. En başta depremin ardından açılan acil yaralar sarıldıktan, depremzedeler kendi mahrem güvenli, sağlıklı geçici kontlarına girdikten sonra, depremzedelere sağlıklı bir yaşam rutini kazandırdıktan sonra yeniden kentler planlanabilir. Bilime ve doğaya saygılı, insanca bir yeni yaşam kurmak mümkün.