Bülent Ecevit, bilmem sana ne demeli? Soyun kurusun desem, zaten kuru. Nankör desem, zaten nankörsün. Soyun kurudur diyorum; elhamdülillah evladın yok, ocağın sönüktür. Nankörlüğüne gelince:
1- İsmet Paşa seni matbaa kapılarından aldı. Elinden tuttu, seni Ecevit yaptı. Sonra sen 90 yaşındaki İsmet Paşa’ya Brütüs misali ihanet ettin. Kendisinin kurduğu CHP’den kovdun onu.
2- Tüm Kürt bölgeleri sana rey verdiler. Dağların, taşların üzerine “Umudumuz Karaoğlan” diye yazdılar. Meğer sen ne imişsin de biz aldanmışız. Sen diyorsun ki, “Ben Amerika’ya kadar gittim ve ABD yöneticilerine dedim ki, eğer siz Irak Kürtlerinden yardımı kesmez, Barzani’ye arka çıkarsanız sizinle olan ilişkilerimiz bozulur.” Allah kabul etmesin. O zaman hiç de layık olmadığın başbakanımızdın. Nitekim sonra başbakanlığı berbat ettin. İşi Süleyman Demirel’e bıraktın. Demek sen Süleyman Demirel kadar olamadın.
Bilmiyorum senin Kürtlerle ne alıp veremeyeceğin var? Hani sen sosyal demokrattın, insan haklarına saygılı idin ve sözüm ona şair ve ince ruhlu idin? Yok arkadaş sende bunlar yok. Eğer olsaydı, tüm dünyanın bir insanlık fecaati diye baktığı Kuzey Irak olayına böyle bakmazdın.
Bak 15 Nisan 1991 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan insanlık dışı beyanatından birkaç örnek vereyim: “Ecevit’e göre ABD’nin oluşturacağı Kürt Güvenlik Bölgesi tehlikeli. Bunun sonu Kürt devletidir. ABD bu yerleşim bölgelerini sadece Irak’a karşı değil, Türkiye ve İran’a karşı da baskı aracı olarak kullanır.”
Yani sen demek istiyorsun ki, bırakın arkadaşım Saddam Hüseyin birkaç milyon Kürt kadın, çocuk, ihtiyarı öldürsün. Evet, arkadaşın Saddam diyorum; çünkü en dar gününde ayağına kadar gittin, kanlı eline sarıldın.
Hem de bayağı bir gazete muhabiri sıfatıyla. Hani derler ya, Çingene kızı hanım olmaz. Başbakanlıktan sonra renkli bir gazete muhabirliği…
İşte sen busun. Üstelik bir aile partisi başkanısın. Sana ve partine rey verecek Kürdün elleri kırılsın.
*Bu yazı 5 Mayıs 1991 tarihinde kaleme alınmıştır.