Depremde büyük bir yıkım yaşayan halkın feryatlarına kulak tıkayan ve depremin özellikle ilk 3 günü ortalıkta olmadığı belirlenen AFAD, hiç sıkılmadan depremin hemen ardından bölgede olduklarını iddia edebiliyordu. Sadece AFAD değil, bağlı olduğu hükümetin söylemleri de inanılmaz basitlik içeren kelimelerle dolu hakaretleri de içerirken, onları sinirlendiren şey ise deprem sonrasında yaşanan gerçeklerin apaçık ortaya çıkmış olması ve bu gerçeği açığa çıkaranlara olan nefret duygularıydı.
Evet sinirlenebilirler ve küfür de edebilirler ama bizler gerçeklerin bu küfürlerle üstünün örtülmesine izin veremeyiz. Bence bırakın bağırıp çağırsınlar, artık ne ettikleri lafların ne de yaptıkları vaatlerin halkta bir karşılığı yok ve olmayacak.
En çok gerekli oldukları anlarda ortalıkta olmayanların ‘yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı’ bina ve konutların sayısını tespit edebilmiş olmaları dikkat çekti. 507 bin konutun içinde bulunduğu 156 bin binanın durumunu tespit ederlerken, aynı anda konut inşaatlarına başladıklarını ve şirketlerle sözleşme imzaladıklarını duyurmaları ise çok ilginç. Şaşırdık mı, hayır. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki inşaat denilince bunların ellerine kimse su dökemez.
Bakan Kurum, yaptığı açıklamada, 200 bin konutun, tüm mikro- bölgeleme, jeolojik ve zemin etütlerini tamamladıklarını ve yer seçimi yapılan alanlarda ilk konutların sözleşmelerini imzaladıklarını söyledi. Sözleşme imzaladıkları illeri ve konut sayısını da paylaşan Bakan Kurum, Nurdağı’nda 456, İslahiye’de 399, Adıyaman Kâhta’da 297, Kilis Merkez’de 645 olmak üzere toplam 1797 konut için sözleşme imzalandığı müjdesini verdi!
Bakan Kurum’un söz ettiği etütlerin bu kadar çabuk yapılması aslında merak uyandırdı. Ancak sosyal medyada yayınlanan bir video ise bu merakımızı gidermeye yetiyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan videonun baş aktörü olan AKP’nin Maraş Milletvekili Ahmet Özdemir, kenti ‘yeniden inşa’ etme planıyla ilgili olarak ’buraya, şuraya’ ifadeleriyle yeni yapılacak yapıların yerlerini işaretliyordu.
Özdemir, “Bir tanesini Önsen’e yapacağız. Baktık fay hatlarının olmadığı yere; biri Kılılı, biri Çakallı Hasanağa. Bir tanesini de Orhangazi Kürtül. Bir tanesini de Gafarlı’ya yapacağız. Üniversitenin orada 400 dönüm yeri var” derken, Bakan Kurum’un belirttiği etüt çalışmalarına iyi bir örnek oluşturuyordu. Kurum’un ve vekilin bu çalışkanlığı gözlerimizi yaşartırken, TOKİ’nin açıklamaları ise dikkatleri üzerine çekiyor.
TOKİ Başkanı Ömer Bulut, depremden etkilenen 11 ildeki konut çalışmalarına dair, “Bütün illerimizde potansiyel rezerv konut alanları belirlenmiş durumda. Başladığımız tüm rezerv konut alanlarında en az 500 metre fay hattından uzak kalacak şekilde çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi. Ne güzel değil mi? Her şey hazır! Ancak şu 500 metre işi kafama takıldı.
Diyarbakır’da büyük yıkım yaratan depremin yaşandığı Doğu Anadolu Fayı’na Diyarbakır’ın uzaklığı 77 km. Bu noktada 77 rakamının 500 rakamından küçük olması TOKİ başkanının ya da mesafeyi belirleyen aklın kafasını karıştırmış olabilir. Bence birileri metre ile kilometre arasındaki farkı kendilerine bildirsin. Yoksa olası yeni bir depremde yeniden kader planına eklenmemiz işten bile değil.
Bakan Kurum ve TOKİ, konutlar için kapalı kapılar ardında sözleşmeler yaparken AFAD ise bu konutlarla ilgili hak sahipliğini belirleme çalışmalarını yürütüyor. Bakın çok becerikliler, dört koldan ilerliyorlar. Dördüncü kola gelmeden önce üçün kol olan AFAD’ın hazırladığı bir broşürde, depremde zarar görenler için yapılacak konut, işyeri ve ahırlar için hak sahiplerine bu hizmet karşılığı kaç lira borçlanacakları bildiriliyor.
AFAD’ın broşüründe; acil yıktırılacak veya ağır hasarlı olduğu tespit edilen yapılar için nasıl borçlanacakları aktarılırken, ‘orta hasarlı’ olduğu belirtilen yapılar içinse yurttaşların ‘Konut Kredisi’ alabileceği anlatılıyor. Broşürde, yapılacak olan konut, işyeri ve ahırların AFAD adına TOKİ tarafından verileceği belirtilerek, “Afet konutu, işyeri, ahır inşaat maliyeti üzerinden altyapı maliyeti düşülerek, belirlenen bedel üzerinden borçlandırma yapılarak, afetzedelere teslim edilecektir” diye belirtiliyor.
Dört koldan yürüyen inşa sürecinin dördüncü kolu ise elbette unutulmaması gerekir ki o da müteahhitler. TOKİ, 3-4 ayda kimselere duyurmadan özel olarak davet ettiği iki müteahhitle sözleşme imzalamış ve arsası devletten olan binalardaki her bir daire için 818 bin TL’ye anlaşma yapmıştı. Şimdi ise Bakan Kurum ve TOKİ, 1797 konut için birilerini çağırıp sözleşme imzalandığını duyururlarken, işlerin eskisinden farksız biçimde sürdürüleceğini gösteriyor.
Bu yağma ve talan sisteminin iğrenç yüzünü gösteren bir diğer şey ise depremin yaşandığı gün çimento şirketlerinin borsadaki değerlerinin tavan yaparak yükselmesiydi. Tüm bu gelişmeler depremden rant devşirmenin işleme konulduğunu gösterirken, depremde en yakınlarını yitirmiş olan evsiz, işsiz ve yurtsuz olarak ortada bırakılan halkın sırtına yeni yüklerin bindirilerek şirketlere rant devrşirilmeye çalışıldığını içimiz nefret dolarak izliyoruz.