Siyasi iktidara rağmen umudun ışıltısı; yurdun her köşesinden halkların dayanışmasından, birlikte mücadelesinden yükseliyor. Bir yandan 6 şubattan beri deprem bölgesinde acıları, yaraları sarmaya, diğer yandan siyasi iktidarın zorla yapmaya çalıştıklarına karşı yaşam mücadelesini, ekoloji-emek- hukuk mücadelesi ile buluşturarak sürdürmeye, yaşamı yok edenlere karşı yaşamı yeniden örmeye devam ediyor.
Yazımı yazdığım saatlerde Sinop’ta ‘Nükleer Karşıtı Platform ve Ekoloji’ mücadeleleri halkla birlikte nükleer santrallere karşı basın açıklamasını yapmakta. Ekoloji mücadelesi veren örgütler yaşamı yok edecek projelere ve bu projeleri dayatan siyasi iktidara, kapitalist sisteme karşı mücadele etmeye devam ediyor.
Sinop’ta sermayeye karşı sürdürülen mücadelenin bir hukuk mücadelesiydi ve önemli bir karar verildi. Danıştay 6 No’lu İdare Hukuk’u temel ilkelerini yaşamdan ve adaletten tarafta işletti.
Sinop’ta nükleere inat yaşasın hayat diyenler, mücadele edenler, Akkuyu’da birkaç ay önce buluşup ‘Akkuyu işçileri yalnız değil’ diye açıklama yapan emek, meslek ve ekoloji örgütleri basın açıklaması aracılığı ile politik sözünü yeniden söylüyor.
Danıştay 6 No’lu İdare ekoloji, emek ve meslek örgütlerinin, Sinop halkının; Sinop İli, Merkez İlçesi, Abalı Köyü, İnceburun mevkiinde yapımı planlanan “Sinop Nükleer Güç Santrali (NGS) (4X1.140 MWE)” projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (ÇŞİDB) tarafından verilen ÇED olumlu kararının iptal davasında Samsun 3. İdare Mahkemesi’nce verilen 08/04/2022 red kararını esastan temyiz etti. Sinop Nükleer Santralı’nın yapılmaması için verilen hukuk mücadelesinde Samsun 3. İdare Mahkemesi tarafından yaptırılan keşif sonucunda verilen bilirkişi raporunun yetersiz olması, nükleer santralın yaşama yapacağı kümülatif etkileri dikkate almadan verilen “bilirkişi” değerlendirmesini aşarak mahkemenin hukuki ve bilimsel olmayan ve davalı DSİ’nin, ÇŞİDBÇED kararını bozdu.
22 Temmuz 2006 tarihinde Sinop’ta ekoloji örgütlerinin -Nükleersiz Bir Yaşam- buluşmasında Karadeniz’e vermiştik üç üniversite öğrencisini; Soner BALTA, Öner BALTA ve Güneş KORKMAZ’ı. Bugün onların içinde olduğu ekoloji mücadelesi Sinop’ta ışıldadı. Nükleere karşı, siyasi iktidarların sermaye ile girdiği ortaklığa karşı hukuk; yaşamı, geleceği mahkum edecek siyasi aymazlığa son verdi.
Sinop Nükleer Karşıtları Platformu bu kararı aşağıda yaptığı açıklamada yaşadığımız büyük deprem felaketinin acılarını hatırlatarak deprem gerçeğine rağmen Akkuyu nükleer santralinde ısrardan vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Platform yaptığı değerlendirmede; “Biz bu açıklamayı yaparken bir yandan Akkuyu’da depremden zarar gören insanlara yardıma koşan işçilerin işten atıldığı haberlerini okuyoruz. Diğer yandan asbestli enkaz kaldırma işlerine karşı halk sağlığı uzmanlarının ve bilim insanlarının uyarılarını dinliyoruz. Böyle bir ülke ve dünya gerçekliği içinde Danıştay kararının tanıklığına başvuruyoruz.
‘Danıştay’ın bozma kararına rağmen dava konusu ÇED olumlu kararının hukuksal olarak halen yürürlükte olduğunu ve siyasal iktidarın nükleer hevesinin sürdüğünü biliyoruz. Davayı açtığımız gün nükleerin bütün dünya halklarının hafızasında Hiroşima’dan bugüne mahkum olduğunu, ülkemizdeki görevli ve yetkili mahkemelerde de mahkum etmek için dava açtığımızı ilan etmiştik. Yine aynı gün yaptığımız basın açıklamamızda elde edeceğimiz hukuksal kazanımları sonuna kadar koruma kararlılığımızı ifade ettik. Samsun İdare Mahkemesi’ndeki duruşma sonrasında Sinoplular, nükleer karşıtları, emek ve meslek örgütleri ve bilim insanlarıyla birlikte mahkemenin kararı hangi yönde olursa olsun Sinop’ta nükleere izin vermeyeceğimizi ortaya koyduk. Samsun İdare Mahkemesi hakimleri, haklı davamızı reddettiklerinde de nükleer santral yapılmak istenen İnceburun’da nükleere izin vermeyeceğimizi bütün Sinoplularla birlikte duyurduk. Danıştay’ın kararıyla mücadelemiz hukuksal açıdan artık yeni bir evreye girmiş bulunmaktadır. Bizler, aynı kararlılık ve inançla nükleere karşı mücadelemizi devam ettirirken Danıştay kararının itiraf ettiği gerçekleri duyurmaya ve elde ettiğimizi hukuksal kazanımın takipçisi olmaya devam edeceğiz’ diye yineledi.
Ve hukuksuzlukla, yetki aşılarak verilen kararların Danıştay tarafından bozulmasının neden önemli olduğunu halklarla, yaşamdan yana tutum alan tüm örgüt ve yapılarla paylaştı:
‘Samsun İdare Mahkemelerinin görevlendirdiği 15 kişilik bilim insanı tarafından sunulan resmi bilirkişi raporunda 300’e yakın iptal gerekçesi tespit edildi. Danıştay’ın kararı, dava konusu raporun bir ‘ÇED Raporu olmadığı’ gerçeğini net bir biçimde kanıtlamıştır. Konuya ilgili herkesin bildiği korunan alanlar, deniz ekosistemi, meteorolojik veriler, şehir ve bölge planlama, jeolojik ve sismik veriler, flora ve fauna, halk sağlığı, yöre ekonomisi, ormanlar, kentsel alanlar vb bir çevresel etki değerlendirme sürecinde ele alınması gereken parametrelerin hiçbirine bu raporda yer verilmemiştir. Herkesin bildiğini şimdi yüksek mahkeme de söyledi. Danıştay kararı, bundan sonra Samsun’daki hakimlerin vereceği karardan bağımsız olarak bizler için bir tarihsel referans belgesidir. Yaşadığımız maden felaketleri, sel felaketleri, deprem felaketlerinden sonra bir kez de nükleer felaket yaşansın istemiyoruz. Ne bu felaketlere yenisinin eklenmesine ne de bu felaketlere daha fazla hukuksal felaketlerin eklenmesine izin vermeyeceğiz’
Bizler bir kez daha yineliyoruz. Vazgeçmeyeceğiz. Mücadele etmeye, kapitalist sisteme karşı yaşamı korumaya, özgürleştirmeye devam edeceğiz.