Kurdistani oluşum ve partiler, depremlere ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, oluşabilecek demografik değişime dikkat çekerek ‘Halkımızın yerini yurdunu terk etmemeli’ dedi
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Birleşik Kürt Kadın Platformu, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Devrimci Doğu Kültür Derneği (DDKD), Azadî Hareketi, Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), Partîye Azadî, Kuzey Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-BAKUR), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (PDKT) ve Kürdistan Demokratik Hareketi (TDK-TEVGER), art arda meydana gelen depremler ve sonrası gelişmelere ilişkin Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde ortak açıklama yaptı. Açıklamaya tüm parti ve hareketlerin eşbaşkan ve sözcüleri katıldı.
Açıklamanın Türkçe’sini DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürtçe’sini ise PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik okudu.
Gerçek can kayıpları ve maddi hasarların, depremin psikolojik tahribatlarının açıklanandan daha büyük ve korkunç boyutlarda olduğu vurgulanan açıklamada depremin Suriye’deki etkisine de dikkat çekildi.
Açıklamayı okuyan Aydeniz, o bölgelerde şu ana kadar 7 bin insanın yaşamını yitirdiği, 15 binden fazla insanın da yaralandığını söyledi. Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Halk büyük bir mağduriyet içindedir ve ne yazık ki, gözle görülür bir yardım da bu bölgelere ulaşmış değildir. 6 Şubat’tan bu yana, Türkiye’nin depreme maruz kalan bölgelere dair olması gereken boyutta ve zamanında görevlerini yerine getirmediği açıktır. Özellikle de depremin ilk 3 gününde, enkaz altındakilerin kurtarılmasında olsun, mağdurlara yardımların ulaştırılmasında olsun, devletin tüm kurum ve kuruluşları bir koordinasyonsuzluk, vurdumduymazlık, ihmal, başıbozukluk içindeydiler; devlet sahada yoktu. Ayrıca, depremin ilk 3 gününde, Türkiye, kendisi dışında, bir çok kurum ve şahsiyetin kendi imkanlarıyla deprem mağdurlarının yardımına koşmalarına engel oldu. Şimdi de birçok bölgede bu tür engellemeler devam etmektedir.”
Suriye ve Rojava’ya yardımlar engellendi
Türkiye’nin, deprem mağdurları için gönderilen birçok yardımın Efrîn, Cinderes ve Halep’e ulaşmalarına engeller çıkardığını hatırlatan Aydeniz, “Bu da can kayıplarının ve mağduriyetlerin daha da artmasına yol açmaktadır. Devletin bu tutumuna; kar, yağmur ve ağır kış koşulları da eklenince, depremin yol açtığı mağduriyet daha da katlanmıştır. Elbette ki Kurdistan halkı, Türkiye’nin benzer siyaset ve uygulamalarına ilk kez maruz kalmıyor. AKP ve MHP iktidarı, özellikle 22 Temmuz 2015’ten sonra tekrar savaş siyasetine döndü. Kürt karşıtı siyaseti ve savaşı, yeni bir strateji ile Kurdistan’ın 3 parçasına da yaydı. Türkiye, bu yeni stratejisinin totaliter, tekçi yönetim sistemiyle bütünleşmesinin sonucunda oluşan tablo, depremde daha çok can kayıplarının ve mağduriyetlerin yaşanmasına yol açmıştır” diye belirtti.
Halkın dayanışması
Aydeniz, “Türkiye Devleti’nin tüm yasal ve fiili engellemelerine rağmen; halkımız büyük bir sorumluluk ve dayanışma duygu ve bilinciyle birbirini sahiplenmiş, büyük yardım kampanyalarını organize etmiştir. Kurdistan, Türkiye ve diasporada, bu açıklamada imzası olan partiler de dahil olmak üzere, bir çok siyasi parti ve örgüt, sivil toplum kuruluşu, belediye, şahsiyet, şirket mağdurlara çok boyutlu yardımların ulaştırılmasında büyük bir çaba içinde oldular, olmaya devam etmektedirler” diye konuştu.
‘Yıkımın sorumlusu devlettir’
Birçok dünya devletinin deprem mağdurlarının yardımına koştuğunu sözlerine ekleyen Aydeniz, devamında şunları söyledi: “Kürdistan Bölge Hükümeti ve Güney Kurdistan halkı, Kuzey ve Rojava Kurdistanı, Türkiye ve Suriye’deki deprem mağdurlarına yardım ulaştırmak için çalışmalar yürütmektedirler. Deprem felaketinde mağdurlara, halklarımıza nakdi ve maddi yardıma koşan tüm devletlere, uluslararası kuruluşlara, sivil toplum ve yardım kuruluşlarına, şahsiyetlere, şirketlere teşekkür ediyoruz. Deprem, önüne geçilemez bir doğal olaydır. Ama açıktır ki, depremin yol açtığı zararların sebepleri doğal değildir. Çıkarcılık, vicdansızlık, usulsüzlük, yolsuzluk ve prensiplerin ayaklar altına alınmasıdır depremde büyük mağduriyetlere yol açan. Depremin yol açtığı can kayıpları ve yıkımların en büyük sorumlusunun, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, bakanlıklarıyla, belediyeleriyle bizzat devletin kendisi olduğu açıktır.”
Seferberlik çağrısı
Aydeniz, Kurdistan ve Türkiye’de depremin yol açtığı felaketlerin önüne geçmek için keyfi, aşırı merkeziyetçi, ranta dayalı, kayırmacı, günü kurtarmaya odaklı otoriter ve anti demokratik yönetim anlayışının terk edilmesi gerektiğini vurguladı. Depreme dayanıklı binaların inşası için stratejik bir merkez oluşturulması gerektiğinin altını çizen Aydeniz, şu çağrıda bulundu: “Deprem mağdurlarına yardım ve deprem bölgesinin inşası için yapılan tüm çalışma ve tedbirler, bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi anlayışından uzak bir yaklaşımla yapılmalıdır. Depremden zarar gören halkımızın ve özellikle de genç nüfusun yerini yurdunu terk etmemeleri, göç etmemeleri ve kendi şehirlerinde kalabilmeleri için, çok kapsamlı ve etkili bir çalışma organize edilmelidir. Bu amaçla, halklarımızı, yerel ve uluslararası tüm ilgili kesimleri, kurumları, deprem mağdurları için insanca yaşayabilecekleri yaşam alanlarının ve çalışabilecekleri yerlerin temini için; ekonomik yardım ve destek için seferber olmaya çağırıyoruz.”
‘Yardımlara engel çıkarmayın’
Olağanüstü Hal (OHAL) ilanıyla, deprem mağdurlarına yapılan yardımların önüne geçilmesini de eleştiren Aydeniz, şunları ifade etti:
“Kurdistan özgürlük davasıyla Türkiye’deki özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelesini engelleyemeyeceğini bilmelidir. Halklarımızı, Kürdistan Bölge Hükümeti’ni, Rojava Kürdistan Yönetimi’ni, Kürt, Kurdistani tüm kurumlar, siyasi parti ve örgütleri, şahsiyetleri, Kürt halkının dostlarını deprem mağdurlarına yardım amaçlı yaptıkları çalışmalarını sürdürmeye, deprem mağdurlarını yalnız bırakmamaya ve birbirimizi sahiplenmeye çağırıyoruz. Böylesi büyük bir deprem felaketinde yapılan yardım kampanyalarının yaşamsal önemde olduğu açıktır. Ama böylesi büyük bir felaketin yükünün, ancak, devletlerin ve uluslararası devlet ve organizasyonların yardımlarıyla taşınabileceği açıktır. Bu gerçeklikten dolayı, Türkiye Devleti’ni sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kesimlerin yardım kampanyalarına engel çıkarmamaya ve her şeyden önce, devlet olmaktan kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.”
BM ve Avrupa’ya çağrı
Aydeniz, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kuşkusuz, tüm doğal, sosyal ve siyasal olaylarda en çok zarar görenler, mağdur duruma düşenler, çocuk, kadın, engelli ve yaşlılardır. Bu gerçeklikten hareketle, bu depremde de, söz konusu bu kesimlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için özgün bir programa ihtiyaç vardır. Özellikle de bu çalışmalar kadınlara özgün yaklaşım anlayışı üzerinden yürütülmelidir. Tüm uluslararası kuruluşları, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi’ni (AK) deprem mağdurlarına yardım için daha ciddi ve etkili çalışmalar yürütmeye ve mağdurlara yardım konusunda daha hızlı ve sonuç alıcı çalışmalar yapması için Türkiye ile daha güçlü bir diyalog geliştirmeye çağırıyoruz.”