PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışından bu güne kadar tecrit ve kuşatma altında olduğunu belirten avukatı Emran Emekçi, milyonlar örgütlenmeden tecrit ve komplonun kırılamayacağını vurguladı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Emran Emekçi, Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışından bu güne kadar karşı karşıya kaldığı tecridi Mezopotamya Ajansı’ndan Yasin Kobulan’a değerlendirdi. Emekçi, komplo ile tecridin birbiriyle bağlantılı olduğunu ifade ederek, “Tecridi Öcalan’ın kuşatmaya alındığı şeklinde değerlendirirsek, 90’lardan bu yana Öcalan’a yönelik kuşatmaların varlığından söz edebiliriz. Almanya’nın yasaklamasından tutalım, Avrupa’nın tutumuna, adım adım gelen bir kuşatma gerçekliği ile karşı karşıya kalındı. Öcalan hem dışarda hem de içerden kuşatılmaya alınmaya çalışıldı. Bunun zirveye ulaştığı nokta ise 9 Ekim 1998 oldu. 9 Ekim’in dikkat çeken yönü ise 1 Eylül ateşkes sürecine denk gelen bir süreçti. O dönemde Suriye üzerinde yoğun bir baskı vardı. Öcalan Suriye’den çıkmak zorunda bırakıldı” dedi.
‘Komplo teorik olarak boşa çıkarılmıştır’
Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasının temel nedeninin ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi” olduğunu belirten Emekçi, “Öcalan’ın bu projeye karşı ‘Demokratik Ortadoğu Projesi’ vardı. Bu proje gelişim gösteriyordu. Öcalan onların sistemine alternatif bir sistem yaratmıştı. Bu da onların işine gelmiyordu. Komplonun özünde bu var. Komplo zaten gayri ahlaki, gayri hukuki yöntemlerle muhalifi tasfiye etme esasına dayanıyor. Öcalan’ı önce suikastle yok etmek istediler, bu olmayınca farklı yöntemler devreye koydular. Bu yöntemlerden biri Suriye’den çıkarılmasıydı. Sonrasında adım adım takip edilerek Türkiye’ye teslim edilme temelinde gelişen bir komplo süreci oldu. Tecrit mantığının amacı şudur; irade kırma esasına dayalıdır. İmralı sistemi de bu amaçla kuruldu. Öcalan’ın direnişi de bu irade kırmaya dönük, kendi çizgisinde, özgürlükçü, demokratik çizgide direnme biçiminde gelişti. İmralı’da bugün 20 yıllık bir direniş süreci var. Öcalan’ın savunmalarınde tecridin ve İmralı sisteminin nasıl kırılacağı konusunda perspektifler içeriyor. Komplo teorik olarak boşa çıkarılmıştır. Öcalan, komployu çözmüştür ve aydınlığa çıkarmıştır. Dünya sisteminin rolünü ve onları Türkiye’deki uzantılarının rollerini bütün yönleri ile savunmalarında açığa çıkarmıştır . Mesele bunun pratikleştirilmesi. Komplo teoride boşa çıkarılmıştır pratikte de mücadele ile boşa çıkarılacaktır” dedi.
‘Milyonlar örgütlenmeden tecrit kırılmaz’
İmralı Cezaevi’nin iradeyi kırma üzerine kurulu bir sistem olduğunu vurgulayan Emekçi, “Temel amaç Öcalan’ı kendi çizgilerine çekmektir. Öcalan buna karşı direniyor. Tecrit zaten bu komplonun mantığında vardır. Dikkat edersek Suriye’de de Sayın Öcalan tecritteydi. Orada da kuşatma altındaydı. Sonra geçtiği Rusya’da da kuşatma altındaydı, Roma’da gladyonun baskısı altındaydı. Öcalan ‘Roma’da kaldığımda İmralı’dan daha kötüydü’ dedi. Orada da tecrit süreci vardı. Tacikistan’da resmen kaçırıldı ve tüm arkadaşları ile bağı koparıldı. O dönem Sayın Öcalan, ‘Haykırsam sesimi duyan olmaz, ölsem cesedime ulaşan olmaz’ değerlendirmesinde bulunuyor. O dönem de bir tecrit söz konusuydu” diye konuştu..
Milyonlar örgütlenmeden tecrit ve komplonun kırılamayacağının altını çizen Emekçi, “Halkların birliği ile bu tecrit kırılır. Dünya sisteminin tutsağıdır Sayın Öcalan. İmralı sistemi Sayın Öcalan’ın demokratik modernite sistemi ile kapitalist hegemonların çözümsüzlük siyasetinin odak noktası, sistemler arası bir savaşın noktasıdır. Öcalan demokrasi dayatıyor, onlar kendi statükolarını, Kürtleri yok sayan çözümsüzlük politikalarını dayatıyorlar. Böyle bir direniş ve mücadele süreci var” diye konuştu.
‘9 Ekim tesadüf değil’
Emekçi, Öcalan’ın devletten beklenti içinde olmayı “dilenci siyaseti” olarak tanımladığını belirtti. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışından bugüne kadar bir tecrit ve kuşatma altında olduğunu sözlerine ekleyen Emekçi, “Öcalan Ortadoğu’yu okuyordu. Öcalan, ak-kara şeklinde ele almıyordu. Özgürlükçü bir çizgide yürüyordu. Bunun için komplonun hedefi oldu. Onların oyunlarını bozan bir düşünce yapısı söz konusuydu. Halklar lehine politikalar yürütüyordu. O açıdan 9 Ekim önemli bir tarihtir. Birincisi Selahattin Eyyübi’nin Haçlılara karşı seferini ilan ettiği, Kudüs’te namaz kıldığı gündür. Aynı zamanda Che Guevara’nın katledildiği gündür. Orada verilmek istenen mesaj ‘Ortadoğu’da bizim dışımızda bir aktöre izin vermeyeceğiz. Ortadoğu bizim denetimimizdedir. Ya bize biat edeceksiniz ya da biz seni imha edeceğiz ya da seni tecrit edeceğiz’ dediler. Aynı zamanda 90’larda çözülen reel sosyalizmin yarattığı umutsuzluk ortamında Öcalan’ın yeni bir ruh katarak umudu, direnişi, mücadeleyi canlı tutan bir örnekti. O yüzden hedef seçildi” değerlendirmesinde bulundu.