Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, depremde yaşanan ölümlerin ‘bizatihi sorumlusunun önlem almayan, tedbirleri uygulamayan, dayanışmaya kayyum atayan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ olduğunu söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar partisinin grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Depremde hayatını kaybedenleri anarak konuşmasına başlayan Sancar, “Konuşmak zorundayız. Depremde yıkılmayan bir ülke olabilmenin yollarını bulabilmek için daha fazla konuşmak, daha fazla sormak, daha fazla sorgulamak zorundayız. Konuşmak, sormak, sorgulamak, hesap sormak zorundayız” dedi.
‘Devlet kurumları çürük binalar gibi çöktü’
Deprem öncesinde tedbir almayan, önlemlerin gereğini yerine getirmeyen bütün kurumların sorumlu olduğunu vurgulayan Sancar, “Deprem öncesinin tedbirlerini almayan, raporların gereğini yerine getirmeyen iktidar ve liyakatsizlikle yönettiği devlet kurumları çürük binalar gibi çöktü. Ama halkımızın üzerine çöktü! Yollarla övünüyorlar, yolları çöktü. Büyük binalarla övünüyorlar, binaları çöktü. Büyük havalimanları açtıklarıyla övünüyorlar, havaalanları çöktü. Kendileri çöktü, halkın üzerine çöktü. Bunun hesabını sormak zorundayız” diye konuştu.
Sancar’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Toplumsal etkileri ve onarılması uzun ve asla unutulmayacak bir yıkımla, derin bir acıyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin deprem gerçeğini bütün boyutlarıyla konuşmaya, sorgulamaya, hesap sormaya devam etmek zorundayız. İktidarlar eliyle örülmüş, etkileri onlarca seneye yayılacak bir felaketle karşı karşıyayken susmak asla söz konusu olamaz.
Yaşanan bu büyük yıkımı insani krizi büyüyen öfkeyi ve iktidarın devlet kurumlarının acizliği, yetersizliği ve de oluşan büyük dayanışmayı engellemeye yönelik girişimleri hepsi gözlerimizin önünde cereyan etti. Depremin ertesi günü Hatay’a gittiğimizde gördüğümüz manzara bütün bunları çıplak bir şekilde göz önüne koydu. Deprem bölgesinde yaşayan insanların gördükleri hakikat de budur. Bu kadar ağır bir yıkım bu kadar büyük bir felaket neden yaşandı? On binlerce insanın ölümüne neden olan sorumluluklar zinciri nedir?
Kıyıma davetiye çıkarıldı
Öyle asrın depremi diyerek geçiştirilecek, üzeri örtülecek, sıradanlaştırılacak bir durum değil bunlar. Ülkeyi yönetenlerin birinci dereceden sorumlu oldukları bir siyasal ve toplumsal felakettir. Depremden öncesine bakalım Maraş bölgesinin deprem kuşağı olduğu biliniyordu. Uzmanlar, devlet kurumları halkımız siyasetçiler bu gerçeği defalarca dile getirdiler. Teknolojinin ve bilimin geldiği bu aşamada fay hatları üzerinde gerçekleşebilecek bir büyük depremin aşağı yukarı zamanını bile yerini bile söyleyen bilim insanlarımız oldu. Peki bu uyarılar neden dikkate alınmadı? Gerekli etütler neden yapılmadı? Denetimsiz ve tehlike arz eden binalara dair neden envanter tutulmadı, bu binalar için neden çalışma yürütülmedi. İmar aflarıyla bu bölgedeki yıkıma ve kıyıma adeta davetiye çıkarıldı.
İktidar her alana keyfiliği yaydı
Yıkılan binaların çürük ve dayanıksız yapılar olduğu ortada. Bu iktidar insan canını güvence altına almayı amaçlayan yapı denetimi uygulamasını fiilen ortadan kaldırdı. Böylesine önemli ve kamusal bir uygulamayı özel sektöre devretti. Uzman meslek kuruluşlarının denetim yetkisini ellerinden aldı. Binaların malzemesinden çalan müteahhitlere denetim şirketi kurma imkanı verdi. Bu iktidarın en büyük icraatı her alandaki denetimi ortadan kaldırmak her alana keyfiliği yaymak olmuştur. Keyfilik bu rejimin temel özelliği haline geldi. Bunun sonucunu büyük kayıplar vererek hep birlikte yaşıyoruz.
Darmadağın bir devlet yönetimi gördük
Deprem anından itibaren, 72 saat boyunca organize olamayan, koordinasyonu sağlayamayan, tek adamın talimatı olmaksızın bir vinç dahi hareket ettiremeyen, inisiyatif alamayan, beceriksiz, basiretsiz liyakatsiz, darmadağın bir devlet yönetimi gördük.
Şu soruların cevabı verilmek zorunda;
Deprem sonra ilk saatlerde neden hızla harekete geçilmedi, bunun önündeki engel neydi? Bütün devlet kurumlarının kapasitesi ve imkanları neden anında devreye sokulmadı?
Sivil ve resmi arama kurtarma ekiplerinin acilen bölgeye sevki neden gerçekleştirilmedi?
Kamunun ve özel sektörün elindeki iş makinaları vinçler kurtarma araçları neden devreye sokulmadı?
Neden 72 saat geç kalındı, ne beklendi?
Uzmanların dediği çok açık ‘gerekli hazırlıklar zamanında yapılmış olsa harekete geçmek için 4 saat yeterliydi.’ Bütün yetkileri elinde bulunduran cumhurbaşkanı olmak üzere hiyerarşik yapıdaki herkes bu soruların yanıtını vermek zorundadır. Sadece yanıt değil hesabını da vermek zorundadır. Bu yıkım öyle ufak tefek eksiklerimiz vardı, biz İstanbul depremi için hazırlandık diyerek hakaretler yağdırarak, tehditler savurarak geçiştirilemez.
Ülkeyi yönetenler biz olsaydık…
Bu ülkeyi yönetenler biz olsaydık anında sivil ve askeri bütün devlet kurumlarını tam kapasite deprem bölgesi için eş zamanlı olarak harekete geçirir; kamu ve yerel yönetimlerle STK’larla meslek odalarıyla madencilerle siyasi partilerle parlamentoyla tam bir koordinasyon sağlardık ilk anda arama kurtarma çalışmasını süratle başlatırdık. Belediyelerimiz kayyumlarla gasp edilmeseydi bütün yerel imkanlarımızla halkın hizmetinde olurduk.
İnsan yaşamının söz konusu olduğu bir anda karışıklık o yaşamın sona ermesi anlamına geliyor. İleri sürdüğünüz karışıklığın sonucu kurtarılabilecek binlerce insanın enkaz altında can vermesidir. Bu kıyımın hesabını mutlaka soracağız. Bu hesabı mutlaka vereceksiniz.
Hafızalarımıza kayyum atayamazsınız
Halk düşmanlığı söz konusu olduğunda bu iktidarın hızını hiçbir şey kesmiyor. Koordinasyonunu da kimse engelleyemiyor. Ama yaşam söz konusu olduğunda insanları değil koltuklarının bekasını ve imajlarını kurtarmak için “tek yürek” teyakkuza geçen bir yönetim zihniyetiyle karşı karşıyayız. Hafızalarımıza kayyım atayamazsınız. Bunları unutmayacağız unutturmayacağız. Sormaktan sorgulamaktan hesabın peşine düşmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Devletten hemen sonra sarayla devlet kurumları arasında ne yaşandı? Bu beceriksizliğin AFAD’ın son derece yetersiz personelle ve gecikerek gönderilmesinin sebebi nedir?
Ölümlerin sorumlusu bellidir
Askeri kurumların envanterinde 400’ü aşkın taşıma maksatlı helikopter Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunuyor, mesela Hatay’a bu helikopterlerle depremden itibaren en geç 8 saat içerisinde tam donanımla en az 4 bin kişilik arama-kurtarma ekibi gönderilebilirdi, neden yapılmadı? Arama kurtarmada en fazla deneyime sahip ve bölgeye gitmek için bekleyen madenciler neden günlerce bekletildi? Ölümlerin sorumlusu bellidir. Bu çürük ve yozlaşmış bu enkaz zihniyetidir. Bu rant talan yalan ve savaş üzerine varlığını kurmuş iktidarın kendisidir.
Bu sistemde devletin tüm kurumları halka sorumlu olmaktan azade kılınmış cumhurbaşkanına karşı sorumlu hale getirilmiştir. Bu nedenle bu yıkımda da sorumluluk zincirinin başı ve ilk halkası bizatihi cumhurbaşkanıdır.
Çadır bile gönderemediniz
Birçok gerekçe sıralıyorlar kendilerine, efendim çürük binalar kendi iktidarlarından önceymiş. Peki, 21 yıldır iktidardasınız, bunlar için ne yaptınız? Bu binaların düzeltilmesi için hangi faaliyeti yürüttünüz? Hiçbir şey yapmadınız! Tam tersine imar aflarıyla bütün çürük binaların yasallaşmasını sağladınız. Ülke kaynakları, deprem vergisi nereye harcandı? Bunca yıldır toplanan 45 milyar lira olarak tahmin edilen bu vergiler nereye harcandı? Nereye harcandığını biliyoruz, kendilerinin siyasetleriyle, kötücül planlarıyla varlıklarını sürdürmek için harcandı. Halk için, insanlar için harcanmadı. Bir de televizyonlarda utanmazca bağış şovları yapıyorlar. Peki bu arsız şovla toplanan yardımlar nerede? Nereye gitti? Bunca gündür, bir haftadır, bu yardımlar ne kadar ve nereye harcandı? Tek tek açıklamak zorundasınız. Artçı depremlerin olacağı biliniyor, herkes feryat figan çadır istiyor. Çadırı bile göndermediniz.
İlk depremden 15 gün sonra dün Hatay merkezli yeni bir deprem oldu, yine can kayıplar yaşandı. Sebep, insanların çadır bulamadıkları için hasarlı binalara girmek zorunda kalmalarıdır. Şimdi bu depremden sonra, depremzedelerin çadır ihtiyacı karşılansaydı, kimse canını riske atıp, o hasarlı binalara girmezdi.
Tek bir kişi bile istifa etmedi
Bütün bu felaket ve rezaletten dolayı tek bir kişi bile istifa etmedi, en üstten en alt kademeye iktidarın hiçbir yetkilisi sorumluluk üstlenmiyor, herkes görevinin başında pişkince açıklama yapıyor bir de utanmazca tehditler savunuyorlar. Bu tehditleriniz vız gelir vız. Tek tek sayacağım bundan önceki felaketleri ama zaman azalıyor. Soma da hangi siyasi istifa etti ya da hangi merci sorumluluğu kabul etti? Çorlu tren kazası, Ankara’nın göbeğinde sivillere yönelik o büyük katliam gerçekleşti. Hangi siyası yetkili sorumluluk üstlendi, bir tek istifa yok. Çünkü istifa güçlü bir ahlak ve iyi kötü bir vicdan gerektirir.
Barınma sorununu çözmesi gereken iktidar
Bölgede, çadır battaniye, soba, yiyecek, giyecek ilaç ve hijyen malzemesi ihtiyacı devam ediyor. Bu ihtiyaçların acilen karşılanması için seferber olalım, dayanışmayı bir an bile aksatmayalım, devleti ve iktidarı, kamu kaynaklarını bunlar için kullanmaya zorlayalım, o paralar onların malı değil, o paralar halkın ürettiği değerlerdendir, o değerlerin bir ürünüdür. Onları halk için kullanacaksınız. Başka ilçelere göç eden depremzedeler barınma sorunuyla karşı karşıya. Barınma sorununu çözmenin asıl yükümlüsü bu iktidardır, devlettir. Topluma da çağrı yapmak istiyoruz, bu iktidarın yozlaştırdığı bu düzenin bir parçası olmayın, kira artırımına gidenler, fahiş bir şekilde kira arttıranlar, sizler bu vicdansızlığa ortak olmayın, eğer tarihe ve çocuklarınızın kalbine bir parça temiz girmek istiyorsanız fırsatçılığa ortak olmayın. Dayanışmaya ortak olun.
Deprem bölgesinde bulunan yurttaşların vergi, banka, elektrik, su, gaz dahil bütün borçları derhal silinmeli. Bankaların kredi faizleri gibi kar amaçlı faaliyetleri yıkım bölgelerinde durdurulmalıdır.
Öz örgütlülüğümüzü inşa etmeliyiz
Yapmamız gereken bu acileyet uygun, öz örgütlüğümüzü inşa etmemiz, büyütmemiz ve bunu büyük bir toplumsal dayanışmaya dönüştürmemiz gerekiyor. Toplumsal kurtuluşumuz toplumsal örgütlülükle ve dayanışmayla mümkündür. On binlerce insanın canı gitti, milyonlarca insanın geçmişi yok oldu, geleceği elinden alındı. Bu ülkenin bir gün bile bu iktidar ile yürümeye tahammülü yok. Pişkin, sorumsuz, halkı zerre düşünmeyen bu iktidar gidecek, gitmeli, bu iktidarı göndermeliyiz. Bu sadece siyasi değil bu aynı zamanda insani ve tarihi bir görevdir, bir sorumluluktur. Fay hatları üzerindeki bu ülkeyi değiştiremeyiz ama bu yozlaşmış, bu çürük bu talancı düzeni değiştirebiliriz ve mutlaka değiştireceğiz. Tutunacağımız güç dayanışmanın büyüklüğüdür, örgütlülüktür. Dayanışma hem iyileştirici onarıcı, yaraları iyileştirici güce sahiptir, hem de yeniden inşa etmek için gerekli gücü sağlar.
Güçlerimizi birleştirelim
Tüm demokrasi güçlerine tüm muhalefet partilerine tüm vicdanlı bireylere iyi insanlara çağrı yapıyorum; bu düzeni birlikte değiştireceğiz, bu iktidarı göndereceğiz, bu ülkeyi hep birlikte yeniden kuracağız, yeni yaşamı da hep birlikte kuracağız. Kimsenin bu sorumluluktan, bu tarihsel görevden kaçma hakkı ve lüksü yoktur. Güçlerimizi birleştirelim, hayatımızı yeniden kuralım. Ülkeyi yeniden inşa edelim, yeni bir ülke, yeni bir düzen, yeni bir yaşamı hep birlikte yaratalım. Halk bizden bunu bekliyor, tarih bizden bunu bekliyor, vicdanlarımız bizden bunu bekliyor.
ANKARA