Depremde dahi Türkiye’de nefret politikasının devam ettiğinin altını çizen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, çözüm için KCK’nin eylemsizlik kararına işaret ederek, ‘Böylesi zamanlarda çatışmayı ve savaşı devam ettirmenin kimseye bir faydası yoktur’ dedi
Mereş merkezli depremlerden etkilenen 10 kentte üç ay boyunca geçerli olacak Olağanüstü Hal (OHAL) ilanıyla beraber peş peşe işkence haberleri gelmeye başladı. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “evleri yağmaladılar” iddialarıyla mültecilerin hedef haline geldiği deprem bölgesinde, polisin halka yönelik işkence uygulamaları arttı. Öyle ki Hatay’da “hırsızlık” iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Güreşçi uğradığı işkence sonucunda karakolda yaşamını yitirdi. Güreş’in katledilmesinin ardından sorumluların yargılanması için hukuk örgütleri devreye girse de deprem bölgesinde işkence görüntüleri “sıradanlaştırılarak” servis edilmeye devam ediyor. Güreşçi’ye işkence uygulayan askerler açığa alınsa da şimdiye kadar resmi olarak henüz bir açıklama yapılmadı.
İşkencenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu vurgulayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye’nin nefret atmosferinden çıkması gerektiğini söyledi.
OHAL’in gerekçesi
İşkencenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirten Türkdoğan, “İşkence suçunda zaman aşımı yoktur. İşkence fiiline karışanlar, kesinlikle yargılanacaklardır. İktidara güvenerek bunu yapanları uyarıyoruz; hiçbir hükümete güvenmeyin. Kimse sizi kurtaramaz” dedi. Devlet görevlilerinin karıştıkları insanlığa karşı suçlarda bir cezasızlık politikasının izlendiğini vurgulayan Türkdoğan, “Zamanaşımı taktiği izlenerek, suç vasfı değiştirilerek, suç hafifletilerek devlet görevlileri sürekli korunup kollanıyor. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü bastırıldığı halde OHAL ilan edildi. OHAL ortamında hukuksuz işler yapıldı. Çok sayıda insanın işkence ve kötü muameleye uğradığına dair başvurular aldık. Hem uzun süreli hem de kısa süreli gün içinde kaçırma vakaları var. Bu insanların tamamı fiziki ya da manevi olarak işkenceye uğradı. Afet nedeniyle yine OHAL ilan edildi. OHAL’e gerekçe oluşturmak için ‘yağmacılar’ sürüldü bu sefer” diye ifade etti.
İktidar kontrolü kaybetti
Türkiye’de suç örgütlerinin cirit atığının altını çizen Türkdoğan, bu suç örgütü elemanlarının bir kısmının da deprem bölgesinde olduğunu söyledi. Türkdoğan devamında şunları söyledi: “İktidar OHAL’e gerekçe oluşturmak için ‘yağmacılarla mücadele edeceğiz, bunlara acımayacağız’ türünden açıklamalar yaptı. Siz suç işleyenlerle ilgili ‘biz bunlara acımayacağız’ dediğiniz anda aşağıdaki kolluk görevlisi bunu bir işkence talimatı olarak anlar. İnsanlar dayanışmaya, yardıma muhtaç. Ama yardım görevlileri engelleniyor, HDP’nin yardım TIR’larına el konuluyor, gönüllü yardım yapmak isteyen insanlar engelleniyor, yüksek miktarda para yardımı toplayan sanatçılar tehdit ediliyor. Ben siyasi iktidarın kontrolü kaybettiğinin ve bu afeti yönetemediğinin bütün bu uygulamalarla ortaya çıktığını düşünüyorum. Maalesef işkence ve kötü muamele gerçeği ile Türkiye bir kez daha tanıştı. İşkence hep vardı ama bu zamanlarda baş edilmesi gereken büyük bir sorun olduğu bir kez daha ortaya çıktı.”
Oy kaygısı taşıyorlar
Depremin ardından özellikle Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın hedef göstermesiyle mültecilere yönelik ırkçı ve ayrımcı söylemlerin artmasına ilişkin ise Türkdoğan, “Daha öncede de birçok kişi ve kurum suç duyurusunda bulunmuştuk. Özdağ ve partisi siyasi iktidar tarafından korunup kollanıyor. Çünkü mülteci karşıtlığını yayarak, iktidarın yanlış politikaları nedeniyle iktidardan kopan kitlelerin oylarının Millet İttifakı’na ve Emek ve Özgürlük İttifakı’na gitmemesi için kurdurulmuş bir parti. O nedenle korunup kollanıyor” diye belirtti.
Eylemsizlik kararı
Son olarak KCK’nin ilan ettiği eylemsizlik kararına değinen Türkdoğan, şunları ifade etti: “Bir eylemsizlik kararı duyurdular, Türkiye buna uysun. Türkiye, deprem nedeniyle onlarca milyar dolar zarara uğradı ve zaten savaş nedeniyle bütçesi inanılmaz açıklar veren bir ülke. Dolayısıyla böylesi zamanlarda çatışmayı ve savaşı devam ettirmenin kimseye bir faydası yoktur. Mutlaka barışçıl politikalara geri dönülmesi gerekmektedir. Mültecilerin ülkelerine güvenli yoldan gidebilmesi de barıştan geçmektedir. Bu sorunların çözülmesi için kimseyi hedef göstermeye gerek yok. Kimseyle ilgili nefret söyleminde bulunmaya gerek yok. Yeter ki barış politikalarına geri dönülebilsin. Ben bu eylemsizlik kararının buna vesile olmasını diliyorum. Tüm toplumsal muhalefetin bunu gündemine alması gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum. Çünkü bu, toplumun ihtiyacı olan toplumsal barışa hizmet edecektir hem de ekonomik kaynakların deprem bölgesine, depremzedelere akmasını sağlayacaktır.”
Haber: Enes Beyaz / Ankara – MA