Rahmetli Doktor Hikmet Kıvılcımlı “Tartışılacak Tarih Tezi” adlı kitabında şöyle der: “Tabiat, ana ise, toplum (cemiyet) onun çocuğudur. İki alanın ayırdedici özellikleri vardır. Bununla beraber, genel gidişlerinde, eşit sayılmasa bile, paralel kanunlara uyarlar”. Nitekim Doktor, aynı kitapta, bildiğim kadarıyla şimdiye dek kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bir cesaretle bu ilişkiye ilişkin yorumlarda bulunur.
Eğer tabiat ana toplum da onun çocuğu ise tabiattaki “fay hatları” ile toplumdaki “fay hatları” arasında en azından edebi bir ilişki kurabiliriz. Örneğin AFAD’ın sayfasından “fay hatları” konusunu okuyalım:
“Yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu oluşan gerilme ve sıkışmalar, yer kabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir. Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. Yer kabuğundaki bu hareketli kesimlere FAY adı verilir. Birbirlerinin hareketini engelleyen levhalar arasında sürtünme başlar. Levhaların birbirlerine sürtünmesi sırasında, büyük kaya kütlelerinin arasında kalan “fay” adını verdiğimiz zayıf yerler zorlanırlar ve buralarda gerilme enerjisi birikir. Zorlanma ve sürtünmenin etkisiyle kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli bir kırılma ve hareket ortaya çıkar. Oluşan ilk harekete “deprem” (ana şok), şiddetli sarsıntının etkisiyle o bölgedeki yer kabuğunun zayıf diğer kısımlarının kırılmasına da “artçı depremler” (artçı şoklar) denir.
Yukarıdaki açıklamayı birkaç kelime değiştirip “levha” yerine “kimlik” kelimesini koyarak yeniden yazarsak şöyle bir paragraf elde ederiz.
“TOPLUMU oluşturan KİMLİKLERİN hareketleri sonucu oluşan gerilme ve sıkışmalar, TOPLUMUN bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir. Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. TOPLUMDAKİ bu hareketli kesimlere TOPLUMSAL FAY adı verilir. Birbirlerinin hareketini engelleyen KİMLİKLER arasında sürtünme başlar. KİMLİKLERİN birbirlerine sürtünmesi sırasında, HAKİM KİMLİK TOPLULUKLARI arasında kalan “fay” adını verdiğimiz AZINLIK KİMLİKLER zorlanırlar ve buralarda gerilme enerjisi birikir. Zorlanma ve sürtünmenin etkisiyle kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli bir kırılma ve hareket ortaya çıkar. Oluşan ilk harekete İSYAN “deprem” (ana şok), şiddetli sarsıntının etkisiyle o bölgedeki yer kabuğunun zayıf diğer kısımlarının kırılmasına da “ÇATIŞMALAR” “artçı depremler” (artçı şoklar) denir.
Alın size ülkemizin içinde bulunduğu durumun hem tabiat ve hem de toplum bakımından ne kadar yakın olduğunu anlatan bir paragraf.
Alıntıyla yazım uzadığı için yerim daraldı, onun için kısa tutacağım. Türkiye topraklarında da toplumunda da fay hatları var ve bu fay hatlarının aralarında da tarihsel olarak bir enerji birikimi oluşmuş durumda. Yıllardır bilim insanları gösterdikleri halde nasıl bu yaşadığımız depremi meydana getiren fay hatları üzerindeki yerleşim yerleri konusunda hiçbir şey yapmadıysak ve bunun sonucu on binlerce insanımızı kaybettiysek, tıpkı onun gibi çok kimlikli bir imparatorluk bakiyesi olan toplumumuzda da farklı kimlikler arasındaki (Laik, Kürt, Alevi, Arap, Sünni, Ermeni, Süryani gibi) fay hatları üzerine yazan ve benim gibi toplumun dikkatini çekmek isteyen birçok yazar ve bilim insanı var ve onların görüşleri dikkate alınmayıp devam edilirse de toplumsal depremlerin olması da kaçınılmaz.
Eğer bu toplumu yöneten akıl gerek tabiatın ve gerekse de toplumun her an kırılma potansiyeli taşıyan fay hatlarının kırılganlığını önleyecek önlemler alacak bir demokrasi oluşturamazsa her iki kırılma potansiyelinin varlığı ülke insanlarımızın “biz” duygusunu üretmesini sağlayamayacağı gibi her an huzursuz bir yaşam sürmesine neden olacaktır.