Fay hatlarına yakın olan barajların depremleri tetiklediği ve büyük yıkımlara neden olduğunu gösteren birçok bilimsel araştırma var. Türkiyeli iki bilim insanının barajlar ve depremlerle ilgili yaptığı araştırmalar gerçeğe işaret ediyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
On binlerce insanımızın ölümüne neden olan Mereş merkezli iki depremin büyüklüğü, sığlığı ve 3 metreyi aşan kaymayı ortaya çıkaran olguların başlıca nedenlerinden biri olan bölgedeki büyük barajlara, bilim insanlarınca yapılan değerlendirmelerde hiç değinilmemesi dikkat çekiyor. Oysa barajların depremleri tetiklediğini gösteren birçok bilimsel çalışma mevcut. Bu çalışmaları yapan bilim insanları içinde Türkiye’den Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ve Prof. Dr. Hasan Tosun’un araştırmaları var. Tektonik depremler yerin 0-60 km. derinliğinde olan depremlerdir ve sığ deprem olarak nitelenir. Tektonik bir deprem olan Mereş depreminin 7.7 şiddetindeki Bazarcix (Pazarcık) merkezli deprem, 7 bin metre derinlikte yaşandı. 7.5 şiddetindeki Elbistan depreminin ise 10 bin metre derinlikte gerçekleşmesi incelenmesini gerektiriyor.
Deprem bölgesinde 203 baraj!
Barajların depremleri tetikleyeceği ve gerçekleşme zamanını öne çekip büyüteceğini belirten bilim insanlarının saptadıkları 100’den fazla tanımlanmış deprem vakası var. En ciddi vaka, Mayıs 2008’de yaklaşık 80 bin kişinin ölümüne neden olan Zipingpu Barajı’nın inşasıyla bağlantılı 7.9 büyüklüğünde Çin’deki Sichuan depremidir. Bazarcix’ta gerçekleşen depremin kırılma noktasının Kartalkaya Baraj havzasında olması, Elbistan depreminin ise Kandil Barajı havzasında bulunması dikkat çekici bir diğer durum. Bunun yanı sıra depremin etkilediği 10 il coğrafyasında 203 adet irili ufaklı baraj ve HES’ler var. Atatürk Barajı gibi devasa büyüklükteki barajların varlığı ise bölgede yaşanan depremin şiddetini arttırdığı ve kırılmanın büyüklüğüne neden olduğuna dair araştırmalar yapılmasını gerektiriyor.
İki deprem noktasındaki barajlar
Depremin yaşandığı fay hatları üzerinde olan barajların kayaçları yağlamış olma olasılığı çok yüksek. Mereş’te Ceyhan Nehri üzerinde Sabancı Holding’e bağlı Enerji-SA’nın 4 adet barajının olması dikkat çekici. Bunlardan biri olan Kandil Barajı, Elbistan Ekinözü’nde gerçekleşen 7.5 şiddetindeki deprem noktasında bulunuyor. Kandil Barajı, ön yüzü beton kaplı kaya dolgu ve 98 metre yükseklikte. 440 milyon m³ su hacmine sahip. 7.7 şiddetinde yaşanan ilk deprem olan Bazarcix’ta deprem noktasında ise Kartalkaya Barajı bulunuyor. Aksu Nehri üzerinde sulama, içme-kullanma ve sanayi suyu temini amacıyla inşa edilmiş bu baraj kaya gövde dolgu tipi ve akarsu yatağından yüksekliği 56.00 m. Barajın normal su kotunda göl hacmi 195.00 hm³.
6 üzeri 3 deprem yaşandı
1970’ten bu yana bu depremin merkez üssünün 250 km çapı içinde 6 veya daha büyük olan yalnızca üç deprem meydana geldi. Bunların en büyüğü 24 Ocak 2020’de 6.8 ile Elezîz’de yaşandı. Doğu Anadolu Fayı’nda, Arap Levhası yılda yaklaşık 15 milimetre hızla kuzeybatıya hareket ederken, Anadolu Levhası yılda 22 milimetre batı-güneybatı yönünde ilerliyor. Ayrıca iki levha birbirine göre yılda yaklaşık 15 milimetre hızla hareket ediyor. ABD Yer Bilimi Araştırma Kurumu’na göre (USGS), 7.7 büyüklüğündeki deprem sırasında iki kara kütlesi birbirinin üzerinden kabaca 3 ila 3.5 metre kadar kaydığı bildirildi. Bu kaymayı gösteren fotoğraflar da ortaya çıktı.
Barajlar kayaçları yağlıyor
Dünya Barajlar Komisyonu için hazırlanan bir makalede, rezervuarın altında ve yakınında mikro çatlak ve yarıklarda oluşan su basıncı arttığında, tektonik zorlamanın etkisiyle birlikte sürtünme altındaki kaya yüzeylerini yağladığına dikkat çekiliyor. Dünya Barajlar Komisyonu, 100 metreden daha derin rezervuarlar için ‘Rezervuarla Tetiklenen Depremsellik’in (RIS) dikkate alınması gerektiğini belirtiyor. İnternationalrivers.org sitesinde bilim insanı Harsh K. Gupta, 2002’de dünya çapında Rezervuarla Tetiklenen Depremsellik (RIS) hakkındaki bulgularını şöyle özetliyor: “Rezervuarın derinliği en önemli faktördür, ancak su hacmi de depremlerin tetiklenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. RIS, rezervuarların dolum dönemlerinde hemen fark edilebilir. Himalayalar, Güneybatı Çin, İran, Türkiye ve Şili dahil olmak üzere sismik olarak aktif bölgelerde birçok baraj inşa ediliyor.”
Çin’de 7.9 büyüklükte deprem
5 Şubat 2009’da The New York Times’ta yayınlanan, Çin’in Sichuan Eyaleti’nde 80 bin kişinin yaşamını yitirdiği 7.9 şiddetindeki yıkıcı depremle ilgili haber İnternationalrivers.org sitesinde yer alıyor. Yıkıcı depremden yaklaşık dokuz ay sonra, giderek artan sayıda depremler yaşandığını belirten Amerikalı ve Çinli bilim insanları, depremin fay hattına yakın inşa edilen dört yıllık bir rezervuar tarafından tetiklendiğini gördüler. Depremi inceleyen Columbia Üniversitesi’nden bir bilim insanı, depremin bilinen büyük bir fayın bir milden daha az mesafede olduğunu belirterek, depremin Zipingpu Rezervuarı’ndaki 320 milyon tonluk suyun ağırlığıyla tetiklenmiş olabileceğini söylüyor.
298 km yırtılma
Amerikan Jeofizik Birliği’ne sunulan sonuçlarla, Çinli jeofizikçilerin barajın depremden önce önemli sismik değişikliklere neden olduğu yönündeki bulguların örtüştüğü belirtiliyor. Minjiang Nehri üzerindeki Zipingpu Barajı, Türkiye’de GAP projesi kapsamında inşa edilen barajlarda olduğu gibi Çin’in en büyük su kontrol projelerinden biri olarak lanse edildi. Çin Diyaloğu’nda 2008’de yayınlanan bir makaleye göre, 2001’de inşaat başlar başlamaz, bir uzman olan Li Youcai, yetkililerin bölgede büyük bir deprem riskini hafife aldığı yönündeki korkularını dile getirdi, ancak hükümet yetkilileri bu iddiayı reddetti. Sichuan Jeoloji ve Maden Bürosu’nda başmühendis olan Fan Xiao ise 2004 sonundan 2005 sonuna kadar sürede ortaya çıkan verilerde büyüklüğü 3 veya daha az olan 730 küçük deprem gösterdiğini söyledi. Yerkabuğundaki yırtılmanın ise 298 km boyunca uzandığı belirtildi.
Hindistan, Zimbabwe, Yunanistan
İnşa edilmiş olan bir rezervuarın tetiklediği en büyük ve en zarar verici deprem vakalarından biri de 1967’de Hindistan’ın Koyna kentinde meydana geldi. Çin’de Hsingfengkiang Barajı, Zimbabwe’de Kariba Barajı ve Yunanistan’da Kremasta Barajı’nda da önemli etkiler gözlendi. Saha çalışmaları, rezervuar sismisitesini etkileyen ana faktörlerin, gerilme koşulları, kırık ve fayların mevcudiyeti, bölgesel alanın jeolojisi, rezervuarın boyutları olduğu belirtiliyor. 1990’dan bu yana bu bağlamda birçok çalıştay ve sempozyum düzenlendi ve çok sayıda makale yayınlandı. Bu yayınlardan birisi de Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’a ait.
Atatürk Barajı ve deprem
Sismalog ve jeofizikçi olan Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın Bilim ve Gelecek Dergisi’nin 1 Ağustos 2021 tarihli sayısında ‘Atatürk Barajı depremleri tetikliyor’ başlığındaki araştırması yayınlandı. Eyidoğan yine aynı dergide bir başka yazısında buna değinmekte. Eyidoğan yazısında, “3 Eylül 2008 günü, Atatürk Barajı’na yakın bir noktada, Türkiye saatiyle 05:22’de Samsat ilçesinin (Adıyaman) güneybatısında, barajın su toplama havzası kenarında 5.0 büyüklüğünde kuvvetli ve sığ derinlikte bir deprem oldu. 2008’de bu depremi incelemeye karar verdim. Dünyadaki büyük barajların deprem tetikleyebildiğini ve bu depremin de öyle bir özelliğinin olup olmadığını merak ediyordum. Nitekim Berke Barajı inşası öncesi ve sonrası yaptığım deprem çalışmasında baraj dolarken depremselliğinin arttığını gözlemiştim” sözleri dikkat çekiyor.
DSİ verileri vermedi
Atatürk Barajı çevresinde olmuş depremlerle ilgili ulusal ve uluslararası deprem arşivlerini taradığını belirten Eyidoğan, “Baraj havzasında 1900-2007 yılları arasında büyüklüğü 4.0 ve daha fazla olan deprem yoktu, ancak 1991 sonrası küçük deprem etkinliği dikkat çekiciydi. Araştırmam için barajın su seviye değerleri gerekliydi. Bu değerleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden istedim. 2007-2009 yılları arasındaki değerleri birkaç yazışma sonrası verdiler. Ancak 1990-2006 yılları arasındaki su seviye değerlerini vermediler. 2 Mart 2017’de Samsat ilçesi merkezli 5.5 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Bu deprem Samsat’a daha yakındı ve ilçede ağır hasar yaptı. Bu deprem sonrası barajın su seviye değerlerini 1990-2017 yılları için yeniden istedim. İki kez istememe rağmen vermediler. Ocak 2018’de iki popüler bilim dergisinde 2 Mart 2017 depreminin de Atatürk Barajı tarafından tetiklendiği tezini savunan yayınlar yaptım” diye belirtiyordu.
DSİ’den absürt gerekçe
24 Nisan 2018’de aynı yerde 5.1 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Ben yeniden ilgili bakanlık aracılığı ile DSİ’den su seviye değerlerini istedim. Değerleri göndermediler. Sanırım DSİ hâlâ benim araştırma yapmama çok kızıyordu. 14 Kasım 2018’de CİMER’e durumu anlatan bir açıklama ile verilerin “hangi kanunun, hangi yönetmeliğin, hangi maddesine ve hangi bilimsel anlayışa dayanılarak” verilmediğini sordum. DSİ’den cevaben gelen 6 Aralık 2018 tarihli açıklamada ‘Su seviye değerlerinin ulusal güvenlik ve terör politikası gereği, Atatürk Barajı ve HES sınır aşan sular kapsamında değerlendirildiği için verilmesi uygun görülmemektedir’ şeklinde oldukça aydınlatıcı (!) bir yanıt aldım” dedi. Burada DSİ’nin 2007-2009 verilerini verirken daha önceki verileri vermeyiş gerekçesinin gerçek anlamda absürt bir tutum olduğunu not edelim.
Rezervuarlar depremi tetikler
Londra merkezli IntechOpen’de Prof. Dr. Hasan Tosun tarafından hazırlanan bir araştırma ise 2015 yılında yayınlandı. Tosun araştırmasında, büyük rezervuarların depremi tetikleyebileceğini hatırlatarak, “Bu fenomen, rezervuarın altındaki ve yakınındaki temel birimlerindeki mikro çatlaklarda ve yarıklarda oluşan aşırı su basıncına bağlı olan Rezervuar Kaynaklı Depremsellik (RIS) olarak tanımlanmaktadır. Büyük hidrostatik basınç altındaki kaya kütlelerinin içindeki su, zaten tektonik baskı altında olan ancak kaya düzlemlerinin sürtünmesiyle kayması önlenen fayları yağlamak için hareket eder. Temel olarak yapısal jeolojinin doğasına ve çevre kayaçların litolojisine (Taş Bilimi) bağlı olduğu açıkça bilinmektedir. Rezervuar derinliği kadar rezervuar kapasitesi de depremleri tetikleyen önemli bir faktördür” vurgusu yapıyor.
Atatürk Barajı büyük risk
Türkiye’nin, dünyanın sismik olarak en aktif bölgelerinden birisi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tosun, “Türkiye’de kaynağa (fay hattına) yakın bölgelerin etkisinde olan çok sayıda baraj bulunmaktadır. Türkiye’de Fırat Nehri üzerinde 169 m yüksekliğinde, 84 000 hm 3 su rezervuarına sahip, zonlu kaya dolgu barajı olan Atatürk Barajı, rezervuar kaynaklı olay tetikleme açısından yüksek risk taşımaktadır. Kret uzunluğu 1 670 m, taban genişliği yaklaşık 900 m’dir. Rezervuar seviyesi bugüne kadar maksimum 537 m’ye ulaşmıştır. Merkezi çekirdekli kaya dolgu barajdır. Karot ve kaya dolgu malzemeleri arasında kum, çakıl ve küçük boyutlu kırmataştan oluşan bir geçiş kesiti bulunmaktadır. Ayrıca nehir birikintilerinden elde edilen kaba taneli bir toprak bölgesi ve lamine kireçtaşından oluşan rastgele bir bölgeye sahiptir” diye belirtiyor.
Barajlar gerçeği tartışılmalı
Prof. Dr. Tosun araştırma yazısının devamında, “Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi’nde geliştirilen bir yazılım aracılığıyla Türkiye’nin yeni sismik bölgeleme haritasına dayalı olarak olası tüm sismik kaynaklar belirlenmiştir. Ayrıntılı değerlendirme sonucunda baraj yeri ve çevresi dört deprem bölgesine ayrılmıştır. Sismik tehlike analizi için sadece Doğu Anadolu Fay Sistemi (DAF) dikkate alınmıştır” sözleriyle DAF’a dikkat çekmektedir. Mereş depreminin dikkat çekilen fay üzerinde yaşanmış olması Atatürk Barajı ve depremin etkilendiği bölgede bulunan 203 barajın varlığı değerlendirilmeden “günü geldi” oldu yaklaşımı doğru olamaz. Ayrıca ortaya çıkan deprem ve hemen ardından yaşanan ikinci depremin büyüklüğünün şaşkınlık yarattığı izlenirken, barajlar gerçeğinin mutlaka tartışılması gerekmektedir.