Depremin yol açtığı yıkıma karşı yardımlaşma ve mücadele devam ediyor.
Kürt halkının kendi yaralarını kendisinin sarma çabası ve mücadelesi devam ediyor. Bu mücadele ve dayanışma kendi tarih bilincinin bir sonucudur. Bu depremde de bunu ortaya koyma bilinci ve mücadelesi içinde.
HDP’nin, sivil toplum örgütlerinin ve devrimci demokratik kesimlerin deprem alanlarına yardımları tüm yoğunluğuyla devam ediyor. İktidar, halkın, sivil toplum örgütlerinin ve muhalefetin topladığı yardımları tekeline alma politikası, öz inisiyatiflere yönelik korkusundan kaynaklanıyor.
AKP-MHP iktidarı ellerinde devasa imkanlara rağmen deprem alanına zamanında yardım ulaştırma kabiliyetini, çabasını ve sorumluluğunu ortaya koymadı. Eğer ortaya koysaydı, felaket boyutu bu düzeyde olmazdı. İktidar depremin ilk bir saatinde, depremin yol açtığı yıkımın boyutları hakkında bilgi sahibi olmasına ve bu yönlü raporlar almasına rağmen müdahalede bulunmadı. Üzerinden 40 saat geçtikten sonra girişimde bulunması, 40 saat beklemenin arkasındaki amaç ve plan her neyse, sonuçları hayli yıkıcı oldu.
Deprem enkazından şimdiye kadar çıkarılan cenaze sayısı 20 bini aştı, yaralı sayısı 100 bin civarında ve daha on binlerce insana ise ulaşılamadığı belirtiliyor. İktidar ulaşılamayan insan sayısını belirtmekten kaçınıyor.
AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin kucağına ve toplum üzerine asrın enkazını bıraktı.
İktidar bıraktığı enkaza yönelik ortaya çıkan eleştiri ve tepkilere yönelik toplumu, basını ve kamuoyunu susturma politikasını devreye koydu. RTÜK’ü harekete geçirdi, savcıları harekete geçirdi, Olağanüstü Hal’i devreye koydu.
İktidar durumu yönetmekte çuvalladı, çuvalladığı için de baskı, tehdit ve küfürle süreci yönetmeye çalışıyor. Ortaya koyduğu yetenek bu ama bu yönlü bir yetenek çuvalladığının üstünü örtmeye yetmiyor.
Böyle bir yönetme tarzı deprem enkazından daha ağır bir enkazın, iktidar enkazının toplumun başına çökmesidir ve olan da budur.
İktidar depremi ‘Kaderin planı’ olarak tanımladı. Depremde ailesini, çoluğunu çocuğunu, maddi ve manevi varlığını kaybedenlere iktidar diyor ki, ‘kaderiniz bu’, ‘kader planınızda bu varmış.’ Bu yönlü bir söylem bir algı operasyonu sorumluluktan kaçma, toplumun tepkilerini marjinalleştirme, kendi suçunun üstünü örtme amaçlı bir söylem.
Kadere gelince, eğer kaderin bir planı varsa o da başta iktidar olmak üzere çarpık yapılaşmalarda payı olanlardan, acıya ve yıkıma zemin hazırlayanlardan hesap sorma planı olacak.
Kaderin yoksul insanların, masum insanların canını niye yakma planı olsun ki. Ranta ve talana bulaşmadıkları için mi kader plana almış o insanları. Bu söylem başlı başına büyük bir uydurma ve aynı zamanda büyük bir haksızlık.
Halk, demokratik kamuoyu ve vicdan sahibi herkes iktidardan ve onun rant şebekesinden hesap sorma sorumluğuyla karşı karşıya. İnsani ve vicdani sorumluluk bunu gerektiriyor.
İktidar deprem felaketine “asrın felaketi” diyor. 2022’de Japonya’da olan 7.3 depremde hayatını kaybedenlerin sayısı yalnızca 4 kişi. Türkiye’de depremler büyük felakete yol açıyorsa, bu iktidarın uygulamalarıyla, iktidarların insana, insan hayatına yönelik umursamazlıklarıyla, anti toplumcu zihniyetleriyle yakından alakalı bir durumdur. ‘Asrın felaketi’nin merkezinde bu zihniyet bulunuyor. AKP-MHP iktidarı bu zihniyetin zirvesidir. Bu zihniyet rant, ayrımcılık ve talan üzerine kurulu bir zihniyettir. Tekçidir, anti demokratiktir, halka, topluma nesne muamelesini yapıyor.
Kürt halkı tarih boyunca bu tür zihniyet sahipleriyle ve iktidarlarıyla hep mücadele içinde oldu. Ve bu mücadelede çok ağır bedeller ödedi, daha da ödüyor. Bu zihniyetin Türkiye toplumuna da bedeli ağır oldu ve oluyor. Bundan kurtulmanın yolu insan hayatını, toplum hayatını merkez alan demokratik bir zihniyetin inşasından geçer. Tarih bu sorumluluğu bugün daha ivedi bir biçimde gündeme taşımış bulunuyor. O da faşist zihniyetli iktidardan kurtulmadır, kurtulma mücadelesinin ivedilikle sürdürülmesidir.