Depremin ardından kayıp çocuklar sorunu gündemdeki yerini korurken, Amed’de hiç kayıp çocuk bildirilmedi. Diyarbakır Barosu’ndan Huriye Hamidi, sorunun nedenleri ile çocuklara yönelik çalışmalarını gazetemize anlattı
Nesli Şahiner
Mereş (Maraş) merkezli iki büyük deprem 10 kentte büyük yıkıma yol açtı. İktidar ve devlet kurumları üzerine düşeni yerine getirmezken, bu durum can kayıplarını ve acıyı daha da arttırdı. Yanı sıra depremin ilk günlerinden itibaren onlarca çocuğun kaybolması, ailelerin sosyal medyadan çocuklarını arayan ilanları endişelere yol açtı. Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Derya Yanık ise sorumluluk almak yerine böyle bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı. Oysa Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’nin bilgilerine göre 118 çocuk ilanlarla aranıyor…
Amed’de kayıp çocuk yok
Depremin yaşandığı kentlerde kayıp çocuklar aranırken, Amed’te böyle bir sorun olmadığı gündeme yansıdı. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Huriye Hamidi, hem çocukların kaybolmasının nedenlerini hem de depremin hemen ardından nasıl koordine olduklarını ve çocuklara yönelik çalışmalarını gazetemize anlattı.
- Depremin ardından nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Diyarbakır yerelinde halihazırda çocuklarla ilgili çalışan kurumların bir araya gelerek oluşturduğu bir çalışma ağı vardı zaten. Depremi duyar duymaz hemen bir araya gelerek Diyarbakır Çocuk Hakları Kriz Yönetim Ağı’nı oluşturduk. Önce ‘ihtiyaçlar nelerdir, neler yapılmalı’yı konuştuk ve hemen koordine olduk. İlk elden sahadaki çocuklarla görüştük, çadırları gezdik, yetkililerle görüştük. İhtiyaçları belirledik, gerekli yerlere ilettik… bunları raporlaştıracağız ve en kısa sürede kamuoyuyla da paylaşacağız.
- Çalışmalarınızla ilgili bazı örnekleri paylaşır mısınız?
İlk elden Diyarbakır Çocuk Cezaevi’ni ziyaret ettik. Cezaevinin fiziki yapısı ile ilgili bir sorun olmamasına rağmen çok büyük bir afet vardı ortada ve çocuklar bundan haberdardı. Onların psiko-sosyal açıdan desteklenmesi gerekliydi ve hatta cezaevi yönetiminin de bunu yaptığını düşünmüştük. Ama depremden önce hayat nasılsa depremden sonra da hayatın aynen devam ettirildiğini öğrendik çocuklardan. Çocukların genel olarak çok korktuğunu, hiçbir yere de kaçamadıkları için daha da panik olduklarını öğrendik.
- Depremin olduğu kentlerde onlarca çocuğun kaybolduğu haberleri geliyor. Amed’de böyle bir sorun var mı?
Şu ana kadar bize bu konuda herhangi bir başvuru yok. Sahadaki arkadaşlarımız da gezdiler deprem alanlarını. Bazı şüpheli durumlar oldu ama kayıp ya da kaçırılma olmadığını teyit ettik. Kolluğa da bu bilgiyi verdik zaten.
- Bunu neye bağlıyorsunuz?
Tabii diğer kentlerle karşılaştırdığımızda depremin etkisi Diyarbakır’da oralara göre daha “hafif”, bir nedeni bu olabilir. İkincisi, kentte sivil toplum çalışması çok güçlü. Sivil toplum çalışmalarında çok tecrübeli olan arkadaşlar var, koordinasyonu yüksek. Mesela aslında biz de birer depremzedeyiz ama oturup bunu düşüneceğimize hemen depremzedelere destek olmak için alanlara çıktık, çalışmaya başladık.
- Diğer kentlerdeki çocuklara da destek olabildiniz mi?
Evet, hemen Maraş ve Adıyaman’a gönderilmek üzere gönüllü çağrısında bulunduk ve gönüllüler geldikçe onları belli aralıklarla o kentlere gönderdik. Tabii buradan yardım tırları da zaten gönderilmişti, ihtiyaç listelerine binaen. 10 kenti etkileyen bir afet var ve “bir depremzedeyle temas edildiğinde, bir çocukla karşılaşıldığında ne yapmalı”ya dair bir psikolojik ilk yardım kitapçığı derledik ve yayımladık. Bir cinsel istismar başvuru ekibi de oluşturduk, bir cinsel istismar vakası geldiği zaman hem çocuğu nasıl en hızlı şekilde korumaya yönelik hem de halkın bilinçlenmesini sağlayacak çalışma ve içerikler ürettik.
- Amed’de depremden etkilenen çocukların durumuyla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Çalışmalarımızdan biri de deprem alanlarında çocuklara çadır kurmak oldu. Çocuklara oyunlar düzenleyip psiko-sosyal destek sağlıyoruz. Yoksul bölgelerdeki çadırlarda eksikliklerin daha fazla olduğunu; sağlık, barınma ve hijyen gibi konularda özellikle çok büyük eksiklikler yaşandığını gördük. Fakat koordinasyon kurulduktan sonra bu sorunlar en aza indirildi.
- Son olarak çocukların güvenliği için neler söylemek istersiniz?
Hem kayıp çocuk haberi verilirken hem enkazdan çıkarılan çocuk haberi verilirken, çok dikkatli olmak gerekiyor. Kesinlikle çocukları teşhir eden ismini, görüntüsünü ifşa eden bir tarzda olmamak gerekiyor. Bu çocukların güvenliğini tehlikeye atmış ve istismara açık hale getirmiş oluruz. Bunlar olmasa bile o çocuk büyüdüğünde, enkazdan çıkarılma görüntülerini görmek onun travmalarını tetikleyebilir. Bunları yapmadan, çocukları ifşa etmeden, eğer çocuğun ailesi tespit edilemiyorsa, ilgili resmi birimlere başvuralım.
- Diğer kentlerde çocukların kaybolmaması için neler yapılmalıydı?
Diyelim ki enkazdan bir çocuk çıkarılıyor, çocuk hastaneye kaldırıldı veya çadır alanında refakatsiz çocuk bulundu, yapılması gerekenler çok net; çocuğun ailesi tespit edilemiyorsa Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri’ni aramaları gerekirdi. Aile Bakanlığı’nın görevi aile bireylerine, kadın ve çocukların ihtiyaçlarına cevap vermektir. Deprem alanlarına konuyla ilgili görevliler sevk etmeleri gerekirdi. Ama ilk baştan alana sadece AFAD’ın dahil edilmesi, uzmanların, psikososyal destek verecek kişilerin engellenmesi bu sorunları büyüten etkenlerdendi. Usuller çok basit ama uygulamada başarısız kalındı.