Bugün itibariyle insan kaybımız 20 bini bulmuş durumda. Bu sayının daha da artacağı ortada. Yaşadığımız bu olayı nasıl değerlendirmemiz gerekir dersiniz? Cumhurbaşkanı “kader planı” dedi geçti. Sahiden 20 binden fazla insanımızın kaderinde deprem enkazı altında kalmak mı varmış? Nereden bu hükme vardı dersiniz? Baştan söyleyeyim, böyle düşünen biri kamu yöneticisi olamaz. Hele hele neredeyse “tek adam” olarak bütün kararları alacağı beklenen böyle bir kişinin Cumhurbaşkanı olması da mümkün olamaz, olmamalıdır.
Anlıyorum. Birey olarak “tanrıya” inanıyor olabilirsiniz. Ama hayatlarıyla ilgili kararlar aldığınız insanların depremde ölmüş olmalarını “tanrıya” bağlayıp, “kader planları böyleymiş” diyerek açıklayamazsınız. Böyle bir “rahatlık” içinde olamazsınız. Neden mi?
Çünkü deprem dahil böyle büyük felaketler insan kaynaklı felaketlerdir de ondan. Bir an için düşünün. 20 yıldır iktidardasınız. Büyük bir deprem felaketinin olduğu yıllarda iktidara geldiniz. Bilim adamları bas bas bağırıyorlardı deprem ülkesi olduğumuzu. 20 yıl boyunca ciddi bir tedbir aldınız mı? Almadınız!
Ama alsaydınız. Mesela Doğu Anadolu Fayı üzerindeki şehirlerimizle ilgili, bu şehirlerdeki yapı stokunu depreme dayanaklı hale getirseydiniz, şehirlerin genişleme hattını fayların dışına taşısaydınız ne olurdu?
Bu tedbirlerle depremin olmasını önleyemezdiniz kuşkusuz. Bu deprem yine olurdu ama belki de hiçbir insanımız ölmezdi. Demek ki bugün kaybettiğimiz insanlarımızı “doğa” değil “siz” öldürdünüz! Bu insanların depremde ölmeleri “kader planlarında” öyle yazılmış olduğu için değil, sizin gerekli tedbirleri alamadığınız, almayı beceremediğiniz için bu insanlar depremde öldüler. Bir kere bunun altını çizeyim!
İkincisi, hiç anlamadınız, kararları merkezi bir biçimde almak belki daha hızlı davranmanızı sağlayabilir ama yanlış yapma olasılığınızı da arttırır. Dolayısıyla kararlarınızın daha kırılgan ve daha isabetsiz olma olasılığı artar. Nitekim, bu depremde iktidarın hızlı müdahale edememesi de bu nedenledir. Deprem bölgelerinde yaşanan felaketin boyutlarını Saray’dan anlamak zaman aldı. O nedenle de alınması gereken tedbirlerin ölçeğinin ne olması gerektiği konusunda var olan belirsizliği aşmak kolay olmadı. Mesela işin içine askerin dahil edilmesini baştan düşünemediniz. Yardımların yalnızca AFAD tarafından yönlendirilmesini istemek, sivil toplum dayanışmasını yok saymak tam bir basiretsizlikti. Hele tweeter’ın daraltılması kararınız tam bir felaketti.
İşte bütün bunlar var olan yönetim sisteminin demokrasiyle hiçbir ilgisinin olmadığını, tamamen “merkezi” bir karar mekanizmasıyla ülkeyi yönetmeye çalıştığınızı, bunu da beceremediğinizi göstermektedir.
Cumhuriyetin ikinci 100 yılına girerken, bu ülkenin insanlarının çoğunun “depremde ölenleri”, onların “kader planında” olduğu için öldüklerini söyleyen bir siyasetçiyi hak etmediğini söylemeliyiz. Gerçekten bu topluma yakışmıyor. En azından toplumun çok daha büyük bir kesimine.