‘’Haber aldığımıza göre uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, “yahu insanlık öldü mü?” diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, “insanlık öldü mü?” ya da “insanlık ölür mü?” biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir.’’
6 Şubat 2023 – #deprem 04.17 bize Oğuz Atay’ı hatırlattı.
Hakikat şu ki
Binlerce ev yıkıldı ve insanlar, hayvanlar, enkaz altında.
Milyonlarca insan, insanlığa sahip çıkmak için harekete geçti.
Yaşama tutunma kavgası bu defa deprem felaketine karşı seferber oldu.
Çok ağır bir faturayı Türkiye ve Suriye halkları ödüyor.
Suriye halkı depremden önce savaş nedeni ile yaşadığı travmayı atlatmadan yeni bir felaketle karşı karşıya. İşgal altında depremi yaşamak ya da mülteci olarak başka ülkelerde depremi yaşamak oldukça zor bir durumdur.
Felaket dönemlerinde ‘siyaset’ kötü müdür?
Siyaset yapmayı meslek haline getirmiş siyasetçiler âdeta günah çıkarma yarışına girdi. Siyaset toplumsal bir ihtiyaç ve toplumsal yaşam için hava, su kadar önemli yaşamı yeniden üretme organizasyonudur. Tabi ki siyaseti efendilerinin, şirketlerin, sermayenin yararına yapanlar galiba utandıkları için kendi anladıkları “siyaseti” yapmayacaklarını ifade ediyorlar!
Her neyse, biz her koşulda siyaset yapmaya devam edeceğiz.
Otoriter Devlet
Militarizmle özdeşmiş varlığını kendi güvenlikçi politikalarına bağlamış mekanizmadır otoriter devlet. Gıdasını kimlik siyaseti üzerinden sürdürdüğü milliyetçilikten alır. Sahip olduğu kamusal alanı özel sektöre devrederek küçülen, bütçesindeki önemli payı askeri harcamalara ayırarak büyüyen bir mekanizmanın adıdır devlet. Böyle bir devlet istese de depremde halkına hızlı ve güvenilir bir şekilde yardım yapamaz. Merkezi hantal yapılar üretir. Demokratik devletler ve sivil inisiyatifler kamusal hizmetleri çoğaltır. Demokratik kolektif bir akıl bilimle buluştuğu zaman planlı programlı yeni bir toplumsal düzen ortaya çıkar. Bizim özlemimiz ve mücadelemiz yaşanabilir güvenli kentler, ranta teslim olmayan barınma hakkı ve denetlenebilir bir sistem. Mesele bu kadar açık ve nettir. Bu nedenle otoriter devletler felaketler karşısında çökerler. Yönetememe durumlarını OHAL gibi uygulamalarla halka korku salarak susturmanın bahanelerini yaratırlar.
Oğuz Atay’la devam edelim
‘’Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır.’’
Not: ‘’merhumun cenazesi önce uzun yıllar yaşamış olduğu hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı ümit apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade törenden sonra toprağa verilecektir.”
Doğanın isyanı deprem ise,
Halkların isyanı devrimdir!