Su zengini Bedlîs’te su kaynakları kururken, barajlar ve HES’lerde sayı artıyor. Kentsel ve tarımsal su ihtiyacı ise yeraltı suyuna bağlanmış durumda.
Yusuf Gürsucu
Özellikle bu kış Kürt coğrafyasının tamamında kış kuraklığı yaşandı. Ocak ayının sonuna geldiğimizde beklenen yağışların görülmüş olması yaşanan sorunu ortadan kaldırmıyor. Gelecek yıllarda yaz kuraklığının can yakıcı biçimde gelişeceği ve bu yıl yaşanan kış kuraklığını aşan bir kuraklığın gelecek yıllarda artarak yaşanacağı öngörülüyor. Küresel boyutta süren ekolojik yıkımın sonuçları iklim değişikliğine yol açarken, bölgesel düzeydeki iklim değişimini dünyada yaşanan süreçle açıklamak yeterli değil.
Su kaynağı yüzde 63 azaldı
2019 yılında belediye başkanı olduğu ilk gün Kürtçe tabelaları kaldıran AKP’li Bedlîs (Bitlis) Belediye Başkanı Nesrullah Tanğlay, Bedlîs’te su kaynaklarının yüzde 63 azaldığını belirterek, şehrin içme suyunu karşılayan üç kaynağın kuruduğunu söyledi. Dünyada ve ülkede yaşanan kuraklıktan kentin de etkilendiğini ifade eden Tanğlay, “Bitlis, kurak iller arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dokuz sondajımız çalışıyor. Bu sürede, su kesintisine gitmedik. Hemşehrilerimizi susuz bırakmadık ama insanlarımızın su tasarrufunda bulunmaları lazım” dedi.
‘Ciddi bir kuraklık var’
Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş ise, “Zaten bir kuraklık vardı. Şu anda yağışın en fazla yağması gereken mevsimdeyiz. Fakat şu anda yağış yok, kar yok. Ciddi bir kuraklık var. Son 10 yıl içinde kasım ayında kar yağışları başlamış. Geçen sene 9 Aralık’ta kar yağışı oldu. Ancak bu sene Ocak ayının yarısına geldik henüz kar yok. Zaten bir kurak dönemden geçiyorduk. Göl seviyelerinde çok ciddi bir alçalma söz konusu. Yeraltı suları açısından da bu bir problemi meydana getiriyor” diye belirtti.
Arin ve Wan Gölü küçüldü
Siirt Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Adnan Alkan ise, kontrolsüz su kullanımının devam etmesi durumunda İç Anadolu Bölgesi’ndeki obrukların Bedlîs ve bölgesinde de olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Doç. Dr. Alkan, “Kuraklıkla beraber yapılan sondajlar Arin ve diğer göllerde de küçülmeye neden oluyor. Arin Gölü, Van Gölü’nün kuzey batısında yer alan yaklaşık 14 kilometrekareye sahip bir göl. Burası Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından birisidir. Özellikle kuş çeşitliliği açısından kuşların üreme sahası, aynı zamanda kuşların göç yolları üzerinde yer alıyor. Biyolojik çeşitliliği açısından da su potansiyeli ve kuşları açısından da özel ve önemli bir saha. Maalesef son zamanlarda göl seviyesinde önemli bir çekilme söz konusu” olduğuna dikkat çekti.
Tarımsal sulama yeraltından
Doç. Dr. Alkan, “Önceki yıllarla kıyaslamadığımız zaman mutlak anlamda yağış azlığı söz konusu, bazı yerlerde yüzde 50’den fazla bir düşüş söz konusu. Bu maalesef sulak alanların yok olmasına neden olabiliyor. Özellikle Ahlat ve çevresinde tarımsal alanlar genişliyor ama sulamanın yeraltı sularından karşılandığını görmekteyiz. Bu da ileriki zamanlarda bu bölgedeki yeraltı sularının çekilmesinden sonra İç Anadolu Bölgesi’ndeki obrukların benzerlerinin ortaya çıkmasına da neden olabilir. Bölgedeki birçok gölün de benzer şekilde kurumasına neden olabilir” dedi.
3 krater gölü kurudu
Diğer taraftan Kürt coğrafyasının en yüksek üçüncü dağı olan 4 bin 58 metre yüksekliğindeki Çiyayê Sîpan’da (Süphan Dağı) 3 krater gölünün kuruması dikkat çekerken, Nemrut Kalderası’nda da ciddi bir kuruma söz konusu. Wan Gölü’nde yaşanan çekilmenin temel nedeni gölü besleyen su havzalarında yaşanan kuraklık ve bölgede suyun HES ve barajlar yoluyla enerji şirketlerine bağlanmış olmasıdır. Wan’ın Artemêtan (Edremit), Westan (Gevaş), Erdîş (Erciş) ve Bêgir (Muradiye) ile Bedlîs’in Tûx (Tatvan) ilçesindeki göl kıyılarında binlerce yılda oluşan mikrobiyalitler, tarihi kalıntı ve iskeleler gölde yaşanan çekilmeyi gözler önüne serdi. Limak Holding tarafından Botan çayı üzerindeki Çetin Barajı ve HES’in 2020 yılında faaliyete başlaması sonrası görülen iklim değişimi ve beraberinde gelişen kuraklığın en önemli nedeni olarak öne çıkıyor.
Bedlîs HES işgali altında
Dicle Havzası’nda, Bitlis ili Merkez ilçe sınırları içerisinde Bitlis Çayı üzerinde Ato Nakliye Madencilik Enerji şirketi tarafından 68 MW kapasiteli Baykan-I Barajı ve HES ile 34 MW kapasiteli Baykan-II Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) kurulmak isteniyor. Gerçekleştirilmesi planlanan proje kapsamında sadece elektrik enerjisi üretileceği belirtilen HES’ler için devasa büyüklükte yapılacak olan ve 50 yıl ömürlü olacağı belirtilen barajlarla Dicle Nehri’nde debi düşmeye devam ederken, yöre halkı barajlar nedeniyle susuzlukla tanışacak. Tarih boyunca birçok uygarlığa beşiklik eden Dicle Nehri, üzerine yapılan baraj ve HES projeleriyle dereye dönüştürülürken, Dicle’yi besleyen akarsularda HES sayıları giderek artıyor. Bitlis Çayı’nda Baykan1 Baraj ve HES, Baykan2 Baraj ve HES için adım atılırken, aynı çay üzerinde Bitlis HES’in inşaatı ise halen sürüyor. Bitlis Çayı’nı besleyen Kezer Çayı’nda ise Şirvan Barajı inşa edilmiş durumda.
12 Baraj ve HES
Bedlîs’te Şirvan Barajı, Akşar Nazar HES, Adilcevaz HES, Atlas HES faaliyetini sürdürüyor. Yapımı süren Bitlis HES, Baykan1 Baraj ve HES, Baykan2 Baraj ve HES, önlisansı verilmiş Hizan HES ve planlama aşamasında olan Gökay HES, Ayşehatun Barajı ve HES, Kor Barajı ve HES, Deliktaş Regülatörü ve HES olmak üzere çok sayıda baraj ve HES’lerle bölgedeki tüm akarsular şirketlerin hizmetine koşulmuş durumda. Çok sayıda baraj kurulumları sürerken, diğer taraftan tarımsal üretimlerin yeraltı sularına bağlanmış olması yakın gelecekte su zengini olan Bedlîs’in susuzluğa mahkum bir sürece bağlandığı anlaşılabiliyor. JES’lere yönelik verilen destekler kuraklığı büyütecek önemli bir sorun olarak dikkat çekiyor. JES’ler yeraltından çektikleri yüksek sıcaklıktaki ağır metallerle dolu akışkanla bölgeden alacakları suları kaynatıp elde edilecek buharla çalışmaktadır. Bu durum bölge için bir felaket anlamına geliyor.
OSB ve maden sayısı artıyor
Bedlîs’te 2018 yılında kurulumuna başlanan OSB’de, fabrikalar için ayrılan 55 parselin tamamı tahsis edildi. Ardından 2. OSB kurulumuna gidilen Bedlîs’de hiçbir arıtma tesisinin olmaması dikat çekici. Bitlis Valisi Oktay Çağatay, kurulması planlanan 2. OSB için yapılan başvurunun Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca onaylandığını ve 2. OSB’nin Tatvan Devlet Hastanesi’nin arka taraflarında 100 dekar alanda kuruluma başlanacağını duyurdu. Adeta kuraklığa mahkum edilen Bedlîs’te su kaynakları kururken, bölge suları bu sanayi tesislerine bağlanacak ve bölgenin bakir coğrafyası büyük bir kirlilikle tanışacak. Tarımsal üretimi şirketlerin çıkarlarına bağlayan adımlarla bölge halkı maraba konumuna gelecek.
Maden sayısı arttırılacak
Bedlîs’te ponza, bakır, mermer, kurşun, çinko, demir fosfat, asbest, krom, nikel, çimento gibi çok sayıda maden yatakları bulunduğu ve bu nedenle bölgenin madenler bakımından en zengin yerlerinden biri olduğu MTA raporlarında yer alıyor. 2008 yılında kurulmuş olan Kanaroğlu Madencilik Bedlîs’in Xultik (Arıdağ) köyünde 2013 yılından bu yana demir ve feldipast madenciliği yapmakta. Bedlîs’te 25’e yakın ruhsatlı işletme tarafından bims üretimi yapan ocaklar mevcut. Geçtiğimiz yılın haziran ayında Tatvan Ticaret ve Sanayi Odası (TATSO) Başkanı Bilal Adabağ ponza ve perlit madeni için 25 işletmenin bir araya gelerek girişim başlatacaklarını belirtti. Bölgede yağma adımları büyürken, ortaya çıkan kuraklık ve ekolojik çöküş, maden sayısı arttıkça Bedlîs coğrafyasını yok oluşa sürükleyecek.
JES’ler doğayı mahvediyor
MTA raporlarında, Bêli (Nemrut), Çukur (Norşin) ve Ilıcaköy (Tağgermav) jeotermal alanlarının bir kısmının yüksek sıcaklığa sahip olduğu vurgusu, bölgede JES’lerin önünü açıyor. JES’ler için ilk adım 2014 yılında atıldı. Bitlis İl Özel İdaresi, Adilcevaz ilçesi sınılarındaki Sîpan Dağı’nda bulunan 7 faklı alanda jeotermal kaynak aranması için ihale yapıldı. İhale yapılan alanlardan biri 4100 hektar, diğer altısı ise 4800 hektar alanı kapsıyordu. Bitlis Valiliği yapılan ihaleler sonrasında Zorlu Enerji’ye Bêli jeotermal sahasında 2, Aytemiz Enerji’ye Norşîn (Güroymak) jeotermal sahasında 5 işletme ruhsatı verilmesini karara bağladı. Ruhsatlarla birlikte Bedlîs’te 17 ayrı noktada jeotermal enerji üretimi çalışması yapılacağı duyurulmuştu. Aralık 2022’de Matkî (Mutki) ilçesinde 1627.33 hektarlık jeotermal kaynak arama sahası olarak işaretlenmiş olan alan için açık teklif usulüyle ihale düzenlendi.
Kiler’le ilgili JES iddiası
Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül, 2014 yılında Bedlîs’te yapılan 450 milyon dolarlık ‘Jeotermal Enerji Projesi’yle ilgili yapılan ihalenin iptal edilip Vahit Kiler’e verileceğini vurguladığı yolsuzluk haberinde AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’e “kurt siyasetçi” dediği için hakkında dava açılmış ve sonrasında tutuklanmıştı. Bedlîs’in adeta sahibi gibi hareket eden Vahit Kiler’in gücünün AKP iktidarıyla olan grift ilişkilerden kaynaklı olduğu belirtiliyor. Vahit Kiler’in Halkbank’a borçları nedeniyle devrettiği İstanbul Sapphhire’i 51 milyon dolar düşük bir fiyatla tekrar geri aldığı açığa çıkarken, Türkiye’nin ve özelde Kurdistan coğrafyasının her noktasında yağma politikaları giderek büyüyor.
Çiftçi sertifikalı tohuma mahkûm
Tarım Bakanlığı, Bedlîs’te sertifikalı kuru fasulye tohumu için bedelin yüzde 75’ini hibe olarak, yüzde 25’ini ise çiftçilerin ödediği tohum dağıtımı yaptı. Bakanlığın bu girişimi çiftçiye destek olarak lanse edilse de ardında farklı amaçlar gizli. Sertifikalı tohumların büyük bölümü hibrit yani kısır ve bu nedenle çiftçi üretiminden tohumluk ayırması olanaksız. Bedlîs’e baktığımızda kuru fasulye üretimlerinin dışında büyük bir alanda ayrıca tohumluk kuru fasulye üretimini şirketlerin yaptığı görülüyor. Çiftçilere yaklaşık 17 çeşit kuru fasulye dağıtılırken büyük kısmı Doruk marka fasulyelerdi. Bedlîs’te üretimin büyük çoğunluğu Örkenler Tarım Gıda Ltd. Şirketi tarafından üretilen Doruk markalı sertifikalı tohumlarla yapılırken, aynı şirket üretilen fasulyenin de yüzde 50’sini topluyor.
Sertifikalı kuru fasulye
Örkenler şirketinin sahibi Kenan Örken, AA’ya yaptığı açıklamada, “Yemeklik kuru fasulyede yaklaşık yüzde 13’lük üretimle Türkiye’de 3., sertifikalı kuru fasulye tohumu üretiminde de yüzde 70’le birinciyiz. 3 ilçemizde, 2 bin 500’e yakın çiftçi fasulye ekiyor ve bunların yüzde 85’ine ulaşabiliyoruz. Ürünlerin yüzde 50’sini ilçede işliyoruz, geri kalanını tüccarlar alıyor” diye belirtmesi Bedlîs’te asıl kazananı ortaya koyuyordu. Bakanlık sertifikalı tohum desteğini yaparken, bu destek sonsuza kadar sürdürmemekte ve bu nedenle çiftçi bir süre sonra tohum bedelinin tamamını cebinden ödemek zorunda bırakılıyor. Sertifikalı tohumlardan tohumluk ayıramayan köylü her yıl fiyatı gittikçe artan tohumu şirketin kapısına giderek almaya çalışacak.
Sözleşmeli tarımın ön adımları
Bedlîs’te uygulamaya konan tohum destekleri iyi niyetli bir girişim değil. AKP iktidarının uzun süredir altyapısını hazırladığı yeni Tarım Kanunu kapsamında dikkat çeken ‘sözleşmeli tarım’ küçük çiftçiliği yok edecek bir içerik taşıyor. Sözleşmeli olarak yapılan tarımsal üretimlerle ilgili yapılan araştırmalar, küçük çiftçilerin borç bataklığına saplanarak mülksüzleştiklerini gösteriyor. Şirketle sözleşme yapan çiftçi, artık şirketlerin kölesi haline gelmiş ve tarlasına hangi ürünü ekeceğine veya hangi tür ürünü seçeceğine karar verme hakkını kaybeder. Çiftçinin arazisi ve traktörünün olması artık bir anlam ifade etmez ve fabrikada üretim yapan işçi gibi ürettiği ürüne yabancılaştığı bir sürece savrulur. Türkiye’nin tamamında uygulamaya sokulmak istenen sözleşmeli tarım Kürt coğrafyasında tütün üretiminin ardından SÜTAŞ’la devam ediyor.