Türkiye’nin ilk kadın Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz, sisteme başkaldırının adı olarak da tarihe geçmiş bir isim. Kalemi, gerçeklerin peşinde koşan kadın gazetecilerin yolunu aydınlatıyor
Gurbetelli Ersöz’ün yaşamını yitirişinin üzerinden 21 yıl geçti. Devletin onca baskı ve saldırısına rağmen çıkarılması çok zor bir gazetede yazan Ersöz, aynı zamanda özgür basın geleneğindeki kadınlara öncülük eden bir isim olarak tarihe geçti. Türkiye’nin ilk kadın Genel Yayın Yönetmeni olan Ersöz, 3 Aralık 1994 tarihinde, Özgür Ülke gazetesinin İstanbul’da bulunan bürosuna yönelik bombalı saldırıdan sonraki gün, “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle adeta meydan okudu. Dönemin tüm saldırı, baskı ve tutuklama süreçlerini yaşayan Ersöz, 1995 yılında PKK’ye katıldı. 2 yıl sonra çıkan çatışmada, 7 Ekim 1997 tarihinde yaşamını yitirdi.
Araştırma görevlisi
Çukurova Üniversitesi Kimya Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbetelli Ersöz, 1983 yılında Çukurova Üniversitesi Yurtsever Öğrencileri’nin ilk örgütlenmesini sağlar ve Çukurova Üniversitesi’nde Yurtsever Devrimci geleneğinin oluşmasına kaynaklık eder. Bundan dolayıdır ki, her sene anısına Çukurova Üniversitesi’nde çeşitli etkinlikler yapılıyor. Adana’da, Hedef Dergisi çevresinin etkisiyle siyaset ve devrimcilikle tanışan Ersöz, 1989 yılında tutuklanır. 15 gün boyunca sorguda tutularak, ağır işkencelere maruz bırakılır. Ardından Malatya Cezaevi’ne gönderilen Ersöz, 2 yıl tutuklu kalır.
İlk Genel Yayın Yönetmeni
Nisan 1993 yılında tahliye edilen ve ‘Gerçekler karanlıkta kalmayacak’ sloganıyla yeniden yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlayan Gurbetelli Ersöz, gazetenin genel yayın yönetmeni olur. Ve böylece Türkiye basın tarihinde bir ilke imza atar. O dönem birlikte çalıştığı arkadaşları şöyle tarif ediyor Ersöz’ün çalışmasını: “Yayınlar ya da gazetenin yönetimiyle ilgili toplantılarımızda, sorunları çok iyi dinler ve mutlaka not alırdı. Aldığı notların da peşini bırakmazdı. Çok düzenli bir çalışma sistemi vardı. İnsan ilişkilerinde ise son derece samimi ve sıcaktı.”
‘Basın gerçeği yazsaydı…’
Özgür Gündem’de sorunlara farklı bakmaya çalıştıklarını belirten Ersöz, karanlığa meydan okuyan gazetesini şöyle tarif eder, bir röportajında, “Özgür Gündem aykırı bir gazete, biz sorunlara farklı bakmaya çalıştık, bu cesaret istiyor. Mükemmel demiyorum, ama farklılığı kaba da olsa yakaladık, Kürt gazetesi olarak nitelendirildik. Kürt sorunu yok dendi, biz, ‘bu bir gerçeklik’ dedik, şimdi basın da ‘Kürt sorunu var’ diyor.” Basının genel olarak gerçekleri yazmadığının altını çizen Ersöz, bunu da şu şekilde örnekler: “MGK basına brifing veriyor. Böyle bir şey hangi ülkede olabilir? Muhabirin iyi niyeti yetmiyor. Ortaya çıkarılan ürünün neye hizmet ettiği önemli. Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi.”
İkinci tutuklanma
Bir süre sonra, üzerinden baskıların eksik olmadığı, muhabirlerinin, dağıtımcılarının öldürüldüğü, tutuklandığı Özgür Gündem, bu nefret politikasından bir kez daha nasibini alır. 10 Aralık 1993’te, yüzlerce polis tarafından basılır. Diğer gazete çalışanlarıyla birlikte gözaltına alınan Ersöz, 13 günlük gözaltı süresinin ardından tutuklanır. İlk gözaltında yaşadığı işkenceler burada da tekrarlanır. Kaba dayak atılır, saçlarından koridorlarda, merdivenlerde sürüklenir. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli Ersöz, Haziran 1994’teki ilk duruşmada tahliye edilir, tahliyesinin ardından da gazetecilik faaliyetlerini bir müddet daha sürdürür. Artan baskılar karşısında, 1995 yılında PKK’ye katılan ve 2 yıl kalan Ersöz o yıllara, yaşam tarzı ile çok şey sığdırır.
Gurbetin Güncesi
7 Ekim 1997 tarihinde bir çatışmada yaşamını yitiren Ersöz’ün, 1995-96 yılları arasında tuttuğu günlük “Gurbet’in Güncesi – Yüreğimi Dağlara Nakşettim” ismiyle kitaplaştırıldı. “Güneş ülkesine yolculuk” başlıklı ilk günlüğünde içindekileri yazıya döken Ersöz’ün, günlüklerde geçen ve kadın mücadelesinde önemli yer tutan başlıklarından birisi de “Erkekle savaşmak kadar, kadını kendimden başlatarak güzelleştireceğim” oldu. Ersöz, aynı günlüğün devamında, “Şu ana kadar ki katılımlarda gözlemlediğim; kadın daha ilkeli ve tutarlı oluyor, kolay biçim alıyor, güçleniyor” ifadeleri yer aldı.
Ersöz’ün bıraktığı yerden
Savaşın tüm çıplaklığıyla kendisini gösterdiği 90’lı yıllarda yaşanan katliamlara sessiz kalmayıp gerçekleri kaleme almayı görev edinen Ersöz, aynı zamanda “erk-ek” sisteme basın alanındaki başkaldırının adı olarak da tarihe geçti. “Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi” sözü hala güncelliğini koruyan Ersöz’ün arkasında bıraktığı direniş ruhu, bugün bölgede ve Türkiye’de gerçeklerin peşinde koşan kadın gazetecilere emanet. Yaşamını yitirdiği 7 Ekim tarihi ise, Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.
‘Benim de canım olmalı’
Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 günü Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Akbulut köyünde dünyaya geldi. Gurbetelli’nin isminin hikayesi, hayatı boyunca yaşayacağı ‘gurbette yaşama’ durumunun da ilk nüvesi gibi oldu. Doğumunda babası Almanya’da işçi olarak çalıştığı için ismi Gurbetelli konuldu. İyi Türkçe okumayı, yazmayı, konuşmayı öğrendi. Basın-yayın, hukuk ya da siyasal okumayı isterken kendini Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde buldu. Lisans eğitiminin ardından Çukurova Fen Bilimleri Enstitüsü’nde ‘Çevre ve Enerji’ üzerine yüksek lisans yaptı. Yüksek lisans bir yandan kimya bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı, diğer yandan da gazetecilik yapmaya başladı. Yaşamını, “Özgür yaşam ortamını yaratmada benim de kanım, canım olmalı” sözündeki gibi sürdüren Ersöz’ün, aramızdan ayrılışının üzerinden tam 21 yıl geçti.
Necla Demir/İstanbul-MA