Türkiye’de mayıs ayında seçime gidiliyor. Seçime giderken Meclis’in 3. büyük partisi HDP kapatmayla karşı karşıya. Kürt halkının ve milyonlarca seçmenin iradesi ağır bir saldırı altında.
İktidarın ortağı faşist Bahçeli durmadan Anayasa Mahkemesi’ne HDP’yi kapatma görevini veriyor.
AKP-MHP iktidarı ortaklarından Doğu Perinçek “hukuk siyasetin köpeğidir” diyor. İktidarın hukuka bakışı ve muamelesi Doğu Perinçek’in bakışıdır. Doğu Perinçek’in söylemi iktidar bakışının itirafıdır.
Seçime giderken HDP’nin yerel seçimde kazandığı 65 belediyenin 59’u iktidar tarafından gasp edildi. İktidar gaspı HDP’yi kapatmaya kadar vardırma amacında.
Seçime giderken Meclis’in 3. büyük partisinin binlerce çalışanı, yüzlerce yöneticisi, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, Parti Meclisi üyeleri, partinin eski eşbaşkanları hapisteler.
Seçime az bir zaman kala HDP’ye hazine yardımı bloke edildi.
Her gün polisin, jandarmanın, istihbaratın, mahkemelerin saldırılarına, baskılarına, tacizlerine maruz kalan bir halkın, bir siyasi temsilin demokratik koşullarda seçime katıldığını kim iddia edebilir? Kürt halkının, HDP’nin maruz kaldığı uygulamalar, maruz kaldığı zulüm üzerinde yapılan bir seçim demokratik mi oluyor?
İktidar seçim sürecini Kürt halkına, Kürt siyasetine ve HDP’ye karşı örtük ve açık bir savaş temelinde sürdürmeye devam ediyor.
Erdoğan iktidarı, ayakta kalmak için çok sayıda saldırı ve hile uygulamalarını şimdiden devreye koymuştur.
İktidar, savaşı, özel savaşı, mafyayı, provokasyonları, şantajı, yasal ve gayrı yasal tüm mekanizmaları koordineli biçimde hedefe, seçimi gasp etme hedefine odaklandırmıştır.
İktidar Kürt halkını bu seçimde alternatifsiz bırakma hedefine odaklanmıştır. Ama başaramayacaktır. Kazanan Kürt halkı olacaktır. Kazanan demokrasi güçleri olacaktır; kaybeden ise iktidar olacaktır
Türkiye’nin geleceğini belirleyen bir seçimde 6’lı masanın, “Milet İttifakı”nın siyaseti ve tutumu üzerinde eleştiri ve değerlendirmeler sürüyor. Bu masanın tutumu ortamı siyasetsizleştirme, toplumun iktidarın zulmüne, kötülüğüne, talanına ve istismarına olan tepkisini barajlama siyasetini güdüyor. Bu muhalefet iktidarın dışa yönelik işgal siyasetinde, içerde de Kürt sorununun çözümsüzlüğünde iktidarla aynı zeminde buluştu. Böyle bir siyaset güden bir muhalefet Türkiye’ye nasıl bir demokratik bir gelecek, aydınlık bir gelecek ve barışçı bir gelecek sunabilir?
Millet İttifakı’nın “HDP kitlesi, Kürt halkı sesini çıkarmadan, talepleri müzakere edilmeden oylarını seçimde zarfımıza koysun” istemi ne demokratiktir ne de ahlakidir. Bu tür yaklaşımlar Kürt sorununda süre gelen çözümsüzlük yaklaşımlarının bir devamından öte bir şey değil.
Kürt halkı ve Kürt siyaseti bu tür politikalara tarihsel olarak hep maruz kalan taraf olmuştur. Bu yönlü bir bakışın, bu yönlü bir siyasetin Türk ve Kürt halkının geleceğine, Türkiye’nin demokratikleşmesine şimdiye kadar bir katkısı olmadı ve bundan sonra da olmayacaktır. AKP iktidarı bu türden bir siyasetin zirvesini sergiledi, vardığı nokta, yol açtığı sonuçlar ortada.
Türkiye’nin geleceği, Türk ve Kürt halklarının geleceğinin belirleneceği bir süreçten geçiliyor. Seçim de kritik sürecin temel köşe taşı.
Kürt siyaseti, HDP, defalarca devrimci demokratik kesimlere ortak bir mücadele cephesini oluşturma çağrısında ve girişiminde bulundu. Bir kısım sol ve bazı demokratik çevreler Kürt siyasetine sosyalistlik, demokratlık, anti emperyalistlik taslama havasına bürünerek ortak mücadele cephesinden kendilerini alıkoydular. Bu da en çok AKP-MHP iktidarına yaradı ve kendilerinin de marjinalleşmesine yol açtı.
Söz konusu solun ve demokrat kesimlerin CHP’de ve altılı masa ittifakından bekledikleri performansı ve yaklaşımı görememeleri kendilerinde bir irkilmeye yol açmış bulunuyor.
Faşizmin önü ortak mücadeleyle kesilebilir. Faşizmin önünü kesebilmek için demokratik temelde bir toplumsal dalgaya ihtiyaç var. Faşizmin, mafyanın, AKP-MHP iktidarının, özel savaş aygıtının siyasal ve toplumsal beden üzerindeki tahakkümü ve gaspı ancak güçlü bir demokrasi mücadelesiyle sonlandırabilir. Seçim süreçleri bu noktada daha fazla imkan sunuyor. İmkanların kıymetlice değerlendirilmesi temel bir hassasiyet olarak öne çıkıyor.
HDP’nin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “seçimde kendi adayımızla gireceğiz” tutumu çok olumlu tepkilere vesile oldu. Devrimci demokratik bir duruşu, özgürlükçü bir duruşu temel bir seçenek olarak geliştirmekle gelecek konusunda etki sahibi, söz sahibi olunabilir.