Tarım Kredi Kooperatifleri’ni arpalık haline getiren iktidar, Gübretaş’ı da maden şirketine çevirdi. Erdoğan, Bilecik’te altın dökme töreninde ‘109 ton altını ekonomiye kazandırdık’ derken, çiftçi perişan, doğa ise yıkım halinde
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Tarım Kredi Kooperatifleri’ne bağlı GÜBRETAŞ asıl işlevi olan üretici desteğini bir yana bırakıp altın madeni işine girerek, Maden Yatırımları AŞ adlı bir şirket kurdu. Bilecik’in Söğüt ilçe coğrafyasında kurulan madene teşvikler yağdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile alınan acele kamulaştırma kararı sonrası maden sahası genişletilip bölgede yurttaşlara ait arazilerin mülkiyeti hazineye devredildi ve siyanür havuzlarını da içeren tesis kurulumuna başlanmıştı. 109 ton altın rezervi olduğu iddia edilen bölgede yapılacak yatırım için teşvik belgesi ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayınlandı. Gübretaş Maden Yatırımları AŞ’ye verilen teşvik tutarı 4 milyar 634 milyon 477 bin 508 lira olurken, yılda 1 milyon 252 bin 800 ton cevheri siyanürle işleyip altın elde edecek.
Tarım ilgi alanında değil
AKP’li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, altın madeni açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Gübretaş Altın Madeni Tesisi’ne bugüne kadar yaklaşık 70 milyon dolar yatırım gerçekleştirilerek projenin ilk kısmı tamamlandı. İlk etapta yıllık 2,5 tona kadar altın üretme kapasitesiyle çalışacak” ifadelerini kullandı. Erdoğan, “Birileri güneş ve rüzgar enerjisini yeni yeni keşfede dursun biz yenilenebilir enerjide Avrupa’da 5., dünyada 12. sıraya yükseldik. Mart sonu itibarıyla Karadeniz gazını hanelere vermeye başlıyoruz” dedi. İhracatta rekorlar kırıldığını belirten Erdoğan, ithalattaki devasa artışa ve dış ticaret açığına değinmezken, değinmediği başka şey ise tarımsal üretimlerde yaşanan sorunlardı. Gübretaş’ın kendi işlevini bir yana bırakıp altın madenciliğine soyunmasına övgüler dizen Erdoğan’ın tercihi burada da ortaya çıktı. Tarımı ithalata, doğayı yok oluşa bağlayan iktidarın madenciliği destekleyen politikalarından bir avuç uluslararası şirketlerle yerli işbirlikçilerinin kazandığı ise bilinen bir gerçek.
FETÖ’ye ikram edilmişti!
2012’de Koza Altın’ın altın madeni işletmesiyle ilgili, Koza Altın ile Gübretaş arasında yaşanan Söğüt altın madenine ilişkin davada Koza Altın’ın Söğüt madeni işletmesi iptal edilirken, FETÖ’yle kol kola oldukları dönemde ‘Koza Altın’a ikram edilen’ arazi dava sonucunda Gübretaş’a iade edildi. Tarım Kredi Genel Müdürü ve Gübretaş Maden Yatırımları AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Poyraz yaptığı bir açıklamada, “Gübretaş maden yatırımları olarak da bundan sonraki dönemlerde Söğüt ve dışındaki diğer sahalarda da inşallah çalışmalara gireceğiz” sözleriyle yağmanın genişleyeceğini gösterirken, Gübretaş’ın maden şirketi haline getirilmesini gösteriyordu. Tarım Kredi Kooperatifleri’ne bağlı olarak kurulan Gübretaş çiftçinin ihtiyacı olan gübreyi üretip çiftçiye ucuz yolla ulaştırmak amacıyla kurulan bir kamusal yapıyken, iktidarın çiftçi düşmanı politikaları sonucu bu işlevi ortadan kaldırılarak tarımsal girdiler şirketlere teslim edildi.
Doğada büyük yıkım
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç ise Türkiye’de 7 bin 500 işletme izinli ruhsat sahasından 19 tanesinde (19 şirket 25 saha) altın üretimi yapıldığını söyledi. Dünyada altın madeni şirketlerinin çok büyük çoğunluğu (yüzde 90) Türkiye’de ise tamamı düşük cevher seviyelerinde bile olsa çok daha fazla kâr elde etmek amacıyla siyanür kullanmaktadır. Altın ve gümüş madenlerinde sıradan bir yüzük üretebilmek için, 20 tonu aşkın maden atığı ortaya çıkmaktadır. Bakanlık geçtiğimiz günlerde son 3 yılda 19 şirkete ait 25 ruhsat sahası kapsamında 120,39 ton metal altın üretimi gerçekleştirildiğini açıklamıştı. Buna göre son üç yılda Türkiye’de sadece altın madenlerinde 2 milyon 407 bin 800 ton siyanür içeren atığın ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Siyanür ve diğer ağır metal atıklarının içinde tartışma dışında tutulan doğal alan yağması ise yüzbinlerce hektar alanı yıkıma uğratmaktadır. Dağları, ormanları ve su havzaları madenler yerle bir edilirken, doğal yaşama geri dönülmez zararlar verilmekte. Siyanür atık havuzları ise yaşamı tamamen zehirleyecek özelliği ile büyük bir tehdit olarak varlığını sürdürmektedir.