Sevgili Demir Küçükaydın bir zamandan beri blogunda seçimlerle ilgili yazılar yazıyor ve önerilerde bulunuyor. Hatta dayanamayıp HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a açık mektup bile yazdı. Yazılarının içeriğine sonra geleceğim ama Demir, özellikle “sol” cenahın hiç hoşuna gitmeyecek bir öneride bulundu. Seçimlerde Mansur Yavaş’ın desteklenmesi içerikli. Ama görebildiğim kadarıyla hiçbir tepki çıkmadı. Ben kaçırmış da olabilirim ama önerisinin tersliği bağlamında düşündürücü özellikleri de olması en azından bir tartışmayı hak eder diye düşünmüştüm.
Bu olay bana bir zamanlar Doktor Hikmet Kıvılcımlı’ya yapılanları hatırlattı. Onun “susuş kumkuması” diye nitelediği sessizliğin bir benzeri de Demir’e yapılanlar diye düşündüm. O nedenle de bu hafta bu konuda bir şeyler yazmam gerektiğine karar verdim.
Demir’in 6’lı masayı okuyuşu ile ilgili hiçbir sorunum olmadı. Ben de bir zamandan beri bu masaya dikkatleri çekmeye çalışarak, bu masadaki siyasetin steril olduğunu, ülkenin gerçek sorunlarının konuşulmadığını ve konuşulmadan da seçimi kazanmanın mümkün olmayacağını yazdım. Tabii ki burada öncelikli olan nedir diye bir tartışma yapılabilir Demir’le. Önce Erdoğan’ın nasıl kaybedeceğine mi odaklanmalıyız yoksa önce onun kaybetme koşullarının nasıl yaratılacağına mı? Ama Demir’le tartışmayacağım en önemli konu İYİ Parti’nin 6’lı masa içinde bir tür iktidarın uzantısı gibi rol oynadığı tespiti.
Fakat birçok noktada benzer düşüncelere sahip olduğumuz halde ben Demir gibi düşünemiyorum. Neden mi? Sanırım bunun en önemli nedeni Demir’in bu konudaki yazılarının arkaplanında genel kabul ettiği ve bazı bakımlardan doğru olsa da bu seçimler için doğru olmadığına inandığım bir temel varsayım. Demir, ünlü komutan, savaş stratejisti Sun Tzu’n ünlü şu cümlesini sanki yazıları için bir çıkış noktası olarak alıyor: “’Akıllılar, önce kazanır, sonra formalite icabı savaşır; akılsızlar ise savaşarak kazanmaya çalışır’ diyor ünlü komutan SUN TZU. Erdoğan, padişahlığı ve hilafeti önce garantiledi, şimdi formalite seçimi yapıyor, muhalefet ise seçimi kazanmaya çalışıyor.”
Bence Demir önümüzdeki seçim oyununa bu pencereden bakıyor ve aslında Erdoğan’ın seçimi kazandığını ve muhalefetin de şimdiden seçimi kaybettiğini söylüyor. Tabii bu önemli bir iddia. Doğrusu bu iddiayı Demir, benim anladığım kadarıyla 6’lı masaya ve HDP’ye bir tür titreyip kendilerine dönmeleri için söylüyor. Uyarıyor ve diyor ki bir de buradan bakın, Mansur Yavaş’ı destekleyip Akşener’i, kendi planı içinde hareketsiz bırakın ve seçimi kazanın.
Benim Demir’in bu analiziyle uyuşamamın nedeni de burası. Çünkü Demir’in temel varsayımını ifade eden komutan Tzu’nun “akıllılarının” savaşı önceden kazanıyor oluşlarının nedeni hükmettikleri insanların “asker oluşlarıdır”. Bireysel ve kültürel her türlü eğilimden arınmış ve varlık sebepleri sadece ve sadece komutanları olan ve onların öl emriyle ölebilecek askerler oluşu bu cümlenin seçim meselesi bağlamında kullanabilmesini bence önlüyor. Çünkü seçim sürecindeki insanların daha özgür davranabilme şansları, özellikle komutanlarının (liderlerinin) söyledikleri ve yaptıkları ile ilgili her küçük bilgi ve duygu seçmen davranışları üzerinde tahmin edilmesi çok zor etkiler yaratabilir. Öyle ki bu etkiler bazen ters tepme biçiminde de olabilir. Düşünsenize Mansur’a destek vereceğini açıklayan bir HDP kendi tabanıyla bile (ya da bileşenleriyle) çelişip destek kaybedebilir.
O nedenle de ben de Selahattin Demirtaş gibi düşünüyorum. Elimizdeki her imkanla insanları bu değişime davet etmek, bu yönde büyük bir heyecan yaratmak, HDP’nin hemen her seçimde yaptığı gibi neşe içinde, şarkılar eşliğinde insanları meydanlara davet etmek, bence önceden hesap etmemizin imkansız olduğu seçmen kaymaları yaratabilir.
Tabii özellikle bizdeki kültürel kimliklerin oluşumu ve bu kimliklerin siyasi partilerle ilişkileri çerçevesinden bakınca Demir’in ima ettiği, tıpkı asker gibi davranacak bireylerin olduğu seçmen kitleleri tabii ki var. Ama bu olgunun bu seçimlerde yalnızca ittifaklar temelinde işleyeceği büyük olasılık.
Sonuç olarak, yaklaşmakta olan seçimler gerçekten çok önemli. Çok çok genelleştirerek söyleyecek olursam, lokasyonunun verdiği manevra gücüyle uluslararası arenada bir şeyler yaptığını düşünen ama gerçekte dünyayı anlayamayan, hatta cahil kadroların dünya konjonktürü el verdiği için bugüne dek sürmüş iktidarları artık değişmelidir. Bizler açısından sorun, yerine gelecek olanlara ülkede kalıcı bir huzurun nasıl sağlanabileceği konularında yardımcı olmak. Gücümüz el verdiğince…