Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon İstanbul’da forum düzenliyor. Açılışta konuşan avukat Emran Emekçi, İmralı tecrit sistemi için ‘İdam yerine zamana dayalı öldürme politikası’ yorumunu yaptı. Almanya Cumhuriyetçi Avukatlar Örgütü’nden Anya Tamara, ‘Tecridin yarattığı tahribatları gördük. Tecrit sadece yasal değil, aynı zamanda politik bir sorun’ dedi
Birçok ülkeden aydın, yazar ve gazeteciden oluşan ve 24 Ocak’ta Türkiye’ye gelen 36 kişilik Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’un Ankara, Amed ve İstanbul temasları devam ediyor.
Delegasyon çalışmaları kapsamında Taksim Hill Otel’de forum düzenledi.
Forumda İstanbul, Ankara ve Amed’de 25-27 Ocak arasında temaslarda bulunan 36 kişilik delegasyon üyeleri, Asrın Hukuk Bürosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), temel gündemleri PKK Lideri Abdullah Öcalan olan delegasyon, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Sözcüsü Ebru Günay, HDP Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel, milletvekilleri, Barış Anneleri ve tutuklu yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı.
Abdullah Öcalan’a özgü tecrit sistemi inşa edildi
Forumun açılış konuşmasını Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi yaptı. Konuşmasına müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye getirilişine değinerek başlayan Emekçi, “Anayasa ve yasalara aykırı şekilde, uluslararası boyutu da olan müvekkil Abdullah Öcalan’a özgü İmralı tecrit sistemi inşa edildi. Zamana bağlı olarak adım adım ağırlaştırılan bu tecrit sisteminin 24”üncü yılına girmiş bulunuyoruz” dedi.
İmralı sürecini anlattı
Yaşanan süreci anlatan Emekçi, “Kısaca özetlersek 1999 -2005 kuruluş, 2005 -2015 arası adım adım ağırlaştırma ve 2015 ve 2021’den günümüze mutlak iletişimsizlik ve haber alamama haline dönüştürülmüştür. Ki müvekkillerden iki yıldır bir haber alınamamaktadır” dedi.
Özel düzenleme yapıldı
Tecrit verileri ile konuşmasına devam eden Emekçi, “Hakkında usulüne uygun bir yakalama tutanağı bile olmayan müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan devletlerarası gizli bir operasyonla 15 Şubat 1999’da korsanca kaçırılıp Nairobi Havaalanında Türk yetkililere teslim edildi. Ve bir gece havada dolaştırıldıktan sonra Bandırma askeri havaalanına indirildi. Oradan bir gemiye bindirilerek 16 Şubat 1999 günü İmralı tek kişilik ada hapishanesine konuldu. Bu hapishanenin kuruluşu da yasal değildir. Devletlerarası gizli protokole dayalı olarak 4 Şubat 1999’da boşaltılmaya başlandı. Ve tek tutuklusu Sayın Öcalan olacak şekilde yeniden inşa edildi” diye ifade etti.
Siyasi öç alındı
İmralı’nın Abdullah Öcalan için boşaltılması durumunun Adalet Bakanlığı kararına bağlı olduğunu belirten Emekçi, ancak böyle bir kararın Resmi Gazete‘de yer almadığını belirterek, cezaevi yönetiminin de olağanüstü kriz yönetimine bağlandığını belirtti.
“İdam yerine zamana dayalı öldürme politikası” uygulanmaya başlandığını belirten Emekçi devamında, “Bu siyasi öç alma durumunu Meclis tutanaklarına da geçirerek ölünceye dek ağırlaştırılmış hapis cezası olarak 2005’te yasal hale getirdiler” dedi.
Politik aktöre yönelik tecridin topluma etkisi
Amed delegasyonunda yer alan Almanya Cumhuriyetçi Avukatlar Örgütü’nden Anya Tamara, tecridin topluma yönelik etkilerine değinerek, “Politik aktörlere yönelik tecridin toplumu nasıl etkilediğine bakmak gerekiyor. Tecridin yarattığı tahribatları gördük. Tecrit sadece yasal değil, aynı zamanda politik bir sorun” dedi.
‘Hukuksuzlukları raporladık’
Ankara delegasyonundan Avrupalı Demokratik Avukatlar Birliği’nden Michela Arricale, tecridin bir işkence yöntemi olduğunu belirterek, “İmralı’da iletişim ve bilgi edinme hakkı engelleniyor. Bu durum aynı zamanda AİHM’in 3’üncü maddesine aykırıdır. Bu ziyaretlerle oldukça detaylı bir resim oluşturmak istedik. Bu suçun ortadan kaldırılması ve incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu tür uygulamaların tam olarak uluslararası standarda uygun olmadığı belli. Tüm bunları raporladık” diye belirtti.
‘CPT doğrulama istemeli’
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin Eylül ayında İmralı Adası’na yaptığı görüşmeyi hatırlatan Arricale, “İmralı’da yapılan son ziyarette yaptığımız Öcalan’ın CPT üyelerini kabul etmediği söylendi. Bunu düşünmek doğru değil. Tam olarak kimsenin onları bu şekilde reddedeceğini düşünmüyoruz. CPT en azından Öcalan’ın kendisinden bir doğrulama ister ya da avukatından doğrular. CPT aynı zamanda farklı bir haftaya görüşme sağlayabilir. Bu karşılanmazsa, CPT bu rolü oynayamaz. Bu olası yalan, ileride kendiişlerini engelleyebilir. İmralı’da bulunan diğer mahkumlar da görüş haklarını kullanamıyor. CPT de bunu raporlarında hızlı bir şekilde ortaya çıkarmıyor” eleştirilerinde bulundu.
‘Avukatların tutuklanması endişe verici’
Ankara delegasyonundan Paul David Polesland, tutukluların haklarının sağlanması gerektiğinin altını çizerek, Abdullah Öcalan ile görüşmesi engellenen avukatların, daha önce yaptığı görüşmeler nedeniyle tutuklanmasının endişe verici olduğunu söyledi.
‘Tecridin toplum üzerindeki etkilerinin farkındayız’
İstanbul delegasyonundan İşveç Sol Parti’den Ann Jessica Therese Karlqvist, ziyaret ve temaslarıyla hukuksuzluk halinin resmini çektiklerini ifade ederek, “Delegasyon elbette bu bölgedeki insanların yüzleştiği ve yaşadığı durumların farkında. Bu durumun tüm ülkeler için belirli bir kapsamda olması gerekiyor. Taraf olduğumuz sözleşmeler de bu şekilde işlemeli. Kürtlerin tamamının baskılandığının farkındayız. Tecridin tüm toplum üzerindeki etkilerinin farkındayız. Bazı endişelerimiz var, toplum tamamen tecritte” şeklinde konuştu.
‘İmralı model olarak kullanılıyor’
Brüksel Barosu üyesi avukat Cedric D’Hondt, İmralı’da hukuksuzluk halinin CPT raporlarında yer almasına rağmen mutlak iletişimsizlik halinin devam ettiğine dikkat çekerek, “İmralı cezaevindeki uygulamalar, Türkiye’deki diğer cezaevleri açısından model olarak kullanılıyor. Kötü koşulları duyduk, aile ziyaretlerinin engellenmesi, aile üyelerinin çıplak aramalara maruz kaldığını öğrendik. Avukat ziyaretlerinin engellendiğini gördük. Ülkedeki diğer hapishanelerde de durum böyle. Tutukluların sağlığa erişim hakları engelleniyor. Tüm bunları raporladık ve bir an önce düzeltilmesi gerekiyor” diye seslendi.
Günay: İmralı’ya yaklaşım Kürt sorununda çözümün turnosol kağıdır
HDP Sözcüsü Ebru Günay, İmralı tecrit sisteminin Türkiye’de demokrasinin turnosol kağıdı olduğunu belirterek, “İmralı Adası’na yaklaşım, bu ülkede demokrasiye yaklaşımın, Kürt sorununda çözümün turnosol kağıdır” dedi.
Günay’ın konuşmasından başlıklar şöyle: “Bir hakikat var biz hukukçular açısından. Cezaevlerinde yaşananlar, hak ihlalleri, işkence ve kötü muamele, o ülkenin demokrasisinin aynasıdır. O ülkedeki insan hakları savunucularına yaklaşımın aynasıdır. Türkiye’deki durumun çok da iç açıcı olmadığının farkındayız. Elbette İmralı uygulamalarının bütün Türkiye’ye yayıldığını, başta cezaevleri olmak üzere bütün toplumsal mücadele alanlarına uygulandığını, tecridin artık bir yönetim biçimine döndüğü zamanlardan geçiyoruz. Tek adam rejiminin, ülkedeki faşizmin kurumsallaşmasının temeli, elbette iktidarın tecrit politikalarında ısrarın sonucudur.
Sayın Öcalan ile kısmi de olsa görüşmelerin olduğu zamanlarda, fiziki temasların olduğu dönemlerde Ortadoğu’da dengelerin nasıl değiştiğini, demokrasinin nasıl geliştiğini, barışçıl ortamın nasıl geliştiğini hepimiz kendi hayatlarımızla deneyimledik. Mutlak tecridin başladığı günden bu yana AKP faşizminin nasıl savaşta ısrar ettiğini, nasıl savaş politikalarıyla kimyasallar kullanarak, katliamlar gerçekleştirerek, Türkiye’nin bütün demokrasi güçlerini cezaevlerinde tutarak, nasıl bir savaş politikası içine girdiğini gördük. Bu aslında Türkiye’de demokrasi sorununun tanımlamasıdır. Biz aslında tecritle beraber bir hukuk meselesini, ihlal edilen hakları, cezaevlerindeki hak ihlallerini konuşuyoruz ama aynı zamanda da çok siyasal ve politik bir meseleyi konuşuyoruz.
Tecride karşı özgürlüğü savunacağız
Bu nedenle bizim yürüttüğümüz tecrit karşıtı çalışmaların tecrit edildiğini görüyoruz. Tecrit karşıtı çalışmaların tecrit edildiği realiteyle karşı karşıyayız. Alanlara, sokağa çıktığımızda, ablukalarla, tecritle, şiddetle karşılaştığımız, tecrit politikalarının sonucudur. Bizler bundan asla geri durmadık. Sayın Öcalan’ın İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde söylediği; sağlık, özgürlük ve güvenlik koşullarının Ortadoğu’daki tüm halklar için, Türkiye’de demokrasi güçleri için sağlık, güvenlik ve özgürlük koşuludur. Bu nedenle savaşa karşı mücadelenin gereği olarak, özgürlüğümüze sahip çıkmanın gereği olarak, tecrit politikalarına karşı da tecride karşı özgürlüğü savaşa karşı barışı savunmakta ısrarcıyız.
Hukuksuzluğun başladığı yer İmralı Adası’dır
Türkiye’de hukuksuzluğun başladığı yer İmralı Adası’dır. Bütün hukuk dışılıklar, keyfilikler önce İmralı’da, sonra Türkiye’de bizlerin hayatlarına nüfuz edecek şekilde uygulanıyor. 2015 sonrası avukat görüşmelerinin kayıt altına alınması, aile görüşmelerine getirilen kısıtlamalar, İmralı tecrit sisteminin ülkeye yayılmasıdır. Sokağa çıkma yasakları, sokağa taşan şiddet ve işkence, İmralı tecrit sisteminin yansımasıdır. Tecrit karşıtlığında ısrarımızı büyüteceğiz. Farklı zeminlerde sesimizi yükseltmenin zamanıdır. Tecrit kaybedecek, halkların özgürlüğü kazanacak. Bu topraklara özgürlük ya gelecek ya gelecek.”
Forum, yapılan sunumlar ve konuşmaların ardından basına kapalı şekilde devam etti.
HABER MERKEZİ