Hükümet tarafından hazırlanan “ayrımcı” Anayasa değişikliği teklifi ne yazık ki TBMM Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Yakında TBMM Genel Kurul’una inecek ve oylanacak…
Başörtüsüne dolayısıyla kılık kıyafete özgürlük getireceği söylenen bu teklifin kadınlara özgürlük değil daha çok baskı ve haksızlık getireceği çok açık. Devlet, yurttaşların sahip olduğu tüm din ve inançlara eşit mesafede durmakla yükümlüyken bu değişiklik ile din ve vicdan özgürlüğünün yalnızca belli bir inanç üzerinden tarif edilmesi kaygı yaratıyor. Çünkü maddede sadece başörtüsüne referans veriliyor. Bu da kadınlar üzerinden ayrımcılık yasağı ve laiklik ilkesi ile çelişir bir şekilde kılık kıyafete ilişkin müdahalenin önünü açıyor. Zaten kadınların neyi giyip neyi giymeyeceği siyasetin konusu olamaz. Bunu toplumun her kesiminden kadınlar yıllardır söyledi, hâlâ da söylemeye devam ediyor…
Ayrıca teklif Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” olan 41. Maddenin başlığını “Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” olarak değiştiriyor. Çocuk haklarının ailenin korunması başlığında yer alması çocuk hakları açısından zaten sorunluydu. Devletin çocuğu sadece aileye ait bir varlık olarak gören yaklaşımın deşifresiydi. Şimdi bir de “evlilik birliği” meselesi ekleniyor ve evlilik birliğinin kadın ve erkekten oluşacağına hükmediliyor. Bu eklemenin kastını elbette biliyoruz. Kadın ve erkeğe yapılan vurgu, LGBTİQ+’lara yönelik nefretin, ayrımcılığın bir sonucu, yansıması. Ve bu değişiklik ayrımcılığı ve nefreti ne yazık ki derinleştirebilecek…
Yüz elli civarında bileşeni ile geçtiğimiz Ekim ayında 20. yaşını kutlayan Kadın Koalisyonu’nun değişikliğe ilişkin tavrı çok net. Koalisyon “Oy hesabıyla başlatılıp tartıştırılmaya çalışılan Anayasa’da kılık kıyafet düzenlemesi yapılmasının kadınlara özgürlük getirmeyeceği, daha çok baskı ve haksızlık getireceği açıktır. Kadınların bir kez daha siyasetin nesnesi haline getirilmesini reddediyoruz. Ne giyip ne giymeyeceğimiz siyasetin konusu yapılamaz. Eşitlikçi olmayan aile düzeni dayatmanızı da kabul etmiyoruz. Oy hesabı yapanlar, kadınların geleceğini yok ederek ve buna ortak olarak kadınların oyunu alamazlar” diyor.
LGBTİQ+ Meclisleri de bu ayrımcı teklife “#TartışmasızHayır” diyerek karşı çıkıyor. Meclis; LGBTİQ+’lara yönelik düşmanlığın körüklenmesinin seçimin önemli temalarından olacağını tahmin ettiklerini belirtiyor ve “heteroseksist yasaların geçmesi ancak LGBTİQ+’lara yönelik şiddetin önünü açar. Teklifteki ‘aile yapısını korumak devletin temel yükümlülüğüdür’ gerekçesi polisin, devlet kurumlarının ve hükümetin ‘aile yapısını koruma’ bahanesiyle LGBTİQ+’ların hayatlarına, kararlarına engel olması ile sonuçlanacaktır. Bu yetkiyi sadece AKP iktidarına değil, hiçbir iktidara vermeyeceğiz” diyor…
Koalisyon da Meclis de, her alanda baskının yaşandığı bugünlerin anayasa değişikliği için uygun olmadığını belirtiyor. Çok haklılar. Herkesin “terörist” ilan edildiği, bir grup insanın cinsiyet kimliğinden dolayı “sapkın” olarak tanımlandığı, tehdit edildiği, ifade özgürlüğünün engellendiği bu günler anayasa değişikliği için hiç uygun değil.
Anayasa bir arada yaşamın temel ilkelerini içerir. Birlikte barış içerisinde nasıl yaşanacağına ışık tutar… Bu da ancak örgütlü ve örgütsüz her bir bireyin, anayasa hazırlık sürecine diyalog, müzakere ve ortaklık anlayışıyla katılımıyla mümkün olur. Bu değişiklik hem onca itiraza rağmen yapılıyor hem de bir arada yaşamı değil ayrımcılığı, eşitsizliği körüklüyor…
Teklifin Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmesi için dört yüz, referanduma götürülmesi içinse en az üç yüz altmış milletvekilinin onayını alması gerekiyor. Yani teklifi muhalefet milletvekillerinden destekleyen çıkmazsa ne yasalaşabilir ne de referanduma götürülebilir.
Dolayısıyla muhalefetin tavrı önemli… İktidara değilse de muhalefete buradan da bir not: Hiçbir iktidarın ne özgürlüklerimize ne haklarımıza ne de hayatlarımıza dokunmasına izin vermeyeceğiz!