Muğla’da çimento fabrikasına karşı mücadele yürüten yurttaşlar, köylünün elinden her şeyin alınacağını ve çimentocuya verileceğini belirterek, ’30 yıldır toprağı savunuyoruz ve ölünceye kadar savunacağız’ dediler
Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Bayır köyü ile Yatağan’ın Deştin köyü arasındaki Tekağaç mevkisinde 2021 yılı sonunda Muğla Çimento tarafından yapımı başlayan Entegre Çimento Fabrikasına karşı bölge halkının mücadelesi sürüyor. 7 bin 750 dönümlük bir alana kurulması planlanan fabrikanın yakınında yerleşim yerleri, bağ bahçe, zeytinlik, tarım alanlarının yanı sıra bal ormanları, Deştin Çayı ve bağlı dereler, baraj gibi su kaynakları bulunuyor. Alan ayrıca tamamen ormanlık içerisinde ve sanayi tesisinin kurulmasına uygun olmayan bir alan. Proje ruhsat alanı içerisinde, izinleri alınmış 13 adet kil ve kalker ocağı öngörülüyor.
Mahkemenin tutumu!
Muğla İdare Mahkemesi’ne “ÇED olumlu” kararının iptali talebiyle açılan davada, mahkeme bilirkişi heyeti atamasına rağmen kendi kararını bozarak davanın zaman aşımından kaynaklı görülmemesi kararını verdi. Ardından yapılan itiraz sonrası Danıştay, zaman aşımı kararını bozarak “ÇED olumlu” kararına yapılan itirazın değerlendirilmesine hükmetti. Bu dava Muğla 2’nci İdare Mahkemesi’nde görülürken, bölgede bilirkişi incelemesi yapılması bekleniyor. Köylüler ise son olarak 16 Ocak’ta “yürütmenin durdurulması” talebiyle tekrar Muğla İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
2007’den beri vazgeçmediler
Köylülerin mücadelesi, alanın 1993’te yapılan imar değişikliğiyle sanayi bölgesi ilan edilmesiyle başlıyor. İlk olarak 2007 yılında bölgede başlayan çimento fabrikası tartışmaları o dönem köylülerin açtığı mahkeme sonucu iptal edildi. Ardından 2014 yılında başka bir şirket üzerinden bölgede “ÇED olumlu” raporu alındı. Fakat bu raporun duyurusu yapılmadığı için bölge halkı 2021’de Menteşe Belediyesi’nin fabrikaya yapı ruhsatı vermesine kadar olaydan haberdar olamadı. Ruhsat verilmesi ile birlikte köylülerin mücadelesi tekrar başladı. Fabrikaya karşı mücadele eden Deştin köylüleri konuştu.
‘30 yıldır mücadele veriyoruz’
Köylülerden Raziye Özdemir (52), doğduğundan itibaren köyde yaşadığını ve tarım, hayvancılık, zeytincilikle uğraştığını söyledi. Çimento fabrikasına karşı 30 yıldır mücadele verdiklerini vurgulayan Özdemir, “Yeniden karşımıza çıkan fabrikaya karşı biz de doğamızı talan ettirmek istemiyoruz. Yiyeceklerimize, bahçelerimize, zeytinimize zarar versin istemiyoruz. Çimento fabrikası değil, temiz bir hava istiyoruz. Sağlık parayla alınamaz. Sonuna kadar, ölene kadar topraklarımızı korumaya devam edeceğiz. Biz hiçbir yere gitmeyeceğiz” dedi.
Köylülerden Sultan Sarı (58) ise “Çimento fabrikası için onay verenler gelsin bizim köyümüze. Gelsin yeşilliğimizi, doğamızı görsün. Oraya nasıl imza atmış görsün” diye tepki gösterdi. Köylülerden Sultan Sarı ise hayvancılık ve tarımla geçindiklerini ve doğalarını kaybetmek istemediklerini vurguladı.
‘200 bin zeytin etkilenecek’
Köylülerden Abdülkadir Çetinkaya (62), fabrika inşa alanın etrafında 200 bin zeytin ağacı, 2 buçuk milyon çam ağacı olduğunu belirtti. Bölgede ayrıca onlarca çeşit çiçek, bitki ve mantar bulunduğunu da kaydeden Çetinkaya, fabrikanın tüm bunları yok edeceğini vurguladı. Çam ağaçlarının yok olmasıyla tüm ekosistemin altüst olacağına işaret eden Çetinkaya, “Daha sonra buralarda senelerce bir şey yetişmez. Ormanlar kesilince orada sel, felaket her şey oluşur. Zaten yeterince tahribat var, doğamızı daha fazla talan etmeyelim. İnsanlar ağlayacak duruma geldi. Çevre köylere gidin, tahribatı görün. Mermer ocakları yüzünden bölge de yaşanmaz duruma geldi. Üstüne bir de çimento fabrikası istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Biz nereye gideceğiz?
Bölgeden akan Deştin Çayı’nın Kazan Göleti ve Bayır Barajı’nı beslediğini bunların da toplamda 25 köyün ihtiyacını karşıladığını aktaran Çetinkaya, şöyle devam etti: “Fabrika ile birlikte bu barajlar da yok oluyor. Zaten şu an dünya susuz. Yine ormanlar kesilirse tüm bölge sel altında kalır. Çimentocuyla, patronlarla alıp veremediğimiz yok. Ben 30 senede yetiştirdiğimiz zeytin ağacımı düşünüyorum. Biz bunların mücadelesini veriyoruz. Fabrika yapılırsa bizim gidecek yerimiz kalmayacak. Suriye’den gelenler tekrar ülkesine dönüyor. Biz nereye gideceğiz? Zaten gidecek yerimiz kalmadı. Doğa tahribat altında. İnsanların psikolojisi bozuldu. İnsanlar gülemiyor. Belli etmiyor ama ızdırap çekiyorlar.” Köylülerden Sait Sarı (58) ise bölgede uzun yıllardır tütüncülük, zeytincilik ve sebze-meyve yetiştiriciliği yaptıklarını kaydetti.
Ölünceye kadar!
“Bu ağaçları çimento şirketine mi bırakalım?” diye soran Sarı, “Ormanda sadece zeytin değil; salep türleri, şeftali, nar, ayva, ceviz saymakla bitmeyecek meyve çeşidimiz de var. Buraya özgü şeftali türümüz var. Biz bunları daha ileri götürmeye çalışırken çimentocular bunların hepsini bitirecekler. Yine köyde arıcılık yapılıyor. En az olanın kendine yetecek kadar peteği. Bu vadinin neresini gezersen gez 4 çeşit mantar yetişiyor. Yarın bunların hepsi yok olacak. Biz dağımızı, ormanımızı, doğamızı korumak için uğraşıyoruz. Bizim çimento ihtiyacımız da yok. Burası da tamamen dış pazara çalışacakmış. Buradan köylünün ne faydası olacak? Köylünün elinden her şeyi alınacak, çimentocuya verilecek. Biz, yetkilileri bizim sesimiz olsun diye seçtik buna bir çare bulsunlar. Biz de ölünceye kadar bununla uğraşacağız” diye konuştu.
Haber: Tolga Güney / Muğla-MA