Geçtiğimiz Pazar günü Kartal meydanında Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “Yoksulluğa ve Savaşa Hayır” mitingi yaşandı. Kelimenin tam anlamıyla yaşandı. Mitingin kalabalığı, katılımın gücü bir yanda, umudun, coşkunun, kararlılığın buluşması diğer yanda değişimin zamanının geldiğini müjdeliyordu. AKP-MHP faşizminin yıkılmak üzere olduğu artık tüm Türkiye toplumu tarafından biliniyor. Seçimleri bekleyen, sandıkta hesaplaşmayı önüne koyan ama bir türlü bunun nasıl olacağına ikna olamamış kitleler bunun nasıl olacağına dair o umudun ışığını Pazar günü gördü…
Faşizmin kitlelere dayattığı her türlü polis devleti yöntemleri, Kürt düşmanlığına dayalı savaş ve yıkım politikaları, sömürgeci anlayışın yayılmacılığı, kadınlara yönelik şiddet, emekçilere yönelik sömürü ve katlanılması zor yoksulluk, doğanın geri dönüşü mümkün olmayacak düzeyde talanı artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. AKP-MHP iktidarı çöküşünü geciktirmek adına zulüm politikalarında ısrar etse de artık dönüşü olmayan yola girdiler. Tarihin çöplüğü onları bekliyor.
Diğer tarafta devletin köhnemiş zihniyetini kurtarma peşinde olanlarla masaya oturanlar restorasyoncu taktiklerle toplumun değişim umudunu köreltmeye devam ediyorlar. Kırk katır mı kırk satır mı arasına toplumu sıkıştırmaya çalışanlara karşı başka bir demokrasi mücadelesi olarak Radikal Demokrasi mücadelesi verenler değişim, dönüşüm için büyük mücadele çağrısını bir kez daha en gür sesiyle, örgütlü gücüyle sahneye koymuştur. Toplumun kamplara sıkıştırılmaya çalışıldığı bir zaman diliminde halkların, emekçilerin, kadınların kısaca toplumun tüm kesimlerinin ortaklaşmış bir siyaset zemininde buluşabileceği bir kez daha gösterilmiştir.
HDP demokratik siyasetin büzüştüğü bu sürece neşter vurmuştur. Radikal Demokrasi mücadelesi kadar üçüncü yol stratejisiyle ve demokratik cumhuriyet hedefiyle değişimin ve dönüşümün güzergâhını belirlemek adına ne yapmalı, nasıl yapmalı sorusunun yanıtını üretmiştir. Parlamentoya üçüncü ittifak gücü olarak en güçlü temsiliyetle dönmek, kendi cumhurbaşkanı adayıyla iktidarı değiştirecek gücü açığa çıkarmak ve bunun toplumsal örgütlülüğünü sağlamak öncelikli ödev ve büyük bir sorumluluk olarak artık önümüzdedir.
Mesele aritmetik değil matematiktir. Sadece seçim aritmetiğiyle yol alamayız. Mesele radikal demokratik bir değişimi, dönüşümü sağlayacak adımları atmaktan geçiyor. Zamanı geleni bilmek, gereğini yapmak bu anlamıyla tarihsel bir sorumluluktur. Faşizmi yıkmak, bir daha kendisini var edebilecek tüm kalıntılarını ortadan kaldırmak, demokratik bir cumhuriyet adına radikal hamleleri gerçekleştirmek için önümüzdeki süreci çok iyi tahlil etmek, gerekli örgütsel çalışmaları hayata geçirmek, toplumsal ve siyasi muhalefetin bütünleşik bir hatta buluşmasını sağlamak gerekiyor.
Radikal demokratik bir değişim için şimdi tüm kitlesel gücü açığa çıkarma zamanıdır. Her türlü şiddetin, baskının bu denli doruğa çıktığı bir dönemde genel grevden faşizme karşı birleşik mücadele ve direnişe kadar demokratik meşru mücadelenin tüm araçlarının hayata geçirilmesi ittifaklar yarışından çok daha önemli bir belirleyicilik taşıyacaktır.
Bugünkü seçim süreci unutmayalım ki alışageldiğimiz bir seçim dönemi olmayacaktır. Karşımızdaki iktidar seçimlerin kendi lehine sonuçlanması adına her türlü saldırganlığı sergilemekten geri durmayacaktır. Seçim hilelerinden yargı aparatına, devletin tüm olanaklarını kendi çıkarı için kullanmaktan polis şiddetine kadar elinde ne varsa sahaya sürecektir. Tükenmiş bir iktidarın köşeye sıkışmış haliyle saldırganlaşması beklenen bir şey. Ama güçleri tükendi. Kartal mitinginde gördüğümüz halklarımızın, emekçilerin, kadınların direniş gücü, iktidarın da güçsüzlüğüdür. Direniş sürüyor, umut büyüyor, tarih kapımızı çalıyor. Buradayız, kapıyı açmaya hazırlanıyoruz…