İkinci Paris katliamının ardından Türkiye’nin olayın kapatılması için Fransa’ya baskı uyguladığını ifade eden gazeteci Mahir Üzmez, Fransa’nın bu utançla yaşamaması gerektiğine inandığını söyledi.
Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yönelik 23 Aralık 2022’de gerçekleştirilen saldırıda, Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi üyesi ve Kürt kadın hareketi öncülerinden Emine Kara (Evin Goyî), sanatçı Mir Perwer (Mehmet Şirin Aydın) ve Abdurrahman Kızıl yaşamını yitirmesinin üzerinden 22 gün geçti. Geçen süre içerisinde tetikçi William M.’nin, “Sağlık durumunun gözaltı koşullarına uyumlu olmaması” gerekçesiyle emniyet bünyesinde bulunan psikiyatri kliniğine nakledilse de ardından oluşan tepkiler üzerine yeniden tutuklu yargılanmasına karar verildi.
Yaşananları ilk günden bu yana katliamla ilgili gelişmeleri takip eden gazeteci Mahir Üzmez, Fransa hükümetinin yaklaşımı, tetikçinin tutuklanması sürecinin ardından nelerin yaşanacağını ve Türkiye’nin katliama dair Fransa’ya yönelik baskılarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
Katilin profili
Katilin profilinin, verdiği ifadenin, katliamın işleniş biçiminin Fransız savcılarının, devlete yakın ya da devletin resmi ajansları üzerinden kamuoyuna yaydığı bilgiden ibaret olduğunu belirten Üzmez, “Bunun dışında kimsenin çok fazla bilgisi yok. İlk andan itibaren özellikle AFP, katilin profiline, ismine, daha önceki yaşam hikayesine ilişkin yoğun bilgi paylaşımında bulundu. Olayın yaşandığı 23 Aralık 2022’de, öğleden sonra 15.00 civarında Fransa İçişleri Bakanı olay yerine gitti ve ‘istihbarat servislerimizde, bakanlığımızda katilin ismine ve bilgilerine dair hiçbir şey yok elimizde’ demişti. Ama buna rağmen çok yoğun bilgi paylaşımı içerisine girildi” dedi.
Sorgu hakimine getirilen ilk katliam
Fransa’da daha önce de birçok kez siyasi cinayetlerin işlendiğini dile getiren Üzmez, ancak hiçbirine yönelik soruşturmanın savcılık sürecine kadar getirilmediğini ifade etti. Fransa’daki yargı işleyişinin, “Polis dosyayı savcıyla birlikte inceleyip, sorgu hakimine sevk ediyor. Sorgu hakimi sürecinde davanın açılıp açılmayacağına karar veriliyor” şeklinde olduğunu kaydeden Üzmez, ilk defa Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledildiği 9 Ocak 2013’teki katliam davasının sorgu hakimine kadar gelebildiğini hatırlattı.
Kürtler Fransa yargısına güvenmiyor
Kürtlere yönelik ikinci Paris katliamını gerçekleştiren katilin tutuklandığını belirten Üzmez, bunda eylemlerin ve Fransa iç siyasetinden gelen tepkilerin etkili olduğunu söyledi. Katilin tutuklanmasından sonraki sürece dair ayrıntıların henüz bilinmediğini ifade eden Üzmez, “İkinci Paris katliamında da yine yaşanan süreci ve olabilecek gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda, Fransa içerisinde sanki bir el, bu tür davaların aydınlatılmaması için devreye girmiş gibi. İkinci katliamın tetikçisi de ilk önce tutuklanması, sonra psikiyatri kliniğine götürülmesi, ardından tekrar sorgulanıp tutuklanması, bu eller arasında bir kavganın ya da itişmenin olduğunu gösteriyor. Bunlar kaygı verici gelişmeler. Çünkü Kürt halkı açısından son 10 yıldır Fransız yargısına olan güven tamamen bitmiş durumda” dedi.
Savunma ağı örülüyor
Tutuklama sürecinin ardından delillerin toplanarak savcılığın iddianame hazırlaması gerektiğini, hazırlanan iddianamenin sorgu hakimine gideceğini, bir eksiklik varsa giderileceğini, yoksa duruşma sürecine geçileceğini söyleyen Üzmez, “Sakine Cansız’ların katledilişine dair davanın yıllar geçtiğinin ve daha önceki siyasi cinayetlerin hiçbirinin mahkeme aşamasına gelmediğini de göz önünde bulundurarak, bu sürecin uzun sürebileceği kaygısı taşıyorum. Kürtler, hukuki boyutta ciddi bir hazırlık yapıyorlar. Kürtler, siyasi ve sivil toplum örgütleriyle birlikte geniş bir savunma ağını örmeye hazırlanıyorlar. Bu savunma ağı ve Fransa içerisindeki iç siyasi dengelerden kaynaklı belki kısmen de olsa ikinci Paris katliamında daha kısa bir zamanda sonuç alınabilir umudu var, ama şimdiden kestirmek çok erken” ifadelerini kullandı” diye konuştu.
Ankara’nın Paris’e baskısı
Üzmez, Türkiye’den yetkililerin Fransa yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin, Ankara’nın Paris üzerinde baskısının göstergesi olduğuna işaret etti. Katliamdan sonraki ilk günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve yetkililerin yaklaşımının farklı olduğunu dile getiren Üzmez, şunları anlattı: “Türkiye’nin Fransa Büyükelçiliği, Fransa Dışişleri Bakanlığı’na nota verdi. Daha sonra Mevlüt Çavuşoğlu, Fransız Dışişleri Bakanı’yla bire bir görüşme yaptı. Fransa’daki iç siyasi kulislerde, yoğun bir pazarlığın yapıldığı belirtiliyor. Kulislerde Türkiye’nin, Fransa’nın bu olayın üstünü kapatması için bir baskı oluşturduğu söyleniyor. Buna dair çağrılar da yapıldı. 7 Ocak’ta yapılan büyük yürüyüşte konuşan Fransız siyasetçiler, Macron’a ‘Türkiye’nin siyasi baskılarına baş eğme, boyun eğme’ çağrısı yaptı.”
MİT’in elinden patlayan katliam
Fransa’daki Kürt kurumlarının, katliamın planlayıcısının Türkiye olduğunu belirtiklerini vurgulayan Üzmez, “Çünkü Türk devleti, özellikle son 4-5 yıldır fırsat bulduğu her yerde Kürt siyasetçilere yönelik suikast eylemleri düzenledi. Daha önce Paris’te de yapıldığından kaynaklı ki MİT’in elinde patlayan bir katliam olarak tarihe geçti. Bundan dolayı Türk devletini suçluyorlar” dedi.
Bilgiler devletin elinde
Katliamın araştırılmasına dair Fransız basını ve kamuoyunda yoğun bir ilginin olduğunu aktaran Üzmez, “Tetikçi, Ankara’yla, MİT’le ya da illegal yapılanmalarla bir ilişki geliştirmiş ise bunun cezaevinde olduğu konusunda kaygı var. O da tamamen Fransız devleti denetiminde. Olay şuan çok sıcak, daha savcının bir iddianamesi yok. Cezaevine devlet üzerinden ulaşabilirsiniz. Hangi koğuşta kaldığını, kimlerle yatıp kalktığını, sadece devlet bilir, bu da Adalet Bakanlığı’na bağlı bir birim. Tetikçi Ömer Güney’e biraz benzemiyor. Güney’de çok açık kapılar vardı. Fransa, Belçika, Almanya işin içerisindeydi. Türk MİT’iyle görüştüğüne dair telefon kayıtları vardı. Fakat bu defa Fransız olması, yakın süreçte cezaevinden çıkmış olması, doğal olarak tüm bilgi ve belgelerin devletin elinde olabileceğini gösteriyor. O açıdan belki ileride açığa çıkabilir ama şuan birebir görüştüğümüz bilgi-belge toplamaya çalışan Fransız gazeteciler de Fransız yetkililer de kitleniyor. Çünkü bu konuda hiçbir bilgi vermiyorlar” diye konuştu.
Fransa bu utançla yaşamamalı
Katliamın olduğu günden bu yana Fransa’daki Kürtlerin gece gündüz hem sokakta hem parlamentoda hem de yetkililerle yaptıkları görüşmelerde çok aktif olduklarını dile getiren Üzmez, şunları söyledi: “Bu eylemselliği, aktifliği ve direnişi biraz geri adım attırdı, sanığın tutuklu olarak yargılanmasını sağladı. Tüm kurumların ortak çağrısı bu direnişin devam etmesi yönünde. Kürt kurumları, ‘Davanın peşini bırakmayacağız, Paris’te işlenen Kürt katliamlarının hesabını sormak için elimizden geleni yapacağız, hukuksal anlamda demokratik anlamda tüm çabamızı ortaya koyacağız’ diyorlar. Paris’te yapılan konferansta da temel konu Kürtlere yönelik her iki katliamdı. Çok yoğun ilgi vardı. Tüm siyasi partilerden temsilciler katıldı. Yoğun tartışmalar vardı ve hepsinin ortak çağrısı ‘Fransa devleti bu utançla yaşamamalı, bu davaları çözmeli” diye konuştu.
MA