Ülkenin en büyük sorunlarından biri yasaklar. Yasakları ülkede ikiye ayırmak gerekiyor. Medya yasakları, OHAL yasakları, konser yasakları vs. İkincisi ise Kürt yasağı. Kürt yasağını iyice irdelemek gerekir. Kürtlerin doğal haklarını talep etmesi ülkenin kuruluşundan bugüne kadar devam ediyor. Kürtçe konuşmanın yasaklanması, eşeğe Kürtçe “deh, ço mêrat” demenin yasağı ve ceza kesilmesi, Kürtçe ıslık çalmanın yasaklanması, Kürtçe yazı yazmanın yasak olması, Kürtlerin siyaset yapmasının yasaklanması, Kürt medyasının yasaklanması, Kürtçenin Meclis’te bilinmeyen dil olarak tanımlanması. İlk Meclis kayıtlarında Meclis’in Kürt ve Türk halkının temsiliyeti doğrultusundaki açıklamaya ne oldu? Milyonlarca Kürt insanının bu topraklarda yaşadığını kabul etmemek zulümden başka bir şey değildir. Sürekli siyasi partileri yasaklanan, basın kuruluşları kapatılan, kültür merkezleri dışlanan bir halktan ne istiyorsunuz? Son seçimlerde 6 milyon oy almış bir partiden bahsediliyor. Ailelerini de sayarsanız 20 milyondan fazla insan Kürdistan’da yaşıyor. 2023 seçimlerinde de iktidar bu iradeyi yok sayma yasağına sarıldı. İlk önce hak olan mali destek geçici olarak yasaklandı. Suçlu olan bürokratların huzur hakkı alarak görevlerinden afları kabul edildi. Hem suç işleyeceksin hem de mükâfatlandırılacaksın, gel keyfim gel. Hukuksuzluğun at koşturulduğu bir ülke haline geldik. Seçime yakın bir zaman birimi içinde de HDP’yi kapatmaya çalışmak. Bugüne kadar ne çok denendi. Ne sonuç alındı? Aksine her kapatılma ve yasaklamada daha güçlü bir şekilde Kürt siyaseti hayatına devam etti. Şimdi de her iki blok gözlerini Kürt oylarına dikmiş durumda. Parti olsun olmasın sizlere bu şartlar altında oy yok.
Önümüzde iki seçim var ve bu iki seçimde yer alacak olan ittifaklarda cesaret ve samimiyet ön planda olmalı. Tek adam rejimine son verilmek isteniyorsa HDP ile oturup konuşulmalı. HDP’siz cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmek tek adam rejiminin devamı olacaktır. Ayrıca HDP kendi adayını gösterirse dengeler daha da bozulacaktır ki, bu satırları yazdığımda HDP kendi adayı ile seçimlere gireceğini açıkladı. HDP’yi dışarıda tutmak demokrasi anlayışına ters düşen bir durumdur. İlk turda kazanılmak isteniyorsa muhalefet yekvücut olmalıdır. Milletvekili seçimlerinde herkes kendi adıyla seçim yarışında olabilir, ittifaklarını kurabilir. Parlamenter sisteme geçmek isteniyorsa koşulları iyi değerlendirmek gerekir. DEVA Partisi’nin açıklamaları olumlu ve bu önerileri 6’lı masada oturanlar tarafından çok iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Liderler kendi partileri içinde tartışmalı ve gerçekler üzerinden bir sonuca varmalıdırlar. Eleştiriler yapıcı olmalı ki, devamı gelsin. Geçmiş unutulmamalı ama geleceğe de engel olmamalıdır.
AKP-MHP mevcut iktidarlarını korumak için ellerinden geleni yapacaklardır. Kendi içlerinde bile kanunsuz işlere başvurabilirler. Sinan Ateş olayı önemli bir örnektir. Faili belli cinayetin yakını olarak söylüyorum, her ne olursa olsun bu cinayet faili meçhul kalmamalı. MHP’nin gençlik yapılanması olan Ülkü Ocakları’nın suç dosyası her geçen gün maalesef katlanıyor. Mersin ve Adana arasındaki anlaşmazlığın nedenleri acaba açıklanabilinecek mi? Mersin denince akla ilk gelen 4,9 ton uyuşturucu trafiği oluyor. Özel izinlerle mafya liderleri tahliye oluyor, pudra şekeri piyasası da artıyor bu vesileyle. Susurluk kazasından evvel devlet-siyaset-mafya üçgeni şimdilerde son hız devrede. Daha kaç çarpışma, kaza görecek bu ülke?