Belirsizlik, öngörülemezlik, istikrarsızlık, güvensizlik ve bekleyerek/bekletilerek belirle(n)me yaşadığımız ara momentumun ruhsal, zihinsel ve pratik ana kolonlarını oluşturuyor. O kolonlara boylu boyunca yaslanan egemen iktidar, izlediği kuşatma siyasetinin artçı etkilerini gündelik yaşama boca ederek yol alıyor.
Erdoğan öncülüğündeki iktidar koalisyonu devlet krizi koşullarında yeni bir aşamaya geçmenin sınırlarını zorluyor. Siyasal alanda bırakılan boşlukların içinden geçip gündem belirleyerek yeni boşluk alanları oluşturmaya, nefes alabileceği kanallar açmaya çabalıyor. Başarıyor da. Başardıkça faşizmin inisiyatif alanı genişliyor. Faşist rejim kurumsallaşamamış olsa da devlet şiddeti eliyle uyguladığı güç dayatması bu kurumsallaşmanın adımlarını hızlandırıyor.
Sopa havuç diyalektiği, ceza ve rıza bağlamında iki yönlü çoklu ve ardışık hamlelerle faşizmin güncel yönelimleri olarak şekillenirken Erdoğan’ın seçim yürüyüşünü belirginleştiriyor, Erdoğanizmin zeminini düzlüyor.
Bir yandan geniş emekçi yığınların oyunu tekrar kendisine devşirmek için asgari ücrete %54 zam yapıyor, EYT düzenlemesiyle emeklilik hakkını milyonlara bahşediyor, memurlara ve emeklilere lütuf sunarcasına zam açıklamalarında bulunuyor, kendi dillerinden aktaracak olursak; sosyal yardım yelpazesini genişletirken işletmelere verilen kredi paketlerini büyütüyoruz, gençlerin KYK borçlarını siliyoruz, sosyal konut projeleriyle herkese ışıltılı evler müjdeliyoruz, devlet kademelerinde emsali görülmemiş atamalar yapıyoruz, savunma sanayii projelerimizle ülke sınırlarını aşarak dünyaya açılıyoruz, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü zirvesiyle doğal gaz potansiyelimizi dünya pazarlarına açacak projeler geliştiriyor, Karadeniz’de yeni enerji keşiflerimizle rezervlerimizi büyütürken, ülkenin gaz sorununu toptan çözecek müjdelere hazırlanıyoruz minvalinde ardı ardına ‘muştulanan’ açıklamalarla 2015 AKP seçim kampanyasının ana sloganı olan ‘Onlar konuşur AK Parti yapar, onlar konuşur biz yaparız’ pratiğine geri dönülerek kitlelerde rıza üretilmeye çalışılıyor.
Çoklu kriz koşullarında rıza üretme kapasitesi giderek daralan siyasi iktidar ciddi bir meşruiyet kriziyle birlikte uzun zamandır varlığını sürdürüyor. Esasında iktidar mücadelesi, iktidar olmak için sadece bir kez girişilen bir çaba ve kazanılıp durulan bir stabil konum değildir. Bu mücadele, sürekli meşruiyet üreterek ve o meşruiyeti koruyarak; iktidardayken iktidarı koruyabilmek, istikrarla sürdürebilmek ve bunun başarılabildiği oranda iktidarda kalabilmek manasını taşır.
Ne var ki; içerinde konumlandığımız melez momentumun birbirine zıt var oluş biçimleriyle birlikte olma/oluş hali ikili bir karakteristik duruşu belirginleştiriyor. Bir şey/olgu/oluş ya da olasılık kendi zıttı ile birlikte var olabiliyor.
Faşizmin güncel yönelimlerinin ikili karakteri, rıza ve ceza bağlamında iktidarın ikili stratejisi bunu tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.
İktidar koalisyonu, uzun zamandır faşist kurumsallaşmanın bir basamağı olan rızayı öteleyip cezaya yaslanarak var olma hattına dayanıyor.
Despotik iktidar kurumlarında, kitleler üzerindeki söz konusu denetimin temel araçlarından biri rıza ise bir diğeri de cezadır.
Siyasetin güncel zemininde, seçim stratejisinin rıza politikaları yanında eşgüdümlü olarak ceza politikalarıyla, velhasıl-ı savaş stratejisi ilerletiyor olması bunun güncel tezahür ediş biçimlerinden.
Talimatlı yargı eliyle Gezi’ye kesilen ceza, grev yasakları, İmamoğlu’na siyasi yasak kararı, Şebnem Korur Fincancı ve meslek örgütüne konulan ipotek, kayyım çizgisinin ülke sathına yayılması, erkek yargının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu eliyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını hukuka uygun bulması, sansür ve para cezalarıyla basının işlevsiz hale getirilerek halkın haber alma hakkının gasp edilmesi, DBP’ye yönelik operasyon, HDP’nin hazine yardımı olan hesaplarının bloke edilmesi ve vatan-bayrak-dil-din istismarıyla propaganda edilerek devreye sokulan sınır ötesi operasyonlar şimdilerin trend kavramıyla müthiş bir dezanformasyon yaratılarak devreye sokulan ceza doktrini ile ilerletiliyor.