Politikayı, hakikatin inşa dinamiklerinden biri olarak kabul edebiliriz. Politikayı toplumsal hakikat boyutuyla düşündüğümüzde; toplumsal ihtiyaçlara cevap olma, sorunları çözme gibi bir anlamı da içinde barındırır. Toplumsal politikayı geliştirmeyen toplumlar, sürekli kaos halinde yaşar, özgürlükten yoksun kalır, ahlak yitimine uğrar, karşıtlık derinleşir. Politikasını geliştirmeyen her toplum sonuç itibariyle sürekli kaybederek, iktidar odaklarının müdahale ettiği bir yağmaya dönüşür.
Toplumsal politikanın bittiği yerde; iktidar, tekçilik, eril zihniyet, mafya, çeteler belirleyici olur. Böyle ortamlarda toplumsal rızalık, adalet, demokrasi, istişare, ahlak, özgürlük kavramlarının yerine, emir alma, emir verme, kulluk, biat, kanun, kararname belirleyici olur. Böyle ortamlar acilen özgürlüklere, ahlaka ihtiyaç duyulan ortamlardır. Böyle ortamlarda toplumun yaratımı olan bütün değerlerin gaspı söz konusudur. Toplumsal politika aynı zamanda, özgürleşmenin ve demokratik siyasetin de sanatıdır. Türkiye’de egemen devlet aklı toplumu sosyo-politik kültür olarak ikiye böldüğü için, demokrasinin ve özgürlüğün yaşam bulduğu ortam oluşmamıştır. Hakim millet anlayışı bir iktidar anlayışıdır, bu iktidar bir üst toplum yaratmıştır.
Hakim millet anlayışı, toplumsal alanda bireyci, ekonomik alanda mutlak kârı esas alan, politik alanda ise ulus-devletçi bir paradigmayı esas almıştır. Birey, toplum ve doğa olarak yaşanan sorunların temelinde bu zihniyet yatmaktadır. Egemen millet aklı ya da kimliği “ötekilere” yönelik bir tahakküm aracı haline geldiğinde, seçme hakkının, özgür yaşamın, tercihte bulunmanın engellendiği gerçekliği ile karşı karşıya kalınır. Farklılıkları zenginlik olarak görmeyen anlayış insanın ve doğanın özüne ilişkin bir sapmayı esas almış demektir.
Resmi ideolojinin söylem setinde “öteki” olanların vatandaşlıkları biçimseldir. Devlete karşı görevler ve sorumluluklar temelinde tanımlanan bir vatandaşlık anlayışı esastır. Bu esasta belirleyici olan bütün farklılıkların “içeriğinin” belirlenerek kabul edilmesidir. Cumhuriyetin birinci yüzyılında kurucu akıl sadece Kürdün ve Alevinin içeriğini belirlemedi, Türk’ün, Müslümanın, Sünni’nin, ailenin, kadının, erkeğin solcunun… Kısacası vatandaşlarının “içeriğini” belirleyerek, amacına uygun olarak kabul etmiştir. İçeriğini belirleyerek kabul etmek, imal etmektir, tarihsel hakikatinden, kimliğinden mahrum bırakmaktır. İnkar ederek birini reddetmek, içeriğini belirleyerek bir tarafı kabul etmek anlayışı temelinde varlığın tümünü ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Rıza toplumu perspektifinde aslolan manaya, aslına ermektir. Evren ve toplumun manası, anlamı varlığın karşılıklı (ikilemli) ve eş zamanlı olarak varoluşudur. Alevi hakikatinin yok sayıldığı bir yerde Sünnilik, Kürtlüğün yok sayıldığı bir yerde Türklük, kadının yok sayıldığı bir zihniyette erkek de yok sayılmıştır. Bu yok sayılma anlayışının temelinde zora, inkara ve şiddete dayalı bir siyaset anlayışının, toplumsal mutabakatın olmamasıdır.
1921 yılından bugüne kadar farklılıklarla beraber, ortak akıl ile yaşamı ören, demokratik bir yaşam için toplumsal mutabakat sağlanamamıştır. Gelinen aşamada ne Türkiye ne de bölge rejimleri toplumsal sorunları çözme konusunda demokratik siyaseti esas alan toplumsal mutabakat oluşturmaktan uzaktırlar. 2023 seçim süreci Türkiye’de toplumsal mutabakatın sağlanmasına yönelik olmalıdır. Demokrasi güçleri, Emek ve Özgürlük İttifakı bu mutabakatın yolunu açabilir, bunun somut koşulları mevcuttur. Bu ittifak demokrasi güçlerine siyasal öncülük görevini yapacak birikime sahiptir.
İktidar her yerde olduğu gibi mücadele de her yerde olmalıdır. Emek ve demokrasi güçleri 2023 seçimini bir avantaja çevirebilirler. Bütün engellemelere rağmen seçimler; demokrasi güçlerinin alanlara indiği, halka dokunduğu, yaşanan sürecin ve çözüm yollarının halka anlatıldığı meşru zeminlerdir. Seçim sürecinde özgürlük, barış, demokrasi, siyaset, sömürü, resmi ideoloji, toplumsal ekoloji, kadın sorunu, halklar ve inançlar, Cumhuriyet, cezaevleri, açlık, eğitim, eşitlik, Meclis, bütçe, çokkültürcülük, ekoloji, emperyalizm, üretim, ekonomi, kimlik, laiklik, milliyetçilik, faşizm…. vb kavramların anlatılacağı fırsatlardır. Demokrasi güçlerinin yeniden örgütlenmesi, karamsarlıktan kurtulması, milyonlara sürecin anlatılması, sahanın iyi örgütlenmesi için bir fırsattır.
Emek ve demokrasi güçlerinin, HDP ve bileşenlerinin yürüteceği mücadelenin halklarla bütünleşmesi, buluşması, karşılık bulması durumunda güçlü temsiliyetin yanı sıra sistem değişikliğinin kapısını da aralayacaktır. HDP’ye yönelik hukuk dışı yaptırımların nedeni bir sistem değişikliğine meydan açmasının vermiş olduğu rahatsızlıktır.
2023 yılı seçimleri tercihlerinden dolayı tüm ötekileştiren kesimlerin siyasetin nesnesi değil öznesi olacakları, demokratik değişimin kapısını aralayacakları bir seçim olacaktır.