Zaten bir Bedrettin Dalan eksik kalmıştı. İki adam, bir yerde oturuyormuş. Biri kör, biri topal. Bakmışlar ki, üçüncü bir adam yanlarına geliyor. Gelen ahlâksız bir adammış. Topal demiş ki, şimdi tamamlandık. Birimiz kör, birimiz topal, namussuz da gelince tamamlandık.
Bedrettin Beyimiz de Kürt denklemini ters kuruyor. Bakın ne demiş:
“Diyarbakır olaylarının sorumlusu hükümettir. Hükümet, yasa çıkarıp on milletvekiliyle kurulu bu tip partileri (HEP’i kastediyor) devlet kesesinden beslemiştir. ANAP içinden Naim Geylani diye biri çıktı, “Burada yaşayanlara otonomi verilsin” dedi. Hatta Özal’ın da kendisi gibi düşündüğünü söyledi. Doğulular (maalesef kendisi de Doğuludur) bu ülkeden kopmak isteyen insanlar değildir. Hükümet hem HEP’i besliyor, sonra da o partinin tabutu PKK bayrağına sarılıyor. Doğudan oy almak için bu kadar taviz verilmez.”
Eee, Bedrettin Dalan, gelelim laflarının tahliline. Demek tüm yasal kurallara uygun kurulan HEP’e devletçe verilen kanuni hakka ‘besleme’ diyorsun, öyle mi? Yani herkes senin gibi İstanbul’u soyup, tek başına milyarlar harcayarak uyduruk kırk haramiler partisi kursun? Seçimler geliyor. Kırk haramiyi bulmak belki senin için kolaydır ama milyonlarca vatandaşın harami olmadığını göreceksin. Seçimde değil rey, hava bile alamazsın. Bunu sen de biliyorsun. Aklınca partiyi kendine kılıf yapıyorsun ama fayda vermez.
Senin durumunu Osmanlı tarihindeki bazı devlet adamlarına benzetiyorum. Adam eyalet valisidir. Çalar çırpar, hırsızlığı padişahın kulağına kadar gelir. Adam hemen anlar, bir cami inşaasına başlar. Bu misaller çoktur. Günün konusu Diyarbekir’dir. Ondan iki örnek vereyim. Birincisi Bıyıklı Mehmet Paşa, ikincisi Melik Ahmet Paşa’dır. Bugün yaptıkları camiler halen ayaktadır.
Sen senelerce Özal’ın önünde elpençe divan durdun. İstanbul’u yuttun. Fakir bir Doğu çocuğu iken, İstanbul’da Bush gibi beyaz mermer köşk sahibi oldun. Şimdi de karnın doydu, bitin kanlandı. Bu sefer Özal’ı jurnal ediyorsun. Ben burada Özal’ı müdafaa etmiyorum. Senin nankörlüğüne işaret ediyorum.
Dalan Ağa! Demek sen Kürtlerin demokratik haklarından yana değilsin, öyle mi? Naim Geylani ezelden beri vardır. Senin gibi şıp çıkmadı.
Kuran’da Hz. Muhammed’in öz amcası Ebu Leheb’in peygambere ettiği işkenceler ve çektirdikleri için bir sure vardır. “Elin kurusun Ebu Leheb…” der. Şimdi ben de bu ayeti şöyle söyleyeceğim: Kürtlerden Bedrettin Dalan’a ve onun partisine oy verenlerin eli kurusun. Amin.
* 4 Ağustos 1991