“Demokratik bir ülkede hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya hevesli olan herkes bilmelidir ki savaş çıkarmak, bu hayali gerçek kılmanın en emin ve en kestirme yoludur.” Erdoğan’ın vahim bir anksiyete içinde kaybedeceği kuvvetle muhtemel seçim öncesi güneyde ya da batıda ve hatta doğuda bir sınır-ötesi çatışma arayışı içinde olması, Alexis de Tocqueville’in neredeyse iki asır evvel yapmış olduğu bu tespit ışığında anlam kazanıyor. Ama Karadeniz’in öte yakasında tepinmekte olan fillerin, konsantrasyonlarının kısa vadede başka çatışmalarla dağılmasına izin vermeyeceği anlaşılıyor.
Bu militarist yoğunlaşma, geçen yıl boyunca olduğu gibi bu yıl da küresel gündeme hakim olacağa benzer. Bu yönde göstergeler oluşmaya başladı bile. Rusya’dan ‘yılbaşı hediyesi’ olarak Kiev’e fırlatılan füzeler ve kamikaze drone’lar, 2 Ocak’ta Ukrayna tarafından ziyadesiyle misillendi. Kiev yönetimi, Donetsk bölgesinin Makeyevka şehrinde bir Rus kışlasına yapılan füze saldırısı sonucu yaklaşık 400 askerin öldüğü, 300 kadar askerin de yaralandığı açıklamasını yaptı.
Rus makamlarına göre saldırıda ölü sayısı 89 ve askerlerin cep telefonu kullanması sonucu hedef belirlendiği vurgulanıyor. İlginç olan, Rusya’nın bu saldırıya bir karşı saldırı yerine ilk kez tek taraflı ateşkes ilanıyla cevap vermesi oldu. Görünürdeki gerekçe, Ortodoks Noel günü olan 6 Ocak’ın çatışmasız geçmesi dileği. Ukrayna, NATO ve ABD sözcüleri, Putin’in 36 saatlik ateşkes ilanının aldatmaca olduğunu ifade ederek reddettiler. Savaşı takip eden yorumcular, bu saldırıda kısa sürede telafisi imkânsız miktarda füze, drone, top mermisi ve benzeri mühimmatla dolu cephaneliklerin patladığına işaret ederek Rusya’yı asker kaybından çok silah ve cephane kaybının kaygılandırdığı değerlendirmesinde bulunuyorlar.
Rusya tarafında silah ve cephane sıkıntısı emareleri görülürken Ukrayna’nın geçtiğimiz Eylül ayında Rusya tarafından ilhak edilen Donbas bölgesinde yürüttüğü karşı taarruz şiddetleniyor. Ama eli kulağında olan kar mevsimi nedeniyle Ukrayna savaşında yakın zamanda iki ay kadar sürecek bir ‘sömestre tatili’ kaçınılmaz. Bu süreyi her iki tarafın da esas olarak birer ‘bahar taarruzu’ hazırlığı içinde geçireceği anlaşılıyor. Tatil, muhtemelen karşılıklı uzun menzilli füze atışları eşliğinde görece ‘sakin’ geçecek.
Savaşın on bir aylık bilançosu, Rus cephesinin oldukça sıkıntılı olduğunu gösteriyor. ‘Kiev’e pirince giderken’ bırakın Donbas ilhakını, ‘eldeki Kırım’dan bile olma’ riski giderek belirginleşiyor. Bu durumda, Putin’in tam bir küresel yıkım anlamı taşıyan nükleer silah kullanma tehdidi dışında iki seçeneği bulunuyor: Sahada mat olmak yerine birkaç fedayla ‘pata’ halini tescilleyen bir barış anlaşması ya da cephede mevzi tutarken Ukrayna içlerine füze saldırıları yanında Avrupa’ya enerji ambargosunu sürdürmek suretiyle savaş halini uzatmak. Ama özellikle ABD ve Almanya’dan gelen açıklamalar bu ikinci ihtimali zayıflatır nitelikte: Patriot hava savunma sistemleri yanında çok sayıda tank ve zırhlı araçla Ukrayna güçleri takviye ediliyor.
Öte yandan Ukrayna savaşının devamının Rusya’nın Suriye’deki elini daha da zayıflatacağı değerlendiriliyor ki Akdeniz’deki tek üssü olan Tartus ve Latakia’yı kaybetmek Rusya açısından stratejik bir felaket senaryosudur. Bu nedenle, karşılıklı bahar taarruzu hamleleri ardından Ukrayna faslını en az hasarla kapatıp yeniden Suriye üzerinde yoğunlaşması beklenebilir.
Aslında Suriye’de ABD varlığını Türkiye’nin de desteğiyle zor durumda bırakmak, Ukrayna cephesine katkı sunacaktır ama Türkiye’nin Rojava’ya cihatçı yerleştirme planlarının Suriye devleti tarafından kabul edilemez oluşu yanında Türk devlet ve ordusunun dizginlerinin son tahlilde ABD yönetiminin ellerinde bulunduğu gerçeği, Ankara’yla ittifakın somut sınırlarını belirlemektedir. Buna karşı Avrasyacı/Türkçü çevrelerce yapılan tasmanın zincirini ABD’den alıp Rusların eline teslim etme çağrısı ise akıl ve izandan kopuk fantazmatik[i] karakterini giderek daha çok ele veriyor.
Ukrayna savaşı, Rusya’nın askeri varlığını ‘inceltmesi’ sonucu Suriye üzerinde İran nüfuzunun artmasına yol açmıştı. Şimdi Erdoğan, İran yerine Türk ordusu ve Türkiye güdümündeki cihatçı gruplarla Suriye’deki Kürt-Amerikan ittifakına karşı Putin ve Esad’a işbirliği teklifi getiriyor. Ama Putin, Erdoğan’ın kendisiyle girdiği flörtte nihai amacın gönlünün ve dizginlerinin gerçek sahibi Biden’ı tahrik ve cilve olduğunun bilinciyle ciddi planlar yerine ‘gönül eğlendirme’ yani bölgedeki ABD stratejisini olduğunca baltalama adına Erdoğan’ı mümkün mertebe kullanma yolunu tutmuş görünüyor. Bu nedenle, kısmi de olsa Suriye’de yeni bir Türk yayılması yerine Esad-Erdoğan görüşmesi seçeneğine yükleniyor. Görünen o ki Erdoğan Rojava istikametinde top atışlarına ve SİHA suikastlarına devam edebilecek ama kara harekâtı hevesi kursağında kalacak.
Seçim takviminde geri sayımın başladığı kısa dönem zarfında Erdoğan’ın yeni bir manevrayla Biden’a yaklaşma ihtimali ufukta görünmüyor. Ama bu, ABD’nin Erdoğanlı ya da Erdoğansız yakın geleceğe ilişkin Türkiye ile ilgili planları olmadığı anlamına gelmez. Geçtiğimiz ay Azeri ve Türk askeri birliklerinin gerçekleştirdiği ortak manevra, yeni yılın muhtemel gidişatı hakkında yeterince gösterge içeriyor. Manevra karşısında en büyük tepki Erivan yerine Tahran’dan geldi. İran’da rejim içeride protestolar karşısında oldukça zor durumdayken bölge sathında Şii hilali yayılmacılığı da[ii] ABD ve İsrail kadar bölgenin Sünni rejimleri tarafından kaygıyla izlenmekte. Türk-Azeri militarist ortaklığı, İran’ın Kafkasya ufkunu perdelerken Türkiye ve ABD arasında da benzer bir anti-Fars ittifak için zamanın ve koşulların olgunlaşacağı aylar ufukta beliriyor.
[i] Orgazm duygusu yaşatan anlamına gelen orgazmik kelimesiyle, fantastik kelimesinin aynı kapta eritilmesinden oluşan şahane kelime. (Ekşi Sözlük)
[ii] İran beş başkentli bir devlet olarak tanımlanıyor: Tahran, Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana’a.