Bir mücadele yılını daha geride bıraktık. Yeni bir mücadele yılının henüz başındayız. 2023 yılının işçi sınıfı ve ezilen halklar açısından nasıl geçeceğine yönelik tahminlerde bulunmak yerine geride bıraktığımız yılda alttan alta süregelen sınıf mücadelesi pratiğinin, dönem dönem yüzeye çıkan grev ve direnişlerin süreceğini net olarak söyleyebiliriz. Bunun için falcı olmak gerekmiyor. Nitekim yeni yıl biterken en çok tartışılan konuların başında ekonomi, enflasyon, zamlar, asgari ücret vb. gibi gündemlerin olması nedensiz değil. Özellikle asgari ücret konusunda yaşanan tartışmaların ücretli ve yevmiyeli çalışan milyonlarca insanın yaşamını doğrudan ilgilendirmesi, dahası yüksek enflasyon nedeniyle geniş kitlelerin alım gücünün düşmesi ve artan yoksulluk bunun en önemli nedenleri arasında yer alıyor.
2022 yılı biterken 2023 yılı için asgari ücret alay-ı valayla net 8 bin 506 lira olarak açıklandı. Açıklanan rakamın Türkiye koşullarında, var olan ekonomik kriz ortamında bir karşılığı olmadığı, olamayacağı son derece açık. Asgari ücretin artırılması her ne kadar seçim yatırımı olarak tartışılsa da, meselenin milyonlarca insanı ilgilendirdiği açıktır. Nitekim yeni bir yıla girerken Türkiye toplumunun önemli oranda “işçi”leştiğine tanık olmakla kalmıyor aynı zamanda milyonlarca sayıda insanın asgari ücret ve altında bir rakama mahkûm edildiğini görüyoruz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı “Asgari ücretli oranını yüzde 37 civarında” olduğunu açıklarken; DİSK tarafından yapılan araştırmada 3.4 milyon işçinin (bütün ücretli çalışanların yüzde 18’i) asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığı; 1.500 TL’den daha az ücretle çalışan işçi sayısının 1.7 milyon, asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçilerin sayısının 6.3 milyon (bütün ücretli çalışanların yüzde 33.8’i) civarında olduğu ifade edilmektedir.
Kısacası Türkiye’de çalışanların yarısından fazlasının asgari ücret ve altında bir yaşama mahkûm edildiğini görmekteyiz. 2022 yılında Türkiye’de 10 milyon işçi asgari ücret civarında ücretlerle çalışmakta ve asgari ücret ortalama ücret haline getirilmiş durumdadır. Dolayısıyla burada temel mesele, milyonlarca işçinin aileleri de dâhil olmak üzere toplumun ezici çoğunluğunun yoksulluk koşullarında dahası açlık standartlarında yaşamaya mahkûm edilmesidir.
DİSK-AR’ın 2021 Yılı İşçi Sınıfının Görünümü Araştırmasında (2022 yılı araştırması henüz yayınlanmadı) katılımcı işçilere “kendinizi hangi toplumsal sınıfa ait hissediyorsunuz?” sorusuna işçilerin yüzde 61.3’ü herhangi bir toplumsal sınıfa ait hissetmedikleri şeklinde yanıt vermiş; yüzde 13.4’ü ise fikrinin olmadığını söylemiştir. Katılımcıların yüzde 10.7’si kendini işçi sınıfı, yüzde 5.7’si orta sınıf, yüzde 3.2’si ise alt sınıf olarak hissettiğini belirtmiştir. Üst sınıf olarak hissedenlerin oranı ise yüzde 3’tür.
Araştırmaya katılan işçilere “Peki okuyacaklarım arasından seçmeniz gerekseydi hangi toplumsal sınıfa ait olduğunuzu söylerdiniz?” sorusuna yanıt olarak işçilerin yüzde 45.7’si kendisini işçi sınıfı olarak tanımlamıştır. İşçilerin yüzde 33,7’si kendisini orta sınıf, yüzde 10’u alt sınıf olarak ifade etmiştir. Araştırmada işçilerin kendilerini nasıl tanımladıklarına ilişkin soru tekrar “Okuyacaklarımdan hangisi sizi daha iyi tanımlar?” şeklinde sorulduğunda işçilerin yüzde 44’ü “işçi”, yüzde 36.9’u ise “çalışan” olarak cevap vermiştir.
Kısacası geride bıraktığımız yıllar içinde hâkim sınıfların en büyük başarısı(!) işçi sınıfının kendisini “herhangi bir toplumsal sınıfa ait olarak hissetmemesi”ni sağlamak olmuştur. Ancak hemen belirtmek gerekir ki; işçi sınıfına kendi konumu hatırlatıldığında kendisini işçi sınıfı olarak tanımlamaktadır.
Bu durumda devrimcilerin önünde “işçi sınıfına işçi sınıfı olduğunun ve dahası üretimden gelen gücünü kullandığında daha iyi bir yaşamı kurabileceğinin” gösterilmesi görevi durmaktadır.
Sınıfa “Tamirci Çırağı” şarkısında söylenen “işçisin sen giy tulumları” diyebilmek ama bununla yetinmemek, “tulumuyla dünyayı değiştirebileceği” bilincini götürmek gerekmektedir.
Önümüzdeki yılın işçi sınıfına ve ezilen dünya halklarına yeni zaferler ve mevziler kazandırması dileğiyle. Sersala we pîroz be!