Ülkemizdeki tüm iktidarlar, ‘adalete’ çok önem verir. Bu yüzden, neredeyse cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, il ve ilçelerdeki en yüksek, en büyük binalar Adliye ‘Saray’larıdır. Bulunan yerde yaşayan nüfusa yetecek şekilde asliye, sulh ve ağır ceza mahkemeleri kurulur. İnşa edilmiş adliye binası yetersiz gelmeye başlayınca, bazı mahkemeler ek binalara taşınır. Onlar da yetersiz gelmeye başlarsa, yeni iktidarlar, yeni adliye sarayları inşa ederler ve yeni binaların görkemli açılışlarına tüm devlet zevatı iştirak eder. Bu kadar çok adliyeden çıkan hapis cezaları için bir o kadar da çok cezaevi gerekir ki, bu konuda mevcut iktidarın eline kimse su dökemez herhalde.
Okurlarımız arasında işi adliyeye düşmeyen yoktur sanırım. Ama adliyedeki işleyişi -olur ya, belki bilmeyenleriniz vardır- biraz anlatmak isterim. İster asliye ya da sulh hukuk, isterse ağır; hangi tür mahkeme olursa olsun, her mahkemenin bir kalemi vardır. Kalem denilen yer, mahkemenin dosyaların tutulup, arşivlendiği bir odadır. Mahkemenin mübaşiri, birkaç katibi oradadır ve mahkemenin derecesine göre bir ya da üç yargıcının tüm işlerini kalemdeki çalışanlar düzenler. Duruşma esnasında gereken dosyayı, klasörü onlar bulup, getirir. Duruşmayı kayda geçirirler, yani yazarlar. İlgili dosyanın ilgili avukatları, sanıkları, yakınlarıyla -ve elbette gazetecilerle- öncelikle onlar muhatap olurlar. Mahkemede alınan kararlarla yapılması gereken tüm yazışmaları onlar yaparlar. Mahkemeye gelen evrakları, ilgili klasörlere koyup, duruşma günü geldiğinde ilgili yargıcın önüne getirirler.
Mahkemelerde haftanın ilk iş gününe yani pazartesilere ve haftanın son iş günü olan cumalara pek duruşma konmaz. Çünkü pazartesileri haftanın duruşmaları için hazırlık yapılır. Özellikle postadan gelen evraklar klasörlerine yerleştirilir. Cuma günleri ise gönderilecek evraklar, postaya verilir. Posta işi çok önemlidir. Adliye Sarayı’nın büyüklüğüne göre, orada PTT’nin bir şubesi bile olabilir. Postaneye gidip gelme sorun olmasın -vakit uzamasın- diye. Kalemde aynı rutin her hafta devam ettirilirken; ay sonları da dosyaların son durumu gözden geçirilir. Yani dosyada tutuklu varsa, duruşma yapmadan -yatılan süreye göre- tahliye kararı bile verilebilir; sanık mağdur olmasın diye. Soruşturması tamamlanıp, tutuklanmış ve henüz duruşmaları başlamamış her sanık, her ay durumunun incelenip, tahliye edilmesini isteyebilir. Çünkü her dosyanın ayda bir gözden geçirilmesi gerekir. Bunu yasa söylemiyor ama içtihat böyledir.
Aslında böyledir dememiz gerekirdi. Yani muhakemesi süren her dosyada, bir sonraki duruşma günü en geç bir ay sonraya atılabilirdi. Bugünlerde, adliyelerdeki dosyalar o kadar çoğaldı ki, mahkemelerin duruşma günü vermesi bırakın bir ayı, iki ayı bile geçti. Genellikle üç ay sonraya gün veriliyor. Biz gazeteciler, önümüzdeki bir hafta ne gibi gelişmeler olacak diye gündem yaparız. Söz konusu haftalık gündemlere göre, yapılacak haberler için ön hazırlık yaparız. Gazetenin yayın politikasını planlayan editörler, bunu aylık planlamalara kadar genişletir genelde. Ancak geldiğimiz aşamada üç ay sonraya atılan duruşma günleri yüzünden üç aylık planlama bile yapabiliriz ya da yapmak zorundayız. Gelin önümüzdeki üç ayın -mahkeme koridorları açısından- muhtemel gelişmelerine hep birlikte bakalım.
Ocak’ta her gün duruşma
Ocak ayının ilk haftasına duruşma pek konulmaz. Yeni yıla devreden dosyaların derlenip, toparlanması gerekir çünkü. Ancak zaman darlığından olsa gerek, toplu davalardan yani çok insanın birlikte yargılandığı davalardan GÖÇİZDER Davası’na -ayın ilk haftasında- 4 Ocak’tan itibaren devam edilecek ve duruşma iki gün boyunca sürecek. Malum çok sanıklı bir dava ve alınması gereken ilk ifadeler var daha. Bu dernek, Avrupa Birliği’nden aldığı fonlarla ülkemizdeki ‘düzensiz’ göçmenlere yardımcı olmaya çalıştığı için devlet tarafından tehlikeli bulunuyor.
Sahi, gündemine duruşma koyma konusunda hiç acelesi olmayan Anayasa Mahkemesi (AYM) de, bir duruşma koymuş ocak ayının ilk haftasına. AYM, 6 Ocak Cuma günü HDP’ye her yıl ödenmekte olan Hazine yardımının bloke edilip edilmeyeceğine karar verecek. Bloke kararıyla, HDP bu yıl içinde kapatılırsa, kapatılıncaya kadar yapacağı faaliyetlerinde kullanabileceği parayı kullanamayacak. Parti hakkında kapatma kararı çıkarsa, hakkında verilecek cezalardan biri de, para cezası olabilir çünkü. Bloke kararı çıkarsa da, bu ihsas-ı rey anlamına gelecek. Yani partinin kapatılacağına daha şimdiden karar vermiş olacaklar!
Ocak ayı boyunca görülecek siyasi davalar arasında şunlar var: Halkevi üyelerine, Ferhat Tunç’a, Ender İmrek’e, evladını kaybeden babaya, Şebnem Korur Fincancı’ya, Kadın Cinayetlerini Durduracağız diyenlere, Mehmet Arslan’a, Sebahat Tuncel’e, Hüda Kaya’ya, DİAYDER’e, Boğaziçi protestocularına, Ankara Mimar Odası’na, Çarşı taraftarlarına, Oktay Candemir’e, Ayşe Gökkan’a, Aziz Oruç’a, Dicle Müftüoğlu’na, G-20 protestocularına, Ferhat Parlak’a, TUHAD-FED’e, ÖHD’ye, Vartinis sanıklarına, Deniz Yücel’e, Ayşegül Doğan’a, Halime Şaman’a, Figen Yüksekdağ’a, Metin Lokumcu’yu katledenlere, Osman Şiban’a, Rüstem Batum’a, 14 Boğaziçiliye, Metin Cihan’a, Ahmet Sever’e ve İsmail Çoban’a açılan davalara devam edilecek.
Elbette Ocak ayında yine 17’si tutuklu olmak üzere 107 sanıklı Kobanê davasının 21. duruşması iki hafta boyunca sürecek. Bu davada, iki hafta duruşma yapılırken, iki hafta boyunca da duruşmalara ara veriliyor. Daha şimdiden yüzlerce klasör dolusu evrak birikmiş durumda. İki yıldır sürmekte olan HDP’ye yönelik kapatma davasında da, Başsavcılığın 10 Ocak günü Sözlü Açıklama yapmasıyla davanın sonuna doğru iyice yaklaşılacak. Bu arada, Anayasa Mahkemesi’nde Şubat ayında yapılacak olan başkanlık seçiminde mevcut başkanın yerine bir başkası -bizzat Erdoğan’ın atadığı kişilerden biri- seçilirse, davanın biraz daha hızlanacağı belirtiliyor.
Şubat ayındaki duruşmalar
Bu yılın şubat ayı da siyasi davalara ait duruşmalar bakımından daha şimdiden dolmuşa benziyor. Nitekim Şubat’ta görülecek duruşmalardan bazıları şunlar:
Nöbetçi yayın yönetmenleri, Demokratik Modernite, Sadiye Eser ile birlikte 32 kişi, Alican Uludağ, Burhan Ekinci, İpek Özbey, Ramazan Akoğul, Milas Akbelen, Semra Çelebi, Çağlar Demirel, Rosa Kadın Derneği, Engin Korkmaz, Reyhan Çapan, Feleknas Uca, Canan Kaftancıoğlu yeniden yargılama, Gülen medyası, İstanbul’da tecrit protestosu, Leman dergisinden Zehra Ömeroğlu, Canan Kaya, M. Enes Sezgin ile birlikte 38 kişi, SML işçileri, Ramazan Ölçen, Baransel Ağca, Eren Tutel, KCK-Basın, Hüseyin Aykol, Hayko Bağdat, Mehmet Göcekli, Boğaziçi protestocuları, Semra Güzel, Evrim Kepenek, Tarlabaşı Toplum Merkezi, Van’daki dağıtımcılarımız, Salihli-Caferköy, KCK-Akademi, Eren Keskin, Cafer Solgun, Pero Dündar, Tayip Temel, İstanbul’da kayyum protestocuları, Rüstem Batum, Rosa Kadın Derneği davaları…
Mart ayındaki duruşmalar
İlk günlerini yaşamakta olduğumuz 2023 yılının mart ayı günleri de yapılacak olan duruşmalar açısından neredeyse dolmak üzere. Nitekim bu ay içinde görülen davalar sonuçlanmayıp, dava bir sonraki duruşmaya atılacaksa, söz konusu tarih, mart ayından çok nisan ayına olacak galiba. Mart’ta duruşma günü belli olan kimi siyasi davalar şunlar:
Rize’de Gençağa Karafazlı, sanatçı Gülşen, Evrensel gazetesi, Öztürk Türkdoğan, ETHA’dan iki muhabir, Kutsal Evcimen, Rosa Kadın Derneği, Metin Cihan, Şerife Oruç, Yağmur Kaya, Binevş Kültür Derneği, SES, Hüseyin Aykol, gazeteci Adil Demirci, İleri gazetesi yöneticileri, Berkin Elvan, Demokratik Modernite, Zekine Türkeri, Hasankeyf, Veysi Sarısözen, Osman Akın, Veli Saçılık, Gar Katliamı, Bakur belgeseli davaları…