Yaşamakta olduğumuz siyasi ve ekonomik kriz ortamında inadına sürece karşı yeni yaşamı örmek için mücadele etme hikayesidir bizim hikayemiz.
Bu hikâyenin kararlılığı alanlardan yansır. Yükselen seslerin yankısıdır, mücadele ile sözde tutum alışları birbirinden ayrıştıran.
Bugünlerde Akbelen’de buluşuyor ekoloji örgütleri. İliç’te, Cudi’de yan yana gelişlerine Akbelen ormanının içinde devam ediyor. Akbelen-İkizköy direnişine omuz vermeye gidiyoruz birlikte. Uzaktan bakan şirketin yetkilileri uzaktan izleyerek, nöbet zayıflasa da alana girip ormanda ağaç kıyımına başlasak diye ummaya devam etsinler, inadına orada olacak; ağacın, kurdun, kuşun, ormanın, derenin dostları. Şirkete, şirketi yapacaklarını meşrulaştırmaya çalışan siyasi iktidarın, mahkemelerin kararlarına inat gece gündüz nöbet tutulmakta Akbelen’de.
Yaşamakta olduğumuz ekolojik (su, enerji, iklim değişikliği, gıda vb) krizler sarmalında, krizleri derinleştiren ve sürekli yeni sermaye stratejilerini yaşama, halklara dayatan tahakküm, sömürü sistemine karşı halklar, ekoloji hareketleri, emek, ekoloji, kadın örgütleri bu süreci tersine çevirecek pratikleri alanlarda örüyor.
Bu buluşmalardan birisi Mersin’de gerçekleşti birkaç gün önce. 24- 25 Aralık 2022 tarihinde, Neden nükleer santral yapılmamalı iradesi, Akkuyu’dan yükselen ses yaşama geç kalmamaktır, sözü Mersin’den yükseldi. Emek, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin temsilcilerinin, ekoloji politik’in nükleer karşıtı platformun üyelerinin katılımı ile Akkuyu NGS şantiyesine birkaç km ötede basın açıklaması ve çalıştay yapıldı.
Akkuyu Nükleer Gerçeği buluşmasında; Akkuyu’da neredeyse esir kamplarında gibi çalıştırılan işçilere, mevsimlik tarım işçilerine, her geçen gün geçimlik yaşamları ellerinden alınan çiftçilere, halklara iletildi sözler, sistemin tahakkümüne karşı birlikte olmayı sürdüreceğimizin kararlılığı duyuruldu.
Basın açıklamasında ve çalıştayda sermaye birikimi için siyasi iktidarın yürüttüğü yıkıcı sürece karşı yaşamın özgürlüğünü koruma kararlılığı, yaşamakta olduğumuz bu yıkıcı süreci dönüştürmenin zorunluluğu ortaya konuldu.
Mersin’de buluşularak ortaklaşılan bu görüş oldukça kritik tarihsel bir dönemde yapıldı. Seçim sathına giren siyaset ortamında siyasi iktidar; bir yandan nükleer atık üzerinden yürüteceği nükleer atık ticaretini Akkuyu NGS’yi yaparak hızlandırırken, diğer yandan yeşil fonlardan gelecek finans desteği için nükleer santrallar üzerinden de dağıtılacak fonları hak etmeye çalışmakta. Gelişmekte olan ülkeler statüsünde Paris iklim anlaşmasını imzalayarak almak istediği yeşil fonları nükleer lobilere, kapitalist ülkelerin nükleer üzerinden yürüttüğü nükleer stratejilere destek vererek de hak etmeye çalışıyor.
Bu çabalar içinde iktidar bir yandan nükleer atık ticaretini yürürlüğe sokmak için “tarım vasfı değişikliği ile tarım alanlarını (Polatlı’da mera alanı) nükleer atık sahası olarak tahsis edilmesini sağlarken, Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı görüşmelerde Akkuyu Nükleer Santralı’nı, Türk Akımı Boru hattını ve Rusya’dan buğday alımını Rusya’ya taviz olarak sunarken, Enerji bakanlığı temsilcisi Rusya’da Sochi’de 12. Nükleer zirvesinde Türkiye’de 4-6 reaktör yetmez sayıyı 16-20’ye arttıracağının vaatlerini verirken, diğer yandan Sinop’ta Nükleer santral yapmak için kararlar çıkartıp, uluslararası görüşmelerde Rusya’yla, Çin’le, ABD ile, Kore’yle planladıkları santralların pazarlığı yapılmakta”[1].
ABD nükleer enerji danışmanı nükleer reaktör için Türkiye’de uygun alan olduğunu ve Türkiye’ye 35 adet moduler nükleer santralı (MNS) yollayabileceklerini duyurması Türkiye’nin siyasi iktidar eliyle yürüttüğü kirli politikaların sonucu. MNS’lar, meraların, doğal alanların nükleer atık depolama sahasına dönüşümü, nükleer atık üzerinden plütonyum elde etme süreçlerinin desteklemesi, uygulamaya sokulması, uluslararası nükleer silahsızlanma anlaşmalarının hükümsüz kılınması anlamını taşıyor. Siyasi iktidar tarafından, tüm canlı sistemin yok oluşu pahasına Türkiye halkları adına uluslararası tavizler verilmeye devam ediliyor.
Uluslararası siyasette nükleer sanayi ve atık ticareti üzerinden yürütülen stratejiler yeşil fonlarla, uluslararası kararlarla (temmuz 2022’de Avrupa Birliği’nin üye ülkelere ve aday ülkelere yaptığı nükleer enerji üretimi sürüdürülebilir üretimdir, santralların kapatılmaması, yenilerinin planlanmasının sürdürülmesine salık veren duyurular vb.) yürürlüğe sokulurken 24 Aralık 2022’de ekoloji, emek ve meslek örgütlerin, siyasi partilerin Mersin’de nükleer santral yapılmamalı açıklaması ile buluşması tarihsel bir öneme sahip.
Bu buluşmanın sürdüğü saatlerde siyasi iktidar 32053 sayılı tebliğ ile 7381 sayılı Nükleer düzenleme kanununun 25 maddesinde değişiklik yaparak nükleer atık tesislerine 2023 yılında uygulanacak cezaların detaylarını yayınladı. Çalıştayın ertesi günü (29 Aralık’ta) iktidarın duyurularını yapan ana akım medyada Akkuyu NGS’de sona gelindiği reklamları hızla yürürlüğe girdi.
Seçim süreci yaklaştıkça iktidarını korumaya çalışanların seçimi kazanacağı algısını büyüten bu çabalar, iktidara geleceğini belirten muhalefetten de yükseldiğinde (CHP’nin enerji stratejileri açıklamasında) yaşamın özgürlüğü için birlikte politika yapmanın sorumluluğu ve gerekliliği daha da artmakta.
Pekçok kez söylediğimiz, eylediğimiz gibi patriyarkal kapitalist sistemin kendini yeniden ürettiği, siyasi iktidarın bunu meşrulaştırmak için tahakkümünü arttırdığı her alanda sözümüzü duyurmaya, politik tutum almaya, yaşamı yeniden ve birlikte örmeye devam edeceğiz.
[1] https://www.ekolojipolitik.com/yasama-gec-kalmamaktir-akkuyudan-yukselen-ses/