Bu yılın en temel özelliği; jin, jiyan, azadî sloganında somutlaşmış kadın özgürlükçü paradigma ile kapitalist erkek egemenlikli tekçilik arasındaki mücadele oldu
*Bedriye Yorgun
Bu yılın en temel özelliği; jin, jiyan, azadî sloganında somutlaşmış kadın özgürlükçü paradigma ile kapitalist erkek egemenlikli tekçilik arasındaki mücadele oldu. Tüm ezilenler, farklı etnik kimlikler, farklı sınıfsal yapılar, farklı inanç grupları, kadınlar, gençler, erkekler ve çocuklar, isyanı ama aynı zamanda kendi içinde çözümü barındıran “jin, jiyan azadî” sloganında buluştu. Kesintisiz mücadele sürdü, sürüyor. Kadınlar, 8 Mart, Newroz, 1 Mayıs, 25 Kasımlarda birçok kentte iş yerlerinde, mahallede, sokakta; savaşa, şiddete, eşitsizliğe, yoksulluğa, hak gasplarına karşı bir araya geldi. Polis ablukasına rağmen meydanları dolduran kadınlar, bir kez daha “kadın, yaşam, özgürlük” sloganını yükseltti. Bugün, Emine Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi önündeki Adalet Nöbeti’nin 662’nci günü. Emine Anne, eylemler boyunca hastalandı, defalarca gözaltına alındı, hakkında çeşitli bahanelerle pek çok dava açıldı. Yine de mücadelesinden vazgeçmedi. Parmaklarıyla betonu kazma eylemiyle, adeta tarihin derinliklerinde gömülü bırakılan kadın adaletini gün yüzüne çıkarma mücadelesiyle sembolleşti.
2022 yılında 3’üncü Dünya Savaşı coğrafya olarak genişledi ve sorunlar daha fazla derinleşti. Hak ve özgürlükler daha fazla kısıtlandı, binbir emek, bedel ve mücadele ile kazanılmış haklar geri alınmaya başlandı. Darbeler yapıldı. Rejimler kendi politikalarını uygulamada hiçbir kural tanımadı. Çeteler eliyle topraklar zorla işgal edildi, halklar kendi topraklarında mülteci durumuna düşürüldü. Kadın katliamları arttı. İmralı’da tecrit derinleşti, başta kadınlar olmak üzere toplumsal kesimlerin tamamına yayıldı. Ekonomi, ekoloji, siyasal, iklim, su, enerji krizleri çıkartıldı.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, 21’inci yüzyılı kadın yüzyılı yapma iddiası, inancı, inadı ve kararlılığıyla erkek egemen kapitalist modernist sisteme karşı, kadınlar direnişiyle özne olma mücadelesini sürdürürken, Afganistan’da tüm kadınların ve toplumun itirazına rağmen Taliban’ın iktidara getirilmesi tesadüf müdür, İran’da Jîna Eminî’nin katledilmesi, “jin, jiyan, azadî” felsefesinin yaşam bulması, yine bu felsefenin dünyaya yayılmasında büyük katkısı olan, Jineoloji Akademisi üyesi, araştırmacı, gazeteci, Nagihan Akarsel’in yine bu uğurda mücadele eden kadınların erkek egemen zihniyet tarafından katledilmesi tesadüf müdür? Cihatçı çetelerin palazlandırılması, tüm dünyada artan otoriter muhafazakarlık, evlenmeye, çocuk yapmaya teşvik, ailenin ve anneliğin yüceltilmesine dayalı politikalar, aile adı altında toplumsal cinsiyetçiliği sağlamlaştırma, 6 yaşında bir kız çocuğunun cemaat eliyle “evlilik” adı altında yıllarca sistematik istismara maruz bırakılması, 12 yaşındayken cinsel istismara uğrayan bir kız çocuğu ailesinden zorla koparılarak, devlet yurdu gözetiminde 14 yaşında uyuşturucu madde kullanılmasına maruz bırakılırken, Manisa Çocuk Yurdu’nda kalan kız çocuklarının yarıdan fazlası kayıp.
Siirt’te 12 yaşında evlendirilip 13 yaşında doğum yapan kız çocuğu 14 yaşında odasında vurulmuş halde ölü bulunup “İntihar etti” denilmiş, oysa evlendirildiği erkeğin babası tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Yine 6 yaşında bir kız çocuğunun açlıktan öldüğüne ilişkin haberler… Toplumun inancına bağlı imgeleri insan hak ve özgürlükleri bağlamında ele almak yerine, başörtüsü gibi anayasal güvence konusu yapma, işçi kadınların da bir parçası olduğu; çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin alınan grev kararları yasaklanması, işçi kadınların fabrika önündeki direnişlerine kolluk güçlerinin saldırısı Türkiye’de uzun yıllardır patriyarkal sistemle mücadele eden iki hak savunucusu kadın Avukat Eren Keskin ve Prof. Şebnem Korur Fincancı baskıların hedefindeydi. Prof. Şebnem Korur Fincancı’nın Türkiye’nin kimyasal silah kullandığı yönündeki iddiaların araştırılmasını istediği için tutuklanması, 2022 yılıyla birlikte 27’nci yasama döneminde Meclis’e 196 milletvekili hakkında bin 691 fezleke hazırlanması ki fezlekelerin 808’i HDP’li kadın milletvekilleri için hazırlandı, vekilliklerin düşürülmesi. Ve elbette bütün bunların ne zamanlaması ne de içinde bulunduğu coğrafya açısından tesadüf değildi. Yine TJA’lı arkadaşlarımızın rehin alınması da tesadüf olmasa gerek. İşte tüm bunlar kadınlara karşı küresel bir savaş yürütüldüğünün resmidir.
Tüm bunlar yaşanırken kadın kırım politikalarına ağırlık verilerek kadınların bilinçlenmesi, örgütlenmesi, kendi hayatları hakkında söz ve karar sahibi olmaları, özgürleşme yolunda attıkları adımlar engellenmek istendi. Kapitalist sistem altında en çok sömürülen kesim olan kadınların bu sömürü sistemini reddetmeleri ve yaşamın öznesi olarak, tahayyül ettikleri eşit ve özgür yaşamı örme niteliğinin belirleyiciliğinin görülmesi “Önce kadınları vurun” düsturunu güncelleyerek daha derin ve kapsamlı uyguladı. Dünyanın birçok yerinde çok canlı bir kadın mücadelesi yürüdü.
En önemli olay ise Jîna Eminî’nin eylemleri olarak tarihe geçen jin, jiyan, azadî direnişi idi. Eylül 2022’de Doğu Kürdistan’ın Sakız kentinde ahlak polisince gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı. İran’daki kadınlar, eylülden bu yana sokaklarda, eylemler halen sürmekte ve başta İran olmak üzere dünyayı sarsmaktadır.
21’inci yüzyılda sistem karşıtı mücadelede, kadınlar bu yılda öncülük rolünü ve misyonunu üstlendi. Egemenlerin hakikatten yalıtılmış kalemleri yazmasa da kadınlar canları pahasına inandıkları değerler adına toplumsal mücadelenin en ön saflarında yer aldılar. Hiç vazgeçmeden, hep aldıkları yolu görerek, eşikler aralayıp yeni başlangıçlara yol açtılar.
Farklı ülkelerden on kadın örgütünün yer aldığı “Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı” tarafından organize edilen ilk konferansta, dünya çapında kadın mücadelesinin deneyimlerinin aktarıldığı önemli bir platforma vesile oldu. Amaçlandığı gibi kapitalist modernitenin sömürü sistemi mercek altına alınmış ve dayanakları deşifre edilmeye çalışılmıştı. Özellikle içinden geçilen bu tarihi süreci doğru analiz edebilmek yaşamın tüm alanlarında ve dünyanın her bir köşesinde nasıl pratikleştiğini erkek egemenlikli yanını görünür kılmak doğru çözüm politikaları geliştirmek önemliydi. 2’nci Uluslararası Kadın Konferansı, “Devrimimiz: Hayatı Özgürleştirmek” şiarıyla 5-6 Kasım tarihlerinde Almanya’nın Berlin kentinde gerçekleştirildi. Konferansta birçok başlık altında tartışmalar yürütülüp çalıştaylar düzenlendi.
Bilinç kazanan kadınlar yaşadıkları her yerde sömürgeciliğe karşı durmanın yanı sıra toplumsal gerilikleri aşma konusunda çok önemli rol oynadı ve yaşamı daha demokratik, daha özgürlükçü kılmakta. Yerinde yatay, yerellere dayalı kadın mücadelesi sömürü sistemini aşacak temel dinamiktir. Rojava Devrimi buna örnektir. Ancak yerellere dayalı kadın mücadelesi ve hareketlerin dünya çapında da bir ilişki ve örgütselliğe ihtiyacı vardır. Bu tespitle konferansın Sonuç Bildirgesi’nde; örgütlenme, zincirlenme ve kadın örgütlerinin ağlaştırılması gerektiğinin altı çizilerek, “Kadınların Dünya Demokratik Konfederalizmi’ni inşa etmeye başlamalıyız” denildi.
Kürt kadın hareketinin öncülüğünde, dünyanın 42 ülkesinden 800 kadını bir araya getiren 2’nci Uluslararası Kadın Konferansı. Sadece ülke sayısı olarak düşünüldüğünde bile 42 farklı dil, renk, inanç, yaşanmışlık, farklı kadın hareketlerinin mücadele deneyim ve birikimleri. Tekçiliğe inat, dünya kadınlarının farklılıklarıyla özne oldukları bir buluşma.
TJA’nın 25 Eylül’deki konferansı bunun mikro versiyonu gibiydi. Kadınlar “Asla baş eğmeyeceğiz” dediler ve burada da jin, jiyan, azadî diye haykırdılar. Çünkü biliyorlar; kaybettiğini, kaybettiği yerde bulmanın kökleriyle buluşmanın, hakikatine kavuşmanın adıdır jin, jiyan, azadî. İrade, inanç ve inadın adıdır jin, jiyan, azadî. Tarihten süzülen yaşamın ve direnişin, Jin’ı jiyan yapanların şiarıdır.
*HDP Kadın Meclisi Üyesi