İnsanlık tarihi günümüzde derinlikli bir kaos halini yaşıyor. Rıza toplumuna ait tüm değerlere yönelik baskıların en üst düzeyde yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.
Toplumsal tarih göstermiştir ki, bir yerde toplumsal sorunlar artmış, dert çoğalmış, zulüm kapıya dayanmışsa, toplumsal doğa baskı altında ise, kriz ve kaos hali derinleşmişse, cümle can baskı altındaysa, mutlaka çözüm yolları da olgunlaşmıştır.
Alevilerin, kurultaylar, çalıştaylar düzenlediği bir dönemde şu sorulara cevap vermeleri, demokratik Alevi hareketine ivme kazandıracak, sorunların çözüm yollarını açacaktır.
Yapısal krizin aşılmasında Alevi perspektifinin etkisi ne olur? Hakikat arayışında hangi yöntem ile sorunlarımızı çözeceğiz? Rıza toplumu süreklerinin dertlerine nasıl derman olacağız? Aleviler Cumhuriyet’in birinci yüzyılında yaşadıkları katliamları, Cumhuriyet’in 2. yüzyılında tekrar yaşamamak için nasıl yaşamalı, kendilerini nasıl savunmalılar? Gerçek anlamda laik ve demokratik bir cumhuriyet inşasında Aleviler nasıl katkı sunmalılar? Bütün farklılıkların ikrarlı yaşamı nasıl sağlanmalıdır? “Eşit yurttaşlık” anlayışı ile devletin “pasif üyeleri” olma arasında nasıl bir ilişki vardır? Tekçi ve hiyerarşik bir zihniyetle şekil verilecek Alevi toplumu rıza toplumu değerlerini yaşayabilir mi? “Devlet inancımızı anayasal olarak kabul etsin” istemi Aleviliğin özgünlüğünü asimile eder mi? Devlet Aleviliği ile anayasal Alevilik arasındaki ilişki nasıldır? Alevi toplumu hala “millet-i mahkume” iken, inançları özgün ve özerk haliyle anayasal olarak kabul edilir mi? Resmi Türk tarih tezinin Alevilerle ilgili yalan ve yanlışa dayanan söylemleri nelerdir? Şehir yaşamı ile Alevi inanç ve ritüellerinde meydana gelen yabancılaşmanın yol açtığı sorunlar nelerdir? Devlet aklı Alevi potansiyelini egemen ulusun restorasyonunda birer materyal olarak mı kullanacak?
Sorunların çözüm şekli; zamanın ruhuna nasıl hitap edildiği, sözün tarihin neresinden kurulacağına bağlıdır. Çünkü tarihin eli omuzlarımızdadır. Hakikat ve özgürlük arayışında darağacını Hakkın Miracı olarak gören değerlere karşı tarihi sorumluluklarımız vardır. Özcesi yaşadığımız an değil bir tarihtir. Alevilik ve Aleviler adına söylenen her kelam, verilecek her ikrar tarihe not düşmek olacaktır; ama iyi ama kötü. Nasıl ki Alevi yol ulularının binlerce yıl önceki kadim sözleri topluma delil olduysa, günümüzde söylenecek her söz, verilecek her ikrar, geleceğe yön vermelidir.
Zamanın ruhu ve Alevi toplumsal hafızası yeni bir yol açmanın mümkün olduğunu söylüyor. Alevi zihin dünyasının ortak değerleri ile tarihe, köklere, değerlere, toplumsal hafızaya, ocaklara, ana kadının kemaletine, Alevi gerçekliğindeki direniş kültürüne bağlı olmanın önemini görünür kılmaları gerekiyor. Kültürel direniş damarı güçlü olmayınca asimile olma, erime, yok olma söz konusu olur. Direniş damarı, toplumun kendisi olma damarıdır. Demokratik Alevi siyaseti kendisi olmayı hedeflemelidir. Kendisi olamayan başkasını da var edemez.
Alevilik hiçbir dönem günümüzdeki kadar dağınık, parçalı, karmaşık ve hak etmeyenlerin elinde araç haline gelerek, ikbal devşirilecek bir sığınak haline gelmemişti. Bu durumun temel nedeni; Aleviler adına siyaset yapanların, söz kuranların, meydan açanların, erkan yürütenlerin çoğunun çoklu iktidarlarla ilişki içinde olmalarıdır. Bir toplum kendi içindeki iktidarı sorgulamazsa, ondan kurtulmazsa, dış iktidara karşı kendini ve toplumu koruyamaz.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin “bir olalım, iri olalım, diri olalım” tarihi vasiyeti iç ve dış iktidar odaklarına karşı toplumun nasıl korunacağının önemli bir ifadesidir. Halbuki yol uluları “Ey can bu yolu arsıza, hırsıza, nursuza, pirsize düşürme” diyerek iktidarın her türlüsüne karşı durmuştur. Kimden, hangi partiden, siyasi oluşumdan gelirse gelsin, Aleviliği arka bahçe yapanlar milyonlarca Alevi üzerinden ikbal devşirenlerdir. Bilinmelidir ki otorite, hiyerarşi, iktidar denilen olgular rıza şehrinde bulunmayan kavramlardır. “Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem” kelamı Pir Nesemi’nin vasiyetidir. Yalan ve hilelere karşı boyun eğmemek Pir Sey Rıza’nın vasiyetidir.
Devletçi uygarlık güçlerinin topyekun imha araçları ile insanlığı ve doğayı tehdit ettiği, komün gücünü esas alan bütün direniş hattının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde, rıza toplumu süreklerinin kendilerini nasıl koruyacaklarını bir daha düşünmeleri, tartışmaları gerekiyor.
Toplumun hayati çıkarlarının başında, kendisini sürdürme ihtiyacı gelir. Mevcut dernek hattı ve bu hattın zihniyeti ile Alevi toplumu kendi doğal yasaları ile varlığını sürdürebilir mi?