Tuhaf sesler çıkararak dikkat çekmek ister gibi duran çatıdaki siyahbeyaz kargaya dalmışken uzak bir yerden kulağıma çalınan şarkının şu sözlerini (kime ait olduğunu bilmiyorum) paylaşmamak olmaz: “Bunlar güzel günlerimiz / daha beter olacak her şey.” Okuyan ses o kadar neşeli, “havalı”, dalgacı ve mutlu ki, insanın “daha beter” sevesi geliyor! “Daha beter” nedir sahi?
Kürtçede “sal bi sal xwezi bi par” diye kederli ve gerçekçi bir söz var. Kaba olarak “her yeni yıl giden yılı aratır” anlamına gelse de barındırdığı “râyîha” çok daha derin çağrışım ve duyumsamalar barındırır. Bu neşeli şarkı ilk olarak geçen güz kulağıma çalındığında dikkatimi çekmişti. Üstelik sağlık sorunundan dolayı boz-bulanık, hafakanlı, ameliyat ve ertesinde zorlu bir maraton öncesi günlerdeydim. “Daha beteri” olamaz demiş, kıyaslamak için de bu güzü, yıldönümünü beklemiştim. Güz geldi, o şarkı hala çalınıyor ve hala geçerli. Üstelik haklıymış; geçen güz “güzel günlerim” miş de haberim yokmuş (mesela Annem’in sobesi).
Bu yüzden geçen güzün acı günleri geride kaldığı için sevinemiyorum bile; dahası önümüzdeki zamanlar için hep yaptığım gibi, “yıldönümünde sevinçle geride kaldığını görüp mutlu olacağız” duygusunu da aldı götürdü sanki rüzgar. Üstelik bu realite sadece bireysel bir hikaye / hikayem için geçerli değil bence.
Mesela sadece iki örnek: geçen yıl bu vakitler bu memleket bu kadar karanlık değildi ve Afrinli zeytin ağaçları, kuşlarıyla beraber özgürdüler. Demek şarkı doğru söylüyor. Ama öte yandan Benjamin’in “eski güzel şeylerden değil, yeni kötü şeylerden başlamak gerekir” sözü beyaz bir kelebek uçuşuyla bize doğru uçmakta. Ah-vah etmeye lüzum yok. Zaten gözlerimizi hiçbir zaman kan, kâr ve çıkar hırsı bürümediği için karıncaların da hüznünü ve beter günlerini gördük, salkım söğütlerin de mezar taşlarının da mezarsızlıkların da…
Evet, “yeni kötü şeylerden başlamak gerekir”. O “kötü şeyleri” tek tek yakalayıp daha fazla zehirlenmesinler diye bilincin ve hayatın adaletine teslim etmek lazım -ki adalet, “adalet” yazmayan yerlerdedir, unutmuyoruz. “Eski iyi şeyler” zaten bizim, zaten bizimle, ama “yeni kötü şeyler”in tüm imkan ve aygıtlarına rağmen bize ve hayatımıza nüfuz edemeyeceklerini, geçmişimiz gibi şimdimiz ve geleceğimizi de esir alamayacaklarını anlatmak lazım. Bir kaya gibi, bir şarkı gibi anlatmak lazım, beter günlerin beter bugün ve yarınların asla yıldıramayacağını da. Şarkı sustu, karga birilerini aramaya başladı, yaklaşan akşam, “beter nedir ki?” dedi. Beter yok.