HDP Milletvekillerinin Adalet Bakanlığı önünde başlaatığı tecrit eylemine dair konuşan Hatimoğulları, tecridinin temel sorumlusunun Adalet Bakanlığı olduğunu ve bakanlığın bu sorumluluktan kaçamayacağını belirtti
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 21 aya yakın bir süredir haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş başvuruları, “disiplin cezaları” gerekçesiyle engelleniyor.
Siyasetçi ve hukuk örgütlerinin Adalet Bakanlığı’na başvuruları sürerken, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Barış Anneleri Meclisi tecride dikkat çeken eylemler düzenliyor.
Bunun yanı sıra HDP milletvekilleri de 21 Aralık’ta başlattıkları eylemle Abdullah Öcalan’dan haber alınamama haline karşı yapılan başvurulara rağmen sessizliğini koruyan Adalet Bakanlığı’na yürüyüş gerçekleştirip, burada nöbet başlattı.
CPT ziyareti
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Bakanlık önünde başlattıkları nöbete ilişkin MA’dan Hamdullah Yağız Kesen’e konuştu. Hatimoğulları, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), İmralı ziyaretine değinerek, “Burada görüşmenin gerçekleşip, gerçekleşmediğine dair henüz yeterince somut veriler yok. Bu konuda bir açıklama da yapılmış değil. CPT raporunun ortaya çıkmamış olması, bu kaygıları daha da arttırmıştır. Sayın Öcalan’ın sağlığından, hayatından, orada bulunduğu koşullardan ciddi bir biçimde endişe duymakta. Bir an önce İmralı kapıları açılmalıdır” dedi.
‘Kararı Erdoğan veriyor’
Adalet Bakanlığı önünde başlattıkları nöbete değinen Hatimoğulları, Cezaevi Tevkif Evleri’nin Adalet Bakanlığı’na bağlı olup, cezaevinde yaşanan her sorunun sorumlusunun Adalet Bakanlığı olduğunu vurguladı. Hatimoğulları, “Sayın Abdullah Öcalan’a dönük tecridin ve İmralı tecridinin bakanı aştığını biz gayet iyi biliyoruz. Sonuç itibariyle bu kararı bakan veya bakanlık vermiyor. Bu kararı doğrudan Saray ve Erdoğan veriyor. Dolayısıyla tek adam rejimine dönük bizim bu kadar yoğun eleştirel durmamızın en temel sebebi de bu. Bakan, bakanlık yapamıyor. Bakanların yapması gereken görev ve sorumlulukların kararını Erdoğan veriyor” diye konuştu.
‘Sorumlu Adalet Bakanlığı’
Hatimoğulları, yine de Adalet Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğundan kurtulamayacağını, ne olursa olsun sorumlunun Adalet Bakanlığı olduğunu sözlerine ekleyerek, “İmralı tecridinin sorumlusu her ne kadar AKP-MHP ise bir o kadar da Adalet Bakanlığı’dır. Bir kez daha Adalet Bakanlığı’na sorumluluğunu hatırlatmak isterim. Adalet Bakanı; sen sorumlusun, bu tecrit ortadan kaldırılmalıdır. Bugün Türkiye ve Avrupa’nın dört bir yanında, Ortadoğu’nun dört bir yanında bu tecride karşı duran birçok aydın, yazar, sanatçı, siyasi çevre ve en önemlisi Kürtler, halklar, milyonlar buna itiraz ediyor. Dolayısıyla bu sese kulak vermemek, kulak tıkamak kabul edilebilecek bir şey değildir. Burada başta Adalet Bakanlığı olmak üzere Türkiye’deki bütün sorumluları ve uluslararası sorumluları, Avrupa insan hakları örgütlerini bu konuda daha fazla duyarlılığa davet ediyorum. Daha fazla harekete geçmeye davet ediyorum” çağrısında bulundu.
Riha Barosu’ndan bakanlığa başvuru
Riha Barosu da Abdullah Öcalan’la görüşmelerin sağlanması için Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TTB) başvurdu. Mesleki faaliyetlerinin engellendiğini belirterek baroya kayıtlı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi üyesi 39 avukatın başvurusunu değerlendiren Riha Barosu, Başkan Abdullah Öncel imzasıyla Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TTB) başvurarak ihlalin giderilmesini istedi.
Baro tarafından Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruda “İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda uygulanan ağır tecrit koşullarının sona erdirilmesi, avukat görüş yasağının kaldırılması, müvekkillerin iç hukuk ve uluslararası mevzuattan kaynaklanan haklarının temini ile avukatlık görevinin yerine getirilmesinin sağlanması amacıyla başta Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurum ve merciler nezdinde hukuki girişim ve başvurularda bulunulmasını” talep ettiği belirtildi.
‘Gerekli adımlar atılsın’
Yaptıkları başvuruyu değerlendiren Riha Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fikret Tekinalp, “Riha barosu olarak, biz bu hususun hem Türkiye kanunlarında hem uluslararası mevzuatta taraf olunan sözleşmelere aykırı olması sebebiyle hem Adalet Bakanlığı’na hem de Türkiye Barolar Birliği’ne bu anlamda harekete geçirilmesi adına başvuruda bulunduk” diye konuştu.
İmralı Cezaevi’ndeki tutukluların aileleri ile avukatlarıyla görüşmelerinin, hem savunma hakkı kapsamında hem de temel insan hakları noktasında önem arz ettiğini ifade eden Tekinalp, “Biz hak savunucuları, barolar olarak da böyle bir hak ihlalinin devam ettirilmemesi, durdurulması adına ciddi bir ödevdir. Adalet Bakanlığı ve Barolar Birliği’nden beklentimiz, bütün hukuku işletmeleri, bu hak ihlallerini bir an önce sonlandırmalarıdır” dedi.
Birçok şeyin önünü açar
Buradaki tecridin kaldırılmasının hem Türkiye’nin iç barışına hem de hukuka olan inancı da tazeleyebileceğini söyleyen Tekinalp, şunları söyledi: “Bizim başvurudan beklentilerimiz bunlardır. Bunların karşılanmasını umut ediyoruz. Tüm sivil toplum kuruluşlarını, Adalet Bakanlığı ve Barolar Birliği’ni desteğe çağırıyoruz. Bunun sonlanması Türkiye tarihinde belki de ciddi bir adım olacaktır. Diyalog kanallarının açılması gibi birçok şeyin de önünü açacaktır. Cezaevlerin yaşanan hak ihlallerinin ya da cezaevleri dışında yaşanan hak ihlallerinin sonlandırılması adına bir adım olacaktır. Bu yüzden bu konuyu önemli görüyor, Adalet Bakanlığı ve TBB’den gerekli adımları atmasını bekliyoruz.”
HABER MERKEZİ