Geçtiğimiz günlerde CHP G. Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vizyon açıklamasında bilgi ekonomisi, yüksek katma değerli teknoloji, yapay zekâ, Endüstri 4.0 gibi kapitalist restorasyonun bir parçası olacaklarını belirtti. Vizyon açıklamasında konuşan CHP sözcüsü Faik Öztrak ise, “CHP olarak Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında ülkemizi 4.0 endüstri devriminin takipçisi ve tüketicisi değil, geliştiricisi ve üreticisi yapmaya kararlıyız. Temiz enerji, temiz toplumlar, tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz, zenginleşeceğiz” iddialarında bulundu. Burada belirtmek gerekiyor ki aynı iddialar, AKP iktidarının da hedefi olduğu sıkça hatırlatılıyor.
Kapitalizmin son dönem en önemli gündem maddelerinin başında, ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’ yani ‘Endüstri 4.0’ yer alıyor. 2011 yılında yapılan Hannover Fuarı’nda ilk kez gündeme gelen ‘devrim’, özellikle Alman hükümeti tarafından desteklendi. Ayrıca teknolojinin önde gelen ülkeleri ABD ve Japonya da devrimi destekleyerek sanayilerini uygun hale getirmeye başladı. Endüstri 4.0 olarak da adlandırılan ‘devrim’, nesnelerin (IoT) ve hizmetlerin interneti ile siber fiziksel sistemlerden oluşan bir yapı olarak tarif ediliyor.
Endüstri 4.0 aşamaları içerisinde en kilit kavram olan IoT yani nesneler (üretilen metalar), fiziki ve sanal ortamları birbirine bağlayıp bilgi paylaşımıyla akıllı bir ağ oluşmasını sağlamak, karşılıklı etkileşim esasında gerçek zamanlı analiz edilebilme ve bu durumu sermaye adına değerli kılınır hale getirilmesi. Endüstri 4.0’ı sermaye için çekici kılan en önemli kazanımlarından biri ise üretimde esnekliğin artırılması ve maliyetin azaltılması olarak özetleniyor. Bu noktadan hareketle, kapitalizm kendisine yeni bir yol çizerken buradan Türkiye ve dünya emekçi sınıfları için olumlu bir sonuç beklemek sadece ham bir hayaldir.
Endüstri 4.0 ile üretim süreçlerinde fiziksel işlemleri siber-fiziksel sistemlerle izlemek, fiziksel dünyanın sanal bir kopyasını oluşturmak ve merkezi olmayan kararların verilmesini içeriyor. Nesnelerin interneti ile siber-fiziksel sistemler birbirleriyle ve insanlarla gerçek zamanlı olarak iletişime geçip işbirliği içinde çalışabileceği ve hizmetlerin interneti ile hem iç hem de çapraz örgütsel hizmetler sunularak değer zincirinin sahibi olan sermaye tarafından yeniden değerlendirilme sürecini canlı tutmak amaçlanıyor.
Kapitalizm kendisine yeni bir yol çizerken, ‘yeşil’ vurgusu ise unutulmuyor. Kapitalizm yeni dünya düzenini Endüstri 4.0 olarak özetlenen sürece bağlarken, aşırı üretim ve tüketim süreçlerini daha da büyütmek zorunda. Kılıçdaroğlu’nun ‘yeşil’ enerji, ‘temiz’ para vb. vurguları tek başına bir anlam ifade etmiyor. Enerjinin nasıl ve hangi yöntemle değil hangi amaçla üretildiği önemlidir. Adını yeşil koyunca bu durum değişmiyor. Bugün 103 bin MW üretim kapasitesi olan Türkiye’de kullanılan elektrik ise 35 bin MW civarında. Bu durum enerjinin insanların daha rahat yaşayabileceği koşulları yaratmazken, sermayenin daha da büyümesini ve halkın emeğinin karşılığının sermayeye taşındığını gösteriyor.
Endüstri 4.0’ın sermaye için en önemli çıktılarından biri de esnek çalışmadır. Esnek çalışma uygulamaları teknolojik gelişmelere (5G-Endüstri 4.0) bağlı olarak genişlerken emek örgütlerinde ise aynı eksende daralma yaşanıyor. Sermayenin emek üzerinden elde ettiği artı değer sömürüsünün teknolojik gelişmelerle birlikte artıracağı ve sermayenin işinin daha da kolaylaştırılacağı öngörülüyor. Bölünüp parçalanmış, güvencesiz olarak çalışan işçilerin üretimden gelen gücünü kullanmalarını ve birlikte hareket etme yeteneğini olanaksız hale getirmek de hedefler içinde önemli bir yer tutuyor.
Güvencesiz çalışma kapitalizmin doğasında var olan bir durum. Güvencesizleştirme sadece işçi sınıfı üzerinde değil tüm toplumsal kesimler üzerinde de uygulanmakta. Endüstri 4.0 uygulamaya geçtiğinde kapitalizm daha çok üretirken, emek sömürüsü ise katlanarak büyüyecek. Üretim süreçlerinin değişim değeri üzerinden yapıldığı koşullarda teknolojik gelişmeler aynı zamanda doğa sömürüsünü de çok daha büyük boyutlarda yıkımlara yol açacak.
Burjuva iktisatçıları, ‘vahşi kapitalizmin’ sonunun geldiğini iddia ederlerken, esnek çalışmanın genişletilmesi gerektiği vurguları yaparak Endüstri 4.0 uygulamasını öneriyorlar. Neoliberalizmle giderek büyüyen üretken olmayan sermayenin tasfiyesinin sağlanması ve üretken sermayenin büyümesinin gerektiğini söyleyen burjuva iktisatçıları, sermayenin hangi üretim biçimiyle büyüyebileceği noktasında ise geveliyorlar.
Endüstri 4.0’ı önermeleri yapılırken ‘vahşi’ kapitalizmden söz edenler, bu süreçte vahşetin çok daha büyüğünün ortaya çıkacağını çok iyi biliyorlar. Endüsrti 4.0 sürecinin olmazsa olmazı Nadir Toprak Elementleri’ne (NTE) olan ihtiyaçtır. NTE’nin başlıca kullanım alanları; Otomotiv sanayi, nükleer kontrol çubukları, yanabilir zehirler, radyoaktif güç kaynağı, elektronik sektörü, bilgisayar donanımı, elektronik hafızalar, cep telefonları, dedektör imalatı, demir çelik, alaşımlar, cam, seramik, aydınlatma, kimya ve mücevher gibi üretimlerdir.
Yalnızca 1 ton NTE cevheri elde etmek için bir milyon tondan fazla toprağın işlenmesi gerekiyor. NTE madenciliğinin yapıldığı alanı çevreleyen tarım arazileri ve sular bu süreçte zehirlenirken, doğal alanlar atık alanlara dönüşüyor. NTE’de metalik madencilikte kullanılan siyanürle ayrıştırma işleminde oluşan toksit atıkları kat be kat aşan miktarda zehirli atıklar ortaya çıkıyor. Bir ton nadir toprak metalinin üretim sürecinde iki bin ton toksik atık meydana geliyor. 17 elementi içeren ve “Nadir” olarak adlandırılmalarına neden olan tek şey bulunma zorluğu değil, ekstraksiyon yani ayrıştırma işleminde ortaya çıkan toksik maddelerden nasıl kurtulanabileceği sorusudur.
Tüm bunlar kapitalizm tarafından kontrol edilen teknolojik gelişmelerin ne insanlığa ne de doğal yaşama hiçbir katkısı olmayacağı gibi tüm yaşamı çok daha kötü koşullara taşıyacağını gösteriyor. Bir kurtuluş reçetesi olarak sunulan Endüsti 4.0, 5G gibi diğer teknolojik gelişmeler sermayenin çıkarına bağlandığı sürece, emekçi halklara kötülük olarak geri dönmektedir. Bu durumdan tek kurtuluş yolu ise kapitalizmi reddetmek ve sosyalizm hedefine kilitlenmektir.