4 Nisan 2021’de yayımlanan Amiraller Bildirisi’nin davası önceki gün sonuçlandı ve 103 amiral beraat etti. Hatırlanacağı gibi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bildiriyi imzalayan amiraller için “Bedeli neyse ödeyecekler” şeklinde bir açıklamada bulunmuştu. Üstelik AKP medyası da sözcüleri de sert çıkışlar yapıp amiralleri darbecilikle suçlamışlardı.
Amirallerin beraati Doğu Perinçek’in yargının altın yıllarını yaşadığını iddia eden görüşleri açısından ilginç bir gelişme. Kemalist-Avrasyacı kliğin sözcüsü olarak konuşan Perinçek, Fethullahçılarla AKP ortaklığının Ergenekon operasyonlarıyla içeri attığı başta güvenlikçi bürokrasi olmak üzere devlet klikleri temsilcilerinin önce beraatler ardından da kimi itibar iadeleri almalarının ardından sarf etmişti bu sözleri. Üstelik bu bahsi geçen subay ve bürokratların tekrardan iktidarın ortağı olmaları da bu altın çağın bir göstergesi olsa gerek. 2008’deki operasyonlarla birlikte devlet içerisinde saf dışı edilmeye başlayan farklı yönelimli ordu merkezli güçler 15 Temmuz sonrası açığa çıkan krizde eski konumlarına adım adım yerleşmek için fırsat bulmuşlardı.
Levent Göktaş olayı
Bu süreçte beraat edip itibarı iade edilenlerden bir tanesi de Necip Hablemitoğlu cinayetinin azmettiricisi olduğu iddia edilen Levent Göktaş idi. Levent Göktaş cinayetin 20. yıl dönümünde Bulgaristan’da tutuklanarak Türkiye’ye getirildi. Elleri kelepçeli aciz görüntüsü basına servis edildi. Çok değil sadece iki yıl önce Levent Göktaş’ın adı MİT müsteşarlığı adaylığı için geçiyordu. Göktaş, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinde de görev almış, devlet tarafından üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilmiş bir subaydı. Ergenekon operasyonunda içeri atılmıştı. Çıktı, itibarı iade edildi, hakkında MİT müsteşarlığı adaylığı iddiası olacak kadar rahat bir konumu vardı. Ama şimdi içeride.
Peki, Hablemitoğlu davası neden birden ısıtılıp bir iktidar ortağı mensubu içeriye atılıyordu? Üstelik yargının altın çağı(!) yaşanırken, Ergenekon paketine toplu olarak doldurulan ordu merkezli Kemalist kliklerin bir temsilcisi neden içeriye tıkılmış olabilir?
Ergenekoncu olarak adlandırılan kliklerin devlet içi operasyonlarda aldıkları ağır darbelerin telafi etmelerine izin vermenin bedelini Erdoğan ve şürekası çok iyi biliyor da ondan. Bir zamanların operasyon kurbanları şimdi oluşan güç yetmezliklerini görerek kendileri operasyonel atağa geçmek istiyorlar da ondan.
İstiklal patlaması ve İslami cemaatler
Yakın zamanda olan birkaç gelişmeye bakmak yeterli olacaktır. 13 Kasım İstiklal Caddesi saldırısı sonrasında yaşananlar devlet içerisindeki güç savaşlarının bir yansıması idi örneğin. Bu mecrada daha önce belirttiğim gibi çift taraflı enformasyon sürecine tanık olduk ve kontra bir eylem olduğu anlaşılan saldırı sonrasında kliklerin birbirleriyle didişmelerine açıkça tanık olduk. En azından bildiğimiz şey iktidarı paylaşan ortaklar bu eylem konusunda anlaşamadılar.
Öte yandan geçtiğimiz günlerde, bir cemaatte yaşanan ve iki yıldır yargılama sürecinde olduğunu öğrendiğimiz çocuk istismarı davasının ardından oluşan iklime dikkat kesilmek gerekiyor. Şüphesiz ki böyle bir olayın yaşanmış olması dehşet verici. Bunu ortaya çıkaran gazetecilerin de hakkını vermek gerekir. Öte yandan olay üzerinden cemaatler aleyhine yükseltilen söylemin, olayın cemaatlerin devlet içerisindeki konumları bağlamında tartışılması bizlere devlet içerisindeki güç savaşları hakkında bir şeyler sunuyor.
Yeri gelmişken vurgulamak gerekir, çocuk istismarı vakaları kabul etsek de etmesek de ne yazık ki sıkça ve coğrafi açıdan yaygın bir biçimde yaşanıyor. Konunun İslami referanslara dayandırılarak İslamileştirilmesi, buraya indirgenmesi birçok failin rahat hareket etmesine yol açması bir yana, çocuklardan yana tavır almamız gerekirken iktidar içi çatışmaların taraflarına savrulma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor bizleri.
Sonuç: Kavga alevleniyor
Gezi, 7 Haziran 2015 seçimleri, 17-25 Aralık derken, 15 Temmuz’da zirveye varan devlet krizi ideolojik olarak birbirlerine çok uzak kliklerin devleti ayakta tutma refleksiyle kurdukları bir tuhaf ittifakla kısmen dindirilmeye çalışılmıştı. Ancak bu kliklerin birbirleriyle olan tarihsel-ideolojik husumeti bu ittifakı daha doğumundan itibaren büyük kriz dinamikleriyle donatmıştı. Bütün olan biten bu dinamiklerin harekete geçmeleriyle ilgili. Her fraksiyon daha iyi bir konum tahkim etmek için hareket halinde.
Ergenekoncular olarak adlandırılan kliklerle Erdoğan’ın temsil ettiği İslamcı klikler arasındaki kavganın gitgide alevlendiği görülüyor. Ergenekoncuların operasyonun nesnesi konumundan gitgide operasyonlar organize edebilecek özneler konumuna gelmeleri devlet krizinin sert bir faza girdiğini gösteriyor. Bu seçim süreci gerçekten de önceki süreçlerden hiçbirine benzemiyor. Yarıklar gitgide derinleşme eğiliminde. Acaba seçimlere kadar yekpare bir devlet içi koalisyon görebilecek miyiz?