EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ‘Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 15 Ocak’ta İstanbul’da bir miting kararı aldık. İzlenecek yol, halk hareketinin sokağa inmesi’ dedi
Ekonomik krizin arttığı asgari ücret görüşmelerinin tıkandığı ve halk tarafından seçilmiş belediye yönetimlerine yöenlik yeni tehdştlerin açığa çıktığı bir ortamda Türkiye seçime doğru gidiyor.
Taksim’de yaşanan saldırı ve Ekrem İmamoğlu hakkında verilen siyasi yasak kararı ile birlikte nasıl bir seçim süreci yaşanacağı üzerine tartışmalarda muhalefetin ana gündemlerinden biri.
Öte yandan sosyalistler de yeni ittifakalr ile çözüm arayışlarını sürdürüyor.
Bu ittifaklardan Emek ve Özgürlük İttifakı Aralık ayının başından bu yana Adana, İzmir ve İstanbul gibi büyük kentlerde halk buluşmaları düzenleyerek, çözüm önerilerini alıyor.
İttifak içerisinde yer alan partilerden Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, MA’dan Rukiye Adıgüzel’e seçim gündeminin ve ittifak politikalarını anlattı.
İnsanlar geçinemiyor
Yayımladıkları deklarasyonu, düzenledikleri halk toplantılarında bizzat halka anlattıklarını aktaran Akdeniz, deklarasyonun içeriğine ilişkin halkın düşüncelerini de alıklarını belirtti. Halk buluşmalarında ekonomik krizin her alana yansıdığını gördüklerini ifade eden Akdeniz, “Çok ağır bir ekonomik tablo var. Zenginlerle fakirler arasındaki makas açılmış durumda. Bu iktidar sadece zengini zengin yapıyor, yoksulu daha çok yoksul yapıyor. Çarpıcı olan verilenden biri de, insanlar tek işte çalışarak geçinemiyorlar” ifadelerini kullandı.
Halk buluşmalarında neler konuşuldu?
Halk buluşmalarında Federe Kurdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları, HDP’nin kapatılması girişimi ve Alevi inancına saldırı gibi çok sayıda konuyu tartıştıklarını kaydeden Akdeniz, kurdukları kürsülerin temel konularının bu olduğunun altını çizdi.
Halk sokağa inmeli
Gelinen süreçte “tek adam” yönetimi olan Cumhur İttifakı’ndan ve onun yarattığı hak gasplarıyla saldırılarından kurtulmak gerektiğinin altını çizen Akdeniz, Millet İttifakı’nın da bu kadar sorun karşısında, “Hiç bir şey yapmayın. Sokağa çıkmayın. Sesinizi çıkarmayın. Aman ha provokasyon olur” şeklindeki tutumunu da eleştirdi. Akdeniz, “İstediğiniz kadar ‘sokağa çıkmayın’ deyin. İktidar durmuyor. Peş peşe saldırı yapıyor. İmamoğlu meselesinde ne yaptınız? Mecburen halkı belediyenin önüne çağırdınız. İzlenecek yol, halk hareketinin sokağa inmesi. Biz bu düzen muhalefeti çizgisinin iflas ettiğini düşünüyoruz” dedi.
15 Ocak’ta miting yapılacak
Baskılarla, saldırılarla seçime gidilen bir döneme girildiğini söyleyen ve bu yüzden de demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinin daha önemli bir hale geldiğini vurgulayan Akdeniz, 15 Ocak’ta İstanbul’da büyük bir mitin düzenleyeceklerinin bilgisini paylaşarak, bu mitingle halkın sesinin duyulması için kanallar açacaklarını vurguladı.
İmamoğlu kararı
İktidarın güç kaybetmekten kaynaklı Olağanüstü Hal (OHAL) süreci yaratarak seçime gitmek istediğini söyleyen Akdeniz, “Başka şansı yok. En son İmamoğlu kararı da bunu gösteriyor. Bu kadar haksız, hukuksuz verilen bu karar siyasi bir darbedir. Bölgede HDP’li belediyeler üzerinde kayyım yaptılar. Ama şimdi bu İstanbul’a uzandı. O zaman herkes söylüyordu, bizlerde söylüyorduk, ‘Bu bölgeyle sınırlı kalmayacak” ifadelerini kullandı.
İşçilerin engellenmesi
Toplumun bütün kesimlerinin taleplerini dile getirmek için sokaklara inmek istediğini fakat bu taleplerin “milli güvenlik tehdidi ” denilerek engellendiğini belirten Akdeniz, “Ya bu milli güvenliği hep bir şeyler mi tehdit ediyor? Yani hep patronların mı çıkarına olacak bu milli güvenlik? O milli denen şeyin içinde işçi sınıfı, emekçiler, Kürtler, Aleviler, ezilenler yok mu? Bu milli güvenlik nedir? Millet, memleket denen şey ne?” şeklinde tepkisini dile getirdi.
Bekaert işçileri
AKP’nin iktidar olmasından bu yana 200 bin işçinin grevinin yasaklandığını aktaran Akdeniz, “Yani grev hayal artık. Demek ki seçime kadar enflasyon, zam, açlık, sesini çıkartıp greve gitmek isteyen işçiye yasak. ‘Sen aday mısın? Senin de adaylığını yasaklıyorum.’ E başka? Partilere yasak, gazeteleri kapatma… Bütün bunlar yasak olabilir. Dolayısıyla bence izlenecek yol bekaert işçilerinin yoludur. Niye onu söylüyorum? Çünkü bekaert işçileri bugüne kadar olanlardan farklı bir iş yaptı. Dediler ki, ‘Grev yasağını tanımıyoruz. Grevi yapıyoruz, üretime başlamıyoruz. Bu bizim Anayasal hakkımız. İktidar bunu yok sayıyorsa bizde iktidarı yok sayıyoruz ve fabrikaya kapanıyoruz’ dediler ve fabrikaya kapandılar. Yani buradan bir kazanımda çıkabilir. İşte olması gereken budur” ifadelerini kullandı.
Mücadeleyi örgütlüyoruz
Olası seçimler için örgütleme çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Akdeniz, “Emek ve Özgürlük İttifakı mücadeleyi örgütlüyor, seçimleri örgütlemiyor diye bir şey yok. Seçimleri de örgütleyeceğiz. Orada daha geniş bir cepheyi de oluşturmak için ayrıca çalışıyoruz. Halk en zor zamanlarda bile bütün güçlerini meydanlara indirebiliyorsa, o zaman hiçbir güç bunun önünde duramaz. Erken, olağanüstü seçimler, seçim sonuçlarını yok sayma gibi şeyler de olacağı için… Yani faşist bir rejimin inşa edilmesine karşı birleşik bir emek cephesinin, demokrasi güçlerinin birliğinin örgütlenmesi gerekiyor. Ancak birleşe birleşe kazanabiliriz” dedi.
Oylar çantada keklik değil
Emek ve Özgürlük İttifakı olarak, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda temel çizgilerinin başkanlık koltuğunu kaldıracak bir aday olması olduğunu belirten Akdeniz, bunun sözünün yurttaşlara verilmesi gerektiğini söyledi. Akdeniz, son olarak, “Başkanlık sistemini lağvedecek ve en geniş halkın mutabık olduğu bir isim ve az çok talepler manzumesinde birleşebilecek bir şey yeterli bu açıdan. Ama illa bir dayatma olursa valla kimse kusura bakmasın, daha önce de söyledik işçilerin, emekçilerin, sosyalistlerin, Kürtlerin, Alevilerin oyu çantada keklik değil” ifadelerini kullandı.