Yönetmen Özcan Alper’in senaryosunu Murat Özyaşar ile birlikte kaleme aldığı, Sur ve Cizre gibi kentlerdeki yıkımı anlatan ‘Yıkıntılar Arasında’ filmi Avrupa’nın önemli film festivallerinden 66. San Sebastian’da izleyiciyle buluştu. Konuştuğumuz Alper bu kısa filmi için “Geriye dönüp bakıldığında bu sürece dahil bir hafıza oluşturmak istedim” diyor
Neğşirvan Güner / İstanbul
Sur, Cizre ve Nusaybin gibi kentlerde yaşanan yıkımın genç bir Kürt şair olan Lal’in gözünden anlatıldığı, yönetmenliğini ‘Sonbahar’, ‘Gelecek Uzun Sürer’ ve ‘Rüzgarın Hatıraları’ filmleriyle tanıdığımız Özcan Alper’in üstlendiği ‘Yıkıntılar Arasında’ isimli kısa animasyon film, 66. San Sebastian Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu.
Alper, İspanya’nın San Sebastian kentinde 22 Eylül’de başlayan ve 29 Eylül’de sona eren festivalde, dünyadan 12 yönetmenin kısa filmlerinden oluşturulan “Gure Oroitzapenak-Hatıralarımız” isimli uzun metraj film kapsamında gösterilen filmin özgün senaryosunu Murat Özyaşar’la beraber kaleme aldı.
Basklı şair Jose Sarrionandia’nın ‘Zor Zamanlar’ şiirinden yola çıkarak yazılan senaryo için Alper, “Bu şair enteresan bir yazar aslında. Türkiye’de kitapları yok ama bize çok tanıdık gelen bir hikayesi var” diyor.
Kısa animasyon filmin yönetmenliğini ise Vrej Kassouny üstlendi.
“Ben, kimin şahidiyim?” sözleriyle başlayan filmin seslendirmesi de Feyyaz Duman’a ait.
Filmde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) arşivinden fotoğraflar kullanılmış.
Yönetmen Özcan Alper’le filmin festivale gitme sürecini ve hikayesini konuştuk.
‘Yıkıntılar Arasında’ animasyon filminiz Avrupa’nın önemli festivallerinden biri olan 66. San Sebastian Film Festivali’nde gösterildi. Neler söylemek istersiniz ?
Yıkıntılar Arasında 66. San Sebastian Film Festivalinde diğer 12 filmle beraber uzun metraj film olarak gösterildi. Filmin çıkış noktası aslında Basklı şair Jose Sarrionandia’ndan şiirlerinden esinlenerek oluşturuldu ve diğer bütün filmlerde aynı şekilde sürgünde yaşayan bu politik yazarın yaşamından ve şiirlerinden esinlenilerek çekildi. Bu şair enteresan bir yazar aslında. Türkiye’de kitapları yok ama bize çok tanıdık gelen bir hikayesi var. 1970’lerin başında cezaevine giriyor yaklaşık 15 yıl sonra cezaevinden, birazda filmlere konu olacak şekilde müzik kolonlarının arasında gizlenerek çıkarılıyor. Sonrasında ise bir sürgün ve kaçak olarak yurtdışında yaşamaya başliyor. Şimdi ise Küba’da yaşıyor. Ama halen İspanya’ya gelemiyor.Bask özerk bölgesinin en çok tanınan şairlerinden biri. Şiirlerin de daha çok sürgünlük ve Bask halkının özgürlüğü ve dili üzerine yoğunlaşmış. Aslında diğer 12 yönetmenle beraber onun şiirlerine yoğunlaşarak bir film yapma teklifi onlardan gelmişti. Sonrasında filmin promiyeri San sebastianda yapılmak istendi.Festival’deki gösterimde doğal olarak seyircinin ilgisi de yoğundu çünkü Bask bölgesi için önemli ve iyi bir şair Jose Sarrionandia.
Kürt illerindeki yıkımı bir Kürt şairin gözünden anlatma fikri nasıl doğdu?
Biz de sürece içeriden daha çok tanık olarak dışarıdan izleyen, gören konumdaydık. Sonra bu şairle ilgili bir film yapma teklifi gelince ve onun şiirlerini okuyunca, o dönem Sur, Cizre, Nusaybin gibi Kürt semt ve kentlerinde yaşanan yıkımı ve yaşananları anlatmak için çok uygun olduğunu düşündüm.
Onlara da filmi Kürtçe çekmek istediğimi söyledim. Öncelikle şair Jose Sarrionandia buna çok sevindi. Çünkü kendi de aslında yıllarca Bask bölgesinin özgürlüğü, ısrarla Bask dilinde yazma ve Bask kültürünü yaymak için çaba sarf eden bir şair. Özellikle çekeceğim filmin Kürtçe olması, bu tarz bir meseleyi anlatıyor olması onun da çok hoşuna gitti. Fikir ilk böyle doğdu. Biz de filmi çektik.
Daha çok uzun metraj filmlerinizle tanıyoruz sizi, ama bu kez kısa bir animasyon filmle karşımıza çıktınız.
Filmi Diyarbakır’da çekmeye karar verdim bu süreçte, ‘Gelecek Uzun Sürer’ filmimi de orada çekmiştim. Tam da o ara Sur, Cizre ve Nusaybin gibi semt ve kentlerde ablukalar ve çatışmalar başlamıştı. Herkes gibi bende şehre geldim lakin Sur’a giremedik. Sonra bir süre bekledim ama bunun kısa sürmeyeceği belli oldu. Sonrasında da gördük zaten bütün kent komple yakıldı ve yıkıldı.
O süreçte animasyon filmler yapan arkadaşım Vrej’in önerisiyle filmi animasyon yapmaya karar verdim. Tabi bu süreçte hiç kolay olmadı. Düşündüğümüzden daha çok uzun sürdü. Yaklaşık bir yıla yakın bir süre gerekti, filmi yapabilmemiz ve bitirebilmemiz için. Filmin özgün senaryosunu Diyarbakırlı olan ve orayı iyi bilen ve kendisi’de Diyarbakırlı olan Murat Özyaşar ile birlikte Basklı şair Jose Sarrionandia’nın ‘Zor Zamanlar’ şiirinden yola çıkarak yeniden yazdık.
Senaryoyu Lal Lelaş , Seyyidhan Kömürcü ve Özkan Küçük gibi kentte yaşayan birçok şair ve yazarla paylaştık, konuştuk.Süreçle ilgili binlerce fotoğraf arasından 100’e yakın fotoğraf seçtik. Bu fotoğrafların daha çok, Sur, Cizre ve Nusaybin’de yaşanan bütün süreci anlatabilen kareler olmasına daha çok özen gösterdik. Özellikle şimdi için değil gelecekte ileriye dönüp bakıldığında , bu sürece dahil bir hafıza oluşması içinde böyle bir yol izledik. Daha sonrada bu fotoğrafları da klasik boya resim tekniğiyle boyayarak bir biçim oluşturduk.