Hiranur Vakfı’ndaki tecavüzü ‘siyasetin konusu değil’ diyerek savunan iktidarın anlayışını 12 yıl önce teşhir eden PKK Lideri Abdullah Öcalan, ‘Kadın etiği dediğim şey kadınının karar verme gücüdür. Kadın kocasının eşi, babasının kızı ya da abisinin kız kardeşi değildir, olmamalıdır’ dedi
Ataerkil devletlerin en faşizan haliyle karşı karşıya olan kadınlar, dayatılan toplumsal rolleri ret ederek, eril sisteme ve yasalara kıta kıta, ülke ülke alanlarda meydan okuyor. Kadın mücadelesi ve kazanımlarına en fazla saldırıların yaşandığı ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Özellikle iktidara geldiği 2002 yılında, seçim beyannamesinde “Kadına karşı şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesini gözettik” diyen AKP’nin ilk 7 yıllık pratiğinde kadına yönelik şiddet yüzde bin 400 arttı. “Sıfır tolerans”tan cins kırımına varan politikalara ve AKP’nin temsil ettiği zihniyete karşı her fırsatta uyarılarda bulunan, dayatılan gerici uygulamaları eleştiren PKK Lideri Abdullah Öcalan, daha 2010 yılında AKP’ye karşı kadınları ve kadın örgütlerini uyarmıştı.
En büyük tehlike AKP
Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi’nde Şubat 2010 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede, Semsûr’un Kolik (Kahta) ilçesinde 2009 yılında 16 yaşındaki Medine Memi’nin diri diri toprağa gömülerek katledilmesine ilişkin tepkisini ortaya koyarken, kadınları da şöyle uyarmıştı: “AKP, kadınlar için de büyük bir tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük kırıntılarını bile arar hale gelebilirler. Adıyaman’da Menzil tarikatı etkilidir, burada bir kız çocuğu diri diri gömülüyor, bu recm’den de daha tehlikelidir. İşte AKP’nin zihniyeti budur. Diri diri gömülmede yavaş yavaş toprağı yutar ölürsün, oysa recm’de en azından nefes alabiliyorsun. Yine gazetelerde her gün kadınlara yönelik şiddet haberleri var. İşte adam sokak ortasında kadını bilmem ‘beni sevmedin’ diye öldürmüş, başka bir yerde kulak kesmiş, burun kesmiş, bunların hepsi bu zihniyetin tezahürüdür. İşte bunun için diyorum; felsefe temelinde yaklaşın, felsefik çalışmalar yapın, tartışın, örgütlenin. Bunları, bu zihniyeti ancak bu şekilde durdurabilirsiniz. Yoksa varacağınız son budur, şimdiki sınırlı özgürlükleri bile kaybedersiniz.”
Direniş ruhlu kadınlar
2015 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlara gönderdiği mesajında ise Abdullah Öcalan, kadını kamusal alandan silip, ev ve aile kurumuna hapsetmeye çalışan iktidara karşı özellikle örgütlü gücün öneminin altını çizerek, şöyle demişti: “Kobanê şahsında, Arin Mirkan’ların direniş ruhuyla kadınlar gözlerini yeni yaşama, yeni uygarlığa açmışlardır. Bu duyguyla özgürlük mücadelesini yürüten siz cesur kadınları saygıyla selamlıyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü kutluyorum. Şimdi bütün dünya direnen kadınlar şahsında bunu görmeye ve dergilerinde bu güzelliği vermeye başladı. İşte, bu özgürlük tutkusu, buradan doğdu. Bunlar doğru anlaşılmalı. Kürdistan, Kürt realitesinde aşkın sosyolojisini bilmek gerekir. Ben aşkı, sevgiyi, aileyi inkâr etmiyorum. Bunlara bağlılık soylu bir bağlılıktır, ama özgür bir yaşam olmadan bunların bir anlamı yoktur. Benim bahsettiğim sosyal bir aşk, toplumsal bir aşktır.
Erkek dogmatiğini yıkını
Benim için kadın özgürlüğü her şeyden daha önemlidir. En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır. Hiçbir çirkinlik köle kadınla ve tahakkümcü erkekle birleşmek bütünleşmekten daha alçak ve iğrenç olamaz. Yine hiçbir birlik ve bütünlük özgür kadınla ve tahakkümü yenmiş erkeklikle yaşamaktan daha değerli güzel ve doğru olamaz. 30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Kadın cinayetlerinden tutalım da kadın sünneti, tecavüz ve benzeri hepsine karşı mücadele veren bir sözleşme olmalı. Derinlikli ele almalısınız. Erkeklere güvenmeyin. Erkek dogmatiğini yıkın. Kadınlığınıza güvenin. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesiyle sağlanır. Bu nedenle bizim devrimimiz kadın devrimidir”
İki anlayış çatışıyor
Kadın olmadan yaşamın olmayacağının altını çizen Abdullah Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özgürlük olmadan etik ve estetik olmaz. ‘Kadın etiği’ dediğim şey kadınının karar verme gücüdür. Bir kadını alma ya da kızını verme kabul edilemez. ‘Ben benim’ diyeceksin. ‘Ben kimsenin değilim.’ Kadın kocasının eşi, babasının kızı ya da abisinin kız kardeşi değildir, olmamalıdır. Kadın kendisi olmak durumundadır. Bunun formülü tutkuyla çalışmaktır, yoğunlaşmaktır, karanlığı aydınlatmaktır.
Kadın özgürlüğü birinci maddedir
‘3 çocuk, erken evlilik’ diyor. O da bilinçli olarak söylüyor, ben de bilinçli olarak söylüyorum. İki anlayış çatışıyor. Bakalım o mu kazanır, biz mi kazanırız göreceğiz. Benim buradaki demokratik çözüm başlıklarımda da kadın özgürlüğü birinci maddedir. Anlamıyorlar. ‘Bunun demokratik çözümle ne alakası var’ diyorlar. Ben net konuşuyorum. Kadın özgürlüğünün demokratik çözüm ile ilişkisi nettir. Daha önce de söyledim, bu kadar kadının öldürüldüğü bir ülkede, ben bu devlete üye olmam. Çözüm; kadının eşitlik, özgürlük hukukuyla beraber olur. Kadın hukuku-özgürlük hukuku benim için esastır.
Kadınlara güveniyorum
5 bin yıllık erkek egemen kültür, tecavüzcü kültürdür. 9 bin yıllık çökmüş olan kadın gerçeğini özgür kadın olarak ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Bu nedenle tüm müzakere çalışmamızın özü, çiçeği kadın çalışmasıdır. Çünkü kadın sorunu kültürel, siyasal, ekonomik ve sosyolojik bir sorundur. Devletle de benim diyalogum kadın özgürlüğü lehine demokratik toplum projesini demokratik devletle buluşturmak üzeredir. Kadınların ‘Öcalan özgür olmadan özgür olmayacağız’ sloganı güzeldir. Çünkü ben özgürüm. Siz de özgür olacaksınız. Bu konuda siz direnen kadınlara çok güveniyorum. Şunu belirtmeliyim ki böylesi tarihi bir süreçte kadınların ilk defa bir müzakere heyetinde yer alması tarihi değerdedir ve kutluyorum. İnanıyorum ki 21’inci yüzyıl kadın özgürlüğünün sağlandığı yüz yıl olacaktır. Bu temelde bir kez daha hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum özgürlük mücadelenizde başarılar diliyorum.”
1 yılda 330 kadın katledildi
Abdullah Öcalan’ın yaptığı değerlendirmelerde “tehlike” olarak işaret ettiği öngörüleri ise AKP’nin 20 yıllık iktidarı süresince bir bir çıktı. Her fırsatta kadınları hedef alan ve aşağılayan konuşmalarıyla bilinen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “abartılıyor” dediği kadına yönelik şiddete karşı ülkedeki mekanizmalar işletilmediği gibi devre dışı bırakıldı. Erkek şiddeti her an kadınların yaşamına kast ederken, toplumsal bir sorun olan kadına yönelik şiddetle mücadele bir yana önleyici mekanizmalar, şiddeti ve ölümü “reva” gördü. Koruma talebinde bulunmalarına rağmen katledilen kadınların çoğunun failli ortaya çıkarılmadı. JINNEWS’in şiddet çetelesine göre, sadece 2022 yılının 11 ayında 330 kadın en yakınındaki erkek tarafından katledildi, şüpheli ölümler arttı.
AKP-tarikat ilişkisi
Abdullah Öcalan’ın sık sık dikkat çektiği tarikat ve cemaatler ise, AKP ile ilişkileriyle kamuoyundan düşmedi. Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, kızı H.K.G.’yi 6 yaşında 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli ile “evlendirmesi” ile bir kez daha kamuoyunun gündemine gelen İsmailağa Cemaati’nin öncülük ettiği kampanya sonucu Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Katliamların arttığı bir dönemde tartışmaya açılan sözleşmenin kaldırılmasıyla birlikte şiddet ve katliamların önü açıldı.
Sözleşmenin kaldırılmasından alınan güçle bu kez Nur Cemaati, 6284 sayılı kanunun kaldırılmasını talep etti. Anayasa tartışmaları ile Medeni Kanun yine hedefe konulmuş oldu.
Kadın derneklerine saldırı
15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında kadınlara, hukuki, ekonomik ve psikolojik destek veren Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Anka Kadın Araştırmaları Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Özgür Kadın Kongresi (Kongra Jınên Azad-KJA), Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği, Van Kadın Derneği 16 Kasım 2016’da kapatıldı. Bu derneklerin kapatılmasıyla şiddete maruz bırakılan kadınların destek aldığı kurumlar ellerinden alındı, okuryazarlık kursları, farkındalık eğitimleri ve projeler yarıda kaldı.
Kadınları yerel yönetimlerde yetki ve söz sahibi kılan “Eşbaşkanlık” terörize edilmeye çalışılarak, hedef alındı. Yargılama konusu yapıldı.
Tarikatları nasıl savundular?
Yürütülen ekonomi politikasının yoksullaştırdığı halk, çocuklarını tarikat ve cemaatlere yönlendirmeye başladı. Basına yansıyan verilere göre, tarikat ve cemaatlere ait kayıtlı yurt sayısı son 5 yılda yüzde 93 artış göstererek, 3 bin 331’e ulaştı. Daha önce Milli Eğitim tarafından denetlenen tarikat ve cemaatler Diyanet’in sorumluluğuna alındı ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüzde ciddi artış yaşandı. Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun tecavüze maruz bırakılmasına ilişkin “bir kereden bir şey olmaz” diyen AKP iktidarı, 2 yıl önce haberdar olduklarını belirttikleri Hiranur Vakfı’ndaki tecavüzü de “siyasetin konusu değil” diyerek savundu. Erdoğan, İsmailağa Cemaati’ni “inanç temsilcisi kurum” olarak ilan etti.
Adalet Bakanlığı’nın 2021 Adli Sicil İstatistiklerine göre, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar kapsamında açılan 50 bin 370 dosyanın 20 bin 459’u çocuğa yönelik taciz ve tecavüz davalarından oluştu.
HABER MERKEZİ