İnsan şu anda iktidarıyla muhalefetiyle devleti yönetenlerin Kürt sorununa bakışlarını görünce, bu ülkedeki demokrat insanların ve Kürt siyasetçilerin bu sorunu çözmek için daha yaratıcı başka yollar bulmaları gerektiğini düşünüyor. Yani neredeyse HDP hariç parlamentoda bulunan vekiller ve onların siyaset anlayışlarında “bölünme” korkusu öylesine yerleşmiş ki bu insanların rasyonel düşünmeleri neredeyse imkansız. Konuştuğunuzda, çoğu bu sorun çözülse kimse Türkiye’yi tutamaz diyor ama kimsenin tutamayacağı bir ülke olabilmek için sorunu çözmek konusunda ise bir şey yapmak istemiyor.
Bu tutumun nedeni, her ne kadar askeri vesayeti yıktık diye övünseler de aslında bütün siyasetçiler özellikle de bu konuda “güvenlik bürokrasisine” bakıyorlar da ondan. Yani asker ve siyasetçiler ilişkisi daha henüz askerlerin siyasilerden emir alma noktasına gelmiş değil. Aksine, pek renk vermeseler de bence durum bu. Zaten bu demokrasi düzeyinde tersi nasıl olabilirdi ki? Burası hala kaba gücün hakimiyetinin hüküm sürdüğü bir yarı Ortadoğu ülkesi.
“Bölünme korkusu” dedim ama olayın görünen yüzü bu olduğundan. Bu korkunun arkasında ise koca bir güç ve servet elde etme mekanizması yatıyor. Bu ülkeyi yönetenler bu ülkenin kolay kolay bölünmeyeceğini bilmezler mi? Pekala bilirler. Ama Kürtlerin taleplerinin varlığını demokratik yollarla karşılamaya çalışmanın, bu iş için çalışacak siyasiler açısından bir getirisi olmayacağını da bilirler. Aksine bu talepleri bir kamuflaj olarak kullanarak görece otoriter bir rejim içinde servet ve güç edinmek çok daha mümkündür. AKP’nin 20 yıllık iktidarının başlangıcında “Anadolu kaplanlarından” henüz çaplarını tam olarak bilmediğimiz “Beşli Çetelere” nasıl varıldı dersiniz? (Her ne kadar adlarına beşli çete deseler de sayı sizi yanıltmasın, gerçekte çok sayıda sermaye gruplarından oluşuyor.)
Öyle ki AKP iktidarı, Cumhuriyetin 80 yıllık sermaye gruplarından belki de çok daha güçlü sermaye gruplarını bu 20 yılda yarattı. Artık kendi ideolojik pozisyonlarının arkasında KOBİ niteliğindeki “Anadolu Kaplanları” değil, onlardan kat be kat daha güçlü “Beşli çeteler” var. Tabii bunlar ekonomik servet biriktirmenin görünen yüzleri, bir de devlet kurumlarına kolay kolay sökülüp atılamayacak yerleştirilmiş insan gücünü düşünürseniz ne ile karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılır.
Bu nedenle de özgürlükçü ve demokrat bütün güçlerin bu gerçek üzerinden yeni bir bakış açısı geliştirmeleri isabetli olmaz mı? Bence bu çok gerekli. Gerekli çünkü, gelişen bu olgulardan çok önce benimsenmiş muhalefet yapma tutum ve yöntemleri artık işe yaramıyor. Bugüne dek yapılması gerekenler yapıldı ama karşımızda oluşmuş yeni güçleri ve imkanlarını dikkate alarak yeni muhalefet tarzları geliştirmenin zamanı. Bunların neler olacağını tabii ki bilmiyorum. Kendime göre bazı düşüncelerim var ama benim önerim bütün demokrat güçlerin kendi imbiklerinden geçirdikleri düşünceleri bir araya getirmeleri. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bizim de söyleyeceklerimiz var, diyerek bizim için de yeni bir başlangıç yapmak neden mümkün olmasın ki?