Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçarak, madencilerin çalışmakta olduğu bir mağaraya (İzmit’te) sığınan ve bu madenciler tarafından korunarak daha sonra azize kabul edilen Santa Barbara’ya atfedilmiş bir gün olan 4 Aralık, madenciler günü olarak kutlanıyor. Mitolojide madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul edilen Santa Barbara’nın mağaraya yerleşmesinden önce Anadolu’da, daha sonra da Avrupa ve tüm dünyada “Dünya Madenciler Günü” olarak kutlanılmasına neden olduğu söylenmekte.
4 Aralık günü uzun yıllardır maden işçilerinin kutladığı bir gün. Ancak Türkiye’de her nedense maden patronlarının kutlama yapması dikkat çekici. Maden işçilerinin kitlesel kıyıma uğradığı Türkiye’de bu kıyımın başlıca müsebbibinin patronlar olmasıyla, ‘Santa Barbara maden işçilerine ihanet edip patronların safına mı geçti?’ gibi sorular insanın kafasını karıştırıyor. Dünya Madenciler Günü’nü kutlayan Türkiye Madenciler Derneği’nin (TMD), bu yılki etkinliğinin temasını “Küresel Ekonomideki Değişim ve Madencilik” olarak belirlediği konferansını Hilton İstanbul Bosphorus Otel’de gerçekleştirdi.
Konferansın açılışında konuşan TMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu, madenciliğin zorlu çalışma koşulları nedeniyle tüm iş süreçlerinde ‘güvenlik’ konusunun daima hassasiyetle takip ettiklerini iddia ederek, “Yaşadığımız kazalar sektörümüzde İSG bilinç ve kültürü oluşturmanın önemini bizlere en yakıcı şekilde gösteriyor” derken, bu sözleriyle işçileri suçlayabiliyor. İşçinin çalışma koşullarını Soma’da olduğu gibi santrale acil kömür yetiştirmek için üretim baskısıyla ve hiçbir önlem almadan işin sürmesini sağlayanlar, İşçi Sağlığı Güvenliği (İSG) sorununu işçinin bilincine yıkmaktan geri durmuyor.
Emiroğlu’nun, “Son olarak Ekim ayında Bartın’ın Amasra ilçesinde yaşanan kazada yitirdiğimiz 42 madenci için yüreklerimizde tarifsiz bir acı var. Bu nedenle bu yılki 4 Aralık’ı son derece buruk kutluyoruz. Bu vesileyle bugüne kadar madenlerde özveriyle çalışırken hayatlarını yitiren tüm maden şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Dünyanın en zor ve en anlamlı mesleğine hayatlarını adayarak, yeraltı kaynaklarını insanlığın hizmetine sunan madencilerimizin önünde saygıyla eğiliyor, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü kutluyorum” sözleri ise yenilir yutulur cinsten değil.
İş Sağlığı ve İşçi Meclisi Güvenliği’nin (İSİG) açıkladığı son verilere göre, son 20 yılda 1989 maden emekçisi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Neymiş ‘mesleğine hayatlarını adayanlar’mış! Emiroğlu konuyu galiba yanlış anlamış. Hiçbir işçinin patron kazansın diye hayatını falan adadığı yok. Maden işçisi bu sömürü düzeninde madene inerken sadece ekmek peşinde, patronlar ise onun ekmeğine, aşına göz koyanlardan başkası değil.
Eczacıbaşı Esan Madencilik’e bağlı çinko ve kurşun madeninde çalışan 243 işçi sendika üyesi oldukları gerekçe gösterilerek ironik biçimde 4 Aaralık günü işten çıkarıldı. Bağımsız Maden İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır, “İşçiler düşük maaşlar ve olumsuz çalışma koşulları nedeniyle sendikaya üye oldu. Taşeron firma ‘küçülme’ bahanesiyle haklarını arayan işçileri işten attı. Buna karşı mücadelemizi sürdüreceğiz” diyerek madende direniş başlatıldı. Emiroğlu yaptığı konuşmada işçi ölümlerine güzelleme yaparken, patronların sendikalara düşman olması ve eğer sendika olacaksa işveren yanlısı sarı sendikaları işçilere dayatmasının bir tek nedeni var; o da işçi değil köle arzularından başkaca bir şey değil.
301 Madenciler Derneği Başkanı İsmail Çolak, Soma maden katliamında yitirdiği oğlu hakkında, “Bizim kayıplarımız için ‘Kader’ diyenler oldu. Bu kesinlikle kader değil. Bu işveren, sarı sendika ve siyasi iktidarın işbirliği yapmasıyla ortaya çıkan ihmaller bütünüdür. Dolayısıyla çok basit önlemlerle bu katliamları engellemeyi tercih etmek yerine kâr odaklı hareket ettiler. Maden katliamları da bu nedenle oldu” sözleriyle, devletin ve patronların katliamlarda bir tercihi uyguladıklarına dikkat çekerken, Emiroğlu sözleriyle adeta işçilerle dalga geçiyordu.
Diğer yandan, işçilerin canları üzerinden büyüyen maden sermayesine orman katliamları için ödedikleri ağaç bedeli de çok gelmiş. 24 Kasım’da yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde 2022 yılı için Yeniden Değerleme Oranı’nın yüzde 122,93 olarak belirlenmesi sonrası Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu ortak bir açıklama yayınladı.
TİM’in açıklamasında, “Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) özel gelirlerine bakıldığında, bu gelirlerin yüzde 50’sinin madencilik sektöründen geldiği görülecektir. Madencilerin 2021 yılında Orman Kullanım Bedeli karşılığında OGM’ye ödediği bedel yaklaşık 2,3 milyar TL’dir. 2023 yılı için belirlenen yüzde 122,93’lük oran devreye girerse maden sektörünün OGM’ye ödeyeceği bedel yaklaşık 6 milyar TL’ye ulaşacaktır” denilerek Erdoğan’dan anlayış bekledikleri belirtildi.
AKP iktidarı bugüne kadar 2 milyon hektara yakın meraları ve ormanları maden şirketlerine peşkeş çekerken, şirketlere uyguladığı teşvikler ve vergisizlik sermayeye yetmiyor. Türkiye öyle bir iktidar tarafından yönetiliyor ki, sermayenin her talebi hemen karşılık bulabiliyor. Bu taleplerinin de karşılık bulacağına ve çok yakında yeniden değerleme rakamının düşürüleceğini belirtmek gerekiyor. AKP madencilerden 2 yıldır pandemi gerekçesiyle vergi bile almazken, şirketlerin bu kadar arsız olmalarının tek nedeni elbette Türkiye’de kurulan sermaye diktatörlüğüdür.