PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın CPT heyeti ziyaretine çıkmamasına dair konuşan avukatı Cengiz Yürekli, CPT’nin açıklamama yapmamasına dair, ‘Muhataplarına, kaygı ve endişeye sahip olanlara doyurucu bir bilgi verilmediği sürece hiçbir şey ifade etmez ki bu ziyaretler’ dedi
İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 20 aydır haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş engelleri “disiplin cezaları” ile gerekçelendirilirken, HDP ve DBP Eşbaşkanları, uluslararası ve Türkiye’deki yüzlerce avukat, milletvekillerinin Adalet Bakanlığı’na yaptığı görüşme başvurusuna ise cevap verilmiyor. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 20-29 Eylül tarihli Türkiye’ye ziyaretinde İmralı’yı da ziyaret ettiğini açıkladı. Asrın Hukuk Bürosu, 29 Kasım’da yaptıkları açıklamada, müvekkillerinin CPT ile görüşmediğine dair duyum aldıklarını kamuoyu ile paylaştı.
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, CPT’nin ziyaretini ve müvekkillerinin tutumuna dair Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a konuştu.
Neden görüşme olmadı?
CPT’nin müvekkilleriyle ilgili kamuoyuna sağlık ve güvenlikleri hakkında bir açıklama yapmadığının altını çizen Yürekli, “Bizler avukatları olarak, CPT’nin ziyaretinde Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleşmediği duyumunu kamuoyuna paylaştık zaten. CPT ile yaptığımız özel görüşmede de bunun aksini teyit edemediğimizi de belirttik. Şu ana kadar bu hususu yalanlayan, aksini iddia eden bir durum da gelişmedi. Neden görüşme olmadı, hükümet mi izin vermedi, CPT buna güç mü getiremedi, Sayın Öcalan mevcut tecrit durumunda CPT’nin rolünü protesto ederek bu durumu mu teşhir etti? Ya da bilmediğimiz, ihtimaller üzerinden fikir geliştirmek istemediğimiz başka durumlar mı var? Onu bilemiyoruz. Bu durumu ancak müvekkillerimizle görüşmemiz sağlandığında öğrenebiliriz” dedi.
Konsey haber yaptırdı
Bazı tarafların CPT’nin bağlı olduğu sözleşme ve tabi olduğu gizlilik politikası gereği İmralı’ya yaptığı ziyarete ilişkin ayrıntı açıklayamayacağını ifade ettiğini hatırlatan Yürekli şöyle devam etti: “Hatta bir Alman ajansı üzerinden konsey merkezli böyle haberler yapıldı. Bizler elbette ki CPT’nin raporlama ve bunun açıklanma sürecini biliyoruz. Bağlı olduğu sözleşmenin ne gibi yetkiler verdiğini de ne gibi sınırlamalar getirdiğini de biliyoruz. Bundan habersiz değiliz. Ancak ne bizim taleplerimiz bu kapsamdadır ne de mevcut İmralı gerçekliği bu sınırlamalara sıkıştırılabilecek niteliktedir. Bizler normal sürecin dışında açıklanacak, bütün kriterleri karşılayan, genel niteliklere sahip dört başı mamur bir raporu açıklamasını talep etmiyoruz ki. Sayın Öcalan ile görüştünüz mü, sağlık ve güvenliği ne durumdadır? Bunun bilgisini talep ediyoruz. Bu da pekala insan haklarını önceleyen misyonunun bir gereğidir.”
Kabul edilemez
CPT Sözleşmesinin İmralı bağlamında yanlış yorumlandığına vurgu yapan Yürekli, “CPT Sözleşmesi oluşturulurken, 21’inci yüzyılda, modern hukukta İmralı gibi bir sistem öngörülmüş müdür, benzeri var mıdır? CPT’yi sınırlayan sözleşme hükümleri böylesi bir duruma hazırlıklı mıdır, bunun için geçerli midir? Şüphesiz hayır. Bütün bunlar İmralı tecrit rejimin ne denli insan aklı ve vicdanı dışında kurgulandığını gösteriyor. Öyle sıradan hakların belli süreliğine kesintiye uğraması değil söz konusu olan. Avrupa hukuk sınırları içerisinde devletin güvencesi altında olan insanlardan 21 aydır haber alamamaktan bahsediyoruz. Böylesi bir durumda CPT’nin yalnızca taraf hükümetle işbirliği içinde olması aileye, avukata bilgi vermemesi kabul edilemezdir” dedi.
Tecride ortak
Bu durumda ziyaretin hiçbir anlamı da olmayacağını belirten Yürekli, “Muhataplarına, kaygı ve endişeye sahip olanlara doyurucu bir bilgi verilmediği sürece hiçbir şey ifade etmez ki bu ziyaretler. Danışıklı dövüşten öte anlam ifade etmez, işkenceye meşruiyet oluşturma normalleştirme sonucunu doğurur. Mevcut tecrit haline ortak olmak anlamına gelir. Olası sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmek demektir” ifadelerini kullandı.
Menfaatler yaklaşımı etkiliyor
CPT’nin Avrupa yargısına, Avrupa Konseyine bağlı işkenceyi önlemekle yükümlü bir denetim mekanizması olduğunun altını çizen Yürekli, “Devletler arasındaki ekonomik, politik, güvenlik anlaşmaları, diplomatik temaslar Konseydeki oy dağılımında etkili olabiliyor. Yani hükümetlerin uluslararası zeminde ilişkilenmeleri demokrasi ve insan haklarını önceleyen bir yaklaşımı değil, birbirleriyle menfaatleriyle uyumlu bir dış politikayı merkezine almaktadır. Haliyle Konseyin bir organı olan CPT’nin yaklaşımında da bu durum etkisini gösteriyor” diye konuştu.
İSTANBUL