Gelin seçtiğimiz son bir zaman diliminde aynı anda olan olayları ve yaşadıklarımızı üst üste koyalım. Siyaset arenasında oyunu kuran egemen kimliklerinin aynı oyunu birbiri ile yarışa yarışa aynen oynadıklarına tanık olmamak mümkün değil.
Son günlerde yaşananlar içinden sadece yaşama, yaşam alanlarına yapılacaklar için birkaç siyasi hamlede bile bu tüm açıklığı ile görülüyor.
Siyasi iktidar Paris İklim Anlaşması’nı imzalayarak hedeflediği yeşil ekonomi fonlarına adaylığını katıldığı tüm toplantılarda, hazırlığını sürdürdüğü stratejilerde ortaya koymaya devam ediyor. Sochi’de (21-22 Kasım’da) düzenlenen 12. nükleer enerji fuarında enerji bakanlığı yetkilisi -Türkiye’ye sadece Sinop ve Akkuyu’da değil daha çok nükleer santral açacağız- sözü ile nükleer sanayiye verilecek desteği işaret etti.
Bu açılımdan birkaç ay öncesinde hatırlayacağınız gibi temmuz ayı başında Avrupa Parlamentosu’ndan üye ülkelere ve Avrupa Birliği’ne aday ülkelere nükleer projelerinden vazgeçmemeleri, nükleer üretimin sürdürülebilir olduğunu belirten bir çağrı yapılmıştı. Çok değil çağrıyı takip eden günlerde Ankara Polatlı da bir mera alanı (7 Temmuz 2022 tarihinde) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu Başkanlığı (TENMAK) tarafından Ankara Valiliği il Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden Polatlı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne Avdanlı köyünde kurulacak nükleer atık depolama tesisi için 4 milyon metrekarelik mera alanında tahsis değişikliği talep edildi.
Avdanlı köyünün ismi Kürtçe Erdê Avdan’dan geldiği belirtiliyor; sulak toprak anlamını taşıyor, bölgenin tarım alanı ve sulak alan, bölge halkı geçimini tarım ile sağlıyor, nükleer atık deposu olarak kullanılacak meralar hali hazırda hayvancılık için aktif kullanılıyor. Bu bölge siyasi iktidarın yasa değişikliği ile 4342 sayılı Mera Kanunu’nda daha önce yaptığı düzenlemelere dayandırılarak “tahsis amacı değişikliği” ile “Radyoaktif Atık Yönetimi Merkezi, Radyoaktif Atık Bertaraf ve Depolama Yerleşkesi” olarak kullanılacak.
Ve siyasi iktidar böylece sıkıştığı siyaset cenderesinden yaşamı sınırsız ve zamansı boyutta yok edecek nükleer üretiml katliamları ile çıkmaya çalışacak. Uluslararası nükleer endüstrisine ister radyoaktif atıklarını depolamaları için, ister nükleer enerji üretmeleri için, isterlerse bugüne kadar sessizce sakladıkları nükleer füzeleri kurmaları için yer sunacak, sermaye birikiminden kendisi de dahil iktidar elde edecek.
Bu amaçlarını yasallaştırmak için bir de İklim Değişikliği Yasa Tasarısı hazırladılar. Önümüzdeki günlerde yapacaklarını, doğal alanları nasıl enerji, maden ve inşaat talanına açmaya devam edeceklerini bu tasarı ile yasallaştırmış olacaklar.
Egemen muhalefet mi ne yapacak, lütfen yazı tura oyun kurucuların diğerine bakalım birlikte Cumhuriyetin 2. Yüzyılında CHP Enerji Politikaları (Kasım 2022) raporu bu sürecin aynen sürdürüleceğini bizlere açıkça ilan ediyor.
Rusya’nın enerji hakimiyeti üzerinden sürdürdüğü stratejileri nükleer hipersonik füzeleri 2022 yılı sonuna kadar yerleştirip tüm dünyayı nükleer saldırı ile tehdit ettiği bir süreçte yeşile boyanmış ekonominin oyun kurucuları ülkeleri yok oluşa doğru hızla sürüklemeye devam ediyor.
Çin 2028’de “Çang’ı 8” isimli nükleer enerji üretimli bir araştırma üssünün Ay’ın güney kutbuna yerleştirileceğini açıklıyor
Kapitalizm; uluslararası kararları, yeşile boyadıkları stratejileri ile sermaye projeleri ve uygulamalarını ulus devletlerin desteğinde yaşamı tehdit ederek sürdürmeye çalışıyor. Krizleri arttıkça kapitalistlerin ve onların taşeronları siyasi iktidarların saldırısının dozu şiddeti, etki alanı artarak sürecek, bu tüm açıklığı ile görülüyor. Tüm bu süreci demokrasiye evireceğini söyleyen egemen siyasetin muhalefet kanadı ise aynı cümle kalıpları ile aynı senaryoyu oyunun akışına dokunmadan kendi siyasetçileri ile önümüze tekrar koymaktan hiç ama hiç çekinmiyor. Sanırım ellerinde şöyle bir toplum mühendisliği verisi var;- değiştireceğiz diyelim içeriğine, uygulamalara bakmazlar, bize inanırlar nasıl olsa-. Toplumun aynı oyun kurgusuna sıkıştırılmaya mahkûm olduğunu düşünüyorlar ve devleti yönetim yetkisinin halklar tarafından nasılsa bu iki ekipten birine vereceklerinden çok eminler. Algı yönetimi ile kazanacaklarını ve sömürü siyasetini sürdüreceklerini düşünüyorlar.
Ciddi yanılıyorlar. Nasıl mı bu kadar kesin söyleyebiliyoruz; planlamaları bugüne değin yaptıkları ortada, politik hedefleri yaşamın diyalektiğine aykırı da ondan. Bizler yazı tura ile yaşamımızı belirlemeyeceğiz de ondan. Aynı senaryoyla tekrar tekrar sahneye konan sonu da başı da süreci de ödenen bedelleri de belli olan saldırı ve yok ediş stratejilerini daha fazla sürdürmelerine göz yummayacağız da ondan. Yaşamın özgürlüğünü birlikte öreceğiz, Yaşamı kapitalist sistemin saldırılarına, baskıcı rejime karşı korumanın, özgürleştirmenin yol ve yöntemlerini birlikte oluşturacağız da ondan. Bizler; yaşamın özgürlüğü, eşitliği için mücadele eden halklar; kadınlar, gençler, işçiler, emekçiler, ekoloji örgütleri, emek, meslek örgütleri, bu oyunu tersine çevirecek yaşamı sıkıştığı sistem baskısından birlikte kurtaracağız, sözü de kararı da bizler vereceğiz de ondan.
Kimsenin kuşkusu olmasın cevabını seyirci sandıklar yaşamı özgürleştirmeye kararlı olanlar halklar verecek. Bizler yaşamı birlikte özgürleştireceğiz.