İmralı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın CPT ile görüşmeye çıkmamasını değerlendiren avukat Cemal Demir, bunun bir tecrit protestosu olduğunu belirtti
Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 20-29 Eylül tarihli Türkiye ziyaretinde, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne yaptığı ziyarette PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın görüşmeye çıkmaması kendisine yönelik endişeleri arttırdı. 20 aydır kendisinden haber alınmayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yüzlerce avukatın yapğtığı görüş başvuruları sonuçsuz kalırken, son gelişme üzerine birçok yerde eylemler başladı.
CPT ziyareti ve ağırlaşarak devam eden tecrite ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Cengiz Özbasar’a değerlendirmelerde bulunan avukat Cemal Demir, Öcalan’ın sıradan bir kişi olmadığını, 20 aydır kendisinden haber alınmadığını, CPT’nin kısa da olsa ziyarete dair bir bilgi paylaşımı yapması gerektiğini söyledi.
Bilgi paylaşımının yapılmamasının CPT’nin bağlı olduğu kuruma ve hukuka aykırı bir tutum olduğunu kaydeden Demir, “Dolayısıyla CPT’nin bir açıklama yapması, sözleşmeci olan Türkiye’nin İmralı’daki hukuk dışı tutumunun bir an önce sona erdirmesine ilişkin bir çalışması olabilirdi” dedi.
Bu protestoyu doğru okumak gerek
Öcalan’ın CPT heyeti ile görüşmeye çıkmamasını değerlendiren Demir, “Asrın Hukuk Bürosu, CPT’nin İmralı ziyaretinde Sayın Öcalan’ın CPT ile görüşmeye çıkmadığını ifade etti ama buna rağmen CPT bunun aksini ortaya koymadı. İmralı özel bir hapishane ve Sayın Öcalan mutlak tecrit altındadır. Özellikle son dönemlerde tecrit durumu daha da ağırlaştırılmıştır. Sayın Öcalan, görüşmeye çıkmamayla; ‘Bu tecridin bir parçası olmayın, kabul edilmez bir durumdur’ mesajı vermiştir. Bu durum; 20 aydır hiçbir hukuki temel olmamasına rağmen, hiçbir şekilde görüşmelerin gerçekleşmemesine karşı bir protesto durumudur. CPT gibi bir kurumun Sayın Öcalan’ın koşullarını bilmemesi mümkün değildir. Bütün uluslararası platformlara taşınmış ve koşullar herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmaması, CPT’nin tutumuna eleştiridir ve dışarıya mesajdır” dedi.
En önemli amaç tecriti kırmak olmalı
Tecridin mutlaka kırılması için yol ve yöntemlerin belirlenmesi gerektiğini dikkat çeken Demir, “Halk bugüne kadar Sayın Öcalan’a yönelik tecride karşı birçok farklı protestolarda bulundu. Gelinen aşama, kritik bir aşamadır. Sayın Öcalan’ın özellikle Ortadoğu, Rojava, Güney Kurdistan ve Bakur’a dönük açıklamalarının olabileceği ve bu açıklamalarının ön açıcı olabileceğine dönük durumlar söz konusu. Dolayısıyla bölgeye dair fikirlerinin etkilerini toplum görmek ister. Bu nedenle, tecridin kırılması çok önemli ve topluma mal edilmeli” diye kaydetti.
Birçok boyutu var
Tecridin hukuki, toplumsal, siyasal ve en önemlisi psikolojik boyutlarının olduğunu ifade eden Demir, “Burada en önemli boyut ise psikolojik boyuttur. Bu boyutu açığa çıkarmamız gerekir. Bu psikolojik boyutun amacı, tecridin topluma kabul ettirilmesidir, kanıksanmasıdır. Uluslararası ve ulusal hukuka aykırıdır ve suçtur. Aynı zamanda işkence, kötü muameledir. Bir kimsenin dış dünya ile temasının kesilmesi, insanlık dışı ve onur kırıcı bir davranıştır. Böyle bir infaz biçimi Türkiye’de yoktur. Türkiye’de tutsağın dış dünya ile temasını kesmeye dönük telefon, aile, avukat ve mektup hakkının ortadan kaldırılması şeklinde bir infaz ve ceza uygulaması yoktur. Bu kendi iç hukukuna bile aykırı bir durumdur. Dolayısıyla, bu işin hukuka aykırı boyutudur. Toplumsal boyutu ise, toplum üzerindeki refleksi düşürmeye dönük; bu anlamda toplumun hassas dengeleri ile oynama ya da dengeleri yontma ve alıştırmadır. Yani, aslında Sayın Öcalan şahsında bütün Kürtler tecrit edilmiştir. Tecridi tek bir boyutta, basit bir kavram olarak ele almamak lazım. Tecrit bir ölümdür” dedi.
Birbirinden bağımsız değil
Tecridin son bulması için daha çok mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Demir, “Sayın Öcalan’ın konumu, Kürt meselesinden bağımsız olarak ele alınamaz. Kürt meselesinin ta kendisidir. Kürt meselesi ülkeleri, bölgeleri, kıtaları aşmıştır. Bu anlamda güçlü bir diplomasi ve ülkeler içinde güçlü politikalar yürütülmeli ve tecrit teşhir edilmeli. Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkının oraya hapsedildiği duygusu oluşturacak bir uygulama ve tutum ortaya konulmaktadır. İnsan bunu çok derinden hissedebilmektedir” dedi.
WAN