Altılı Masa’nın geçtiğimiz hafta ilan ettiği Anayasa Değişikliği Taslağı’nın ardından, restorasyon projesinin ana aktörlerinden CHP ‘Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı Vizyon Belgesi’ ile bir hamle daha yapmış oldu. CHP’nin vizyon belgesi Almanya ve Çin devletlerine danışmanlık yapmış olan Amerikalı Jeremy Rifkin baş danışmanlığındaki adına ‘siyaset üstü güç birliği’ dedikleri çoğu ekonomist olan yetmiş kişilik bir isim havuzu ile duyuruldu.
Altılı Masa’nın her hamlesinde, neoliberal restorasyonun izlekleri, anayasa taslağından vizyon belgesine net bir şekilde ifade ediliyor. Öyle ki; sınırları 12 Eylül anayasası ile çitlenmiş olan anayasa taslağında olduğu gibi, sınırları Kemal Derviş programıyla çitlenmiş vizyon belgesi de sistemin özünü değil biçimini muhatap alıyor. İçinden çıkıp geldiği sınıfa sadakat teminatı veriyor.
Neoliberal Vizyon
Sistemin özüne dokunulmamasının alamet-i farikası ise, vizyon belgesinin apaçık bir sınıf beyanı olmasında yatıyor. Nasıl ki anayasa taslağı bir sınıfsal tercihin ürünü olarak önümüze getiriliyorsa, vizyon belgesi de aynı sınıfsal tercihin somut tezahürü olarak karşımızda duruyor.
Saray rejiminden çıkış stratejisi, emekçi sınıfların ihtiyaçları değil, burjuva sınıfının ihtiyaçları merkeze alınarak ve kimi ‘iyi niyetli saha çalışmaları’ da restorasyon projesine dolgu malzemesi yapılarak sözüm ona halkçılıkla makyajlanıp halka pazarlanıyor. Velhasıl-ı Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı Vizyon Belgesi organizasyonu, seçilmiş isimleri ve yine itinayla seçilmiş kavramlarıyla baştan aşağı ‘tek adam’dan kurtuluş reçetesini halka acı reçete olarak kesmeyi vaat ediyor.
Neoliberal Vizyon Belgesi, Türkiye kapitalizminin selameti için yönetim biçiminin restorasyonunu esas alıyor. Erdoğan karşısında ‘ceketi koysan kazanır’ zihniyeti, saray ekonomisinin karşısında ne olursa şimdikinden evladır zihniyetiyle halka kurtarıcı olarak sunuluyor. Lakin sundukları belge ile TÜSİAD’ın Geleceği İnşa programı arasındaki geçirgenlik, kimin kurtarılmak istendiğini ayan beyan gösteriyor.
CHP vizyon belgesiyle, yerli ve yabancı sermayeye teminat verilirken, dünya ölçeğinde iflasa sürüklenen neoliberal politikaları da kitleler nezdinde meşrulaştıracak büyük bir hamlenin adımı da atılmış oluyor. Kılıçdaroğlu’nun ve Selin Sayek Böke’nin altını özenle çizdiği ‘temiz fon, temiz para’ kavramı da ‘partileri için değil vatanları için çalışacak siyaset üstü güç birliği’ kavramı da neoliberal vizyonun anahtar kelimeleri. Ondandır ki, CHP’nin vizyonunda söylemsel olarak ‘sosyal devlet’ ve ‘vergide adalet’ vurguları araya sıkıştırılmış olsa da sadaka kültürünün devamcısı olan ‘aile sigortası’ vaadi dışında emekçilerin temel ihtiyaçları ve haklarına çözüm olacak halkçı bir çıkışın emaresi bulunmuyor. Zira bu, temsil ettiği sınıfın çıkarlarına da aykırı.
Emek ve Özgürlük İttifakı halkçı bir çıkış için sahada!
CHP neoliberal vizyon programını açıklarken, halkın yegâne iktidar alternatifi olan Emek ve Özgürlük İttifakı 3 Aralık’ta İzmir’de halk buluşması, 4 Aralık’ta ise İstanbul’da emekçi buluşması gerçekleştirdi. Ve şimdi Adana ve Dersim’de halk buluşmalarına, İstanbul’da halk mitingine gidiliyor.
Emek ve Özgürlük İttifakı ilan ettiği halkçı programın ana özneleriyle buluşurken, ‘Milyonlarca emekçinin insanca yaşayacağı ücretler ve çalışma koşulları için, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması için, kamu kaynaklarının patronlara aktarılmasına engel olmak için, kamucu bir ekonomi için, çalışma yaşamından fiilen çıkarılan kadınlar, ne okuyabilen ne çalışabilen gençler, engelliler, emekliler ve çocuklar için savaş ve sömürü bütçenize karşı mücadele edeceğiz’ sözünü, masa başında değil; bizatihi halkın içinde ve emekçi sınıfların kendi kurduğu kürsülerden halkın çıkarlarının sözcülüğüne soyunarak, biz bu oyunu bozarız, halk bu oyunu bozacak iddiasını gürleştirdi. Zira, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sözü ve eyleminin iddiasının özünde neoliberalizmi karşısına alan halkçı bir program dayanağı yatıyor.
O program; insanca ve güvenceli bir yaşamı ve demokratik bir Türkiye’yi inşa edeceğiz, diyor. Barınma, ısınma, beslenme, sağlık, ulaşım alanlarını kamulaştırılacak, serveti vergilendirecek, dolaylı vergileri kaldıracak, haksız ihaleler ve dış borç ödemelerini biz durduracağız, diyor. Herkese 6 saatlik iş, ücretlere her ay zam ve her işyerine sendika sağlayacağız, diyor. Halkın temel ihtiyaçlarını ve haklarını güvence altına alacağız diyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kürsülerinde Amerikalı danışmanların değil de metalden madene, motokuryelerden sağlığa, atık kâğıttan ev işçilerine, KHK’lılardan engelli ve mülteci işçilere, hal işçilerinden tersane ve tekstil işçilerine değin işçilerin ve emekçilerin kendi adına kendi seçenekleri için konuşmasının bir anlamı var. Çünkü AKP-MHP saray iktidarına son vereceğiz derken, gücünü halkın öz örgütlerinden alan söz yetki ve kararın halk meclislerinde olacağı bir meclis yapısını kurarak geleceğiz diyor. Hiç kuşku yok ki; emekçilerin seçeneği Emek ve Özgürlük İttifakı’nda bir araya gelen halk güçlerinin mücadelesi ve programı ile yazılacaktır. Halk ittifakımızın tarihsel ve güncel görevi işte buradadır.