Alevi kurumlarının Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanmasının kayyum atama ve asimilasyon projesi olduğunu belirten Alevi kadınlar, eşit yurttaşlık hakları sağlanıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini söylüyor
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluşu 9 Kasım’da Resmi Gazete’de yayımlandı. 17 Kasım’da da Meclis’ten geçen torba yasa ile cemevlerinin yönetimi ve tüm faaliyetleri bu kuruma bağlandı. Bu kanunla birlikte cemevlerinin yapımı için vali ve kaymakam izni gerekecek. Belediye ve il özel idarelerine de cemevlerinde onarım yapma, onarım için gerekli malzemeyi sağlama ve cemevleri inşa etme yetkisi verildi. Ayrıca cemevlerinin elektrik ve su faturalarının devlet tarafından ödenmesi kararı da yasada yer aldı. İktidarın bu hareketliliği, tam da Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Alevi kurumlarına dair Türkiye aleyhine verdiği karara uyması için verdiği sürenin bitimine denk geliyor. AİHM’ye açılan davalarda Alevi kurumlarının elektrik, su faturalarından muaf tutulması ve Alevi yurttaşların da zorunlu din derslerinden muaf tutulması yer alıyordu.
İktidarın, çıkardığı bu kararnameyle AİHM’nin gözünü boyamayı hedeflediğini ve kendi Alevi’sini yaratarak Alevi kurumlarına kayyum atamayı amaçladığını belirten Alevi kadınlar, kararname ile iktidarın kendi anlayışını dayatarak Alevi kadınları da ötekileştirmiş olacağına dikkat çekiyor. Alevi kadınlar asimilasyona ve kayyum atama çabasına karşı eşit yurttaşlık hakkını alana kadar mücadeleye devam edeceklerinin mesajını veriyor.
‘Önce anayasal haklar verilsin’
Kararnamenin Alevilere kayyum atamak anlamına geldiğini ifade eden Alevi Bektaşi Federasyonu Ege Bölge Sorumlusu Bahar Kaplan, kararnamenin dede-pir-talip ilişkisi ile kurulan inanca ters olduğunu dile getirdi. Kaymakamlıkların kendilerine ulaştığını belirten Kaplan, “Kesinlikle devletin yaratmaya çalıştığı Alevi olmayacağız. Beton, çivi, elektrik, su verilecek dediler. Biz bunun öncesinde anayasal haklarımız kabul edilsin, cemevlerine ibadethane statüsü verilsin, eşit yurttaşlık hakkımız verilsin, bunlara öncelik verilmeden bu elektrik, su gibi şeyleri geri çevirdik” ifadelerini kullandı.
‘Kurum temsilcilerine danışılmadı’
Alevilerin sürekli katliamlara maruz kalan bir toplum olduğunu, ama bütün bu saldırılara rağmen diri bir şekilde var olmayı başardığını dile getiren Kaplan, yok sayılmanın yasa çıkarılırken de devam ettiğine işaret etti. Türkiye’nin AİHM kararlarına uyup Alevi örgütlerinin görüşlerini dikkate alarak yasa yapmadığını söyleyen Kaplan, “Elektrik suyumuzu ödüyoruz, bizim dört duvara da ihtiyacımız yok. Geçmişte evlerimizde cem ibadetlerimizi yapıyorduk. Dedelerimizin maaşa ihtiyacı yok, hakkullahlarımız (Taliplerin dedelere yaptığı yardım) var. Dedelere maaş söz konusu olamaz. Dedelerimiz nasıl yürüteceğini bilirler. Elektrik, su elbette bizim en doğal hakkımız. Yeniden bir düzenleme istiyoruz” diye ifade etti.
‘Alevilik kültür değil inançtır’
İktidarın kendi Alevi dedesini yaratarak kayyum atamış olacağını ifade eden Kaplan, Aleviliğe ters olan bu durumun asimilasyon çabası olduğunu vurguladı. Sünni egemen inancın, Aleviliği kültür gibi göstermesinin de can acıtıcı olduğunu dile getiren Kaplan, “Biz bir inancız. Devletin Alevi’sini yaratıp onları bizlere atamak, kendi inançlarını dayatmalarıdır. Bize ‘Bir kültürsünüz, bunun akabinde de bizim inancımızla hareket etmek zorundasınız’ demektir” şeklinde ifade etti.
‘AİHM’ye şirin görünme çabası’
AİHM kararlarının süresinin dolmasına yakın Alevilere yapılan bu yaklaşımın AİHM’ye şirin görünme çabası olduğunu ifade eden Kaplan, “Biz hiçbir kaygı yaşamıyoruz. Neyi nerede yaşayacağını bilen bir toplumuz. Bu torba yasa tekrar düzenlenmedikçe mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Anayasal, hukuksal hangi süreçler gerekiyorsa adım adım yapılacak. Eşit yurttaşlık hakkımız vardır ve bunu sadece Aleviler değil, hak özgürlüğü bertaraf olan herkes için istiyoruz” diye belirtti.
‘Aleviliği tanımlayamazlar’
İktidarın Aleviliği kuşatmaya ve kendi Alevi’sini yaratmaya çalıştığını kaydeden Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) İzmir Şube Eşbaşkanı Nebahat Çelik, Alevilerin tanımlanarak kontrol altına alınmak istendiğini belirtti. Aleviliği Alevilerin dışında kimsenin tanımlayamayacağını ifade eden Çelik, “Nasıl ki Sünni İslam’ı tekeline aldıysa Alevilikte de biatı sağlamak istiyor. Aslında bu, kadına saldırıdır. Çünkü Alevilikte ibadetlerde kadın ya da erkek candır. Aleviliği kendine bağlayarak kadını da ötekileştirmiş olacak. Çünkü kendisinin anlayışında bu var” şeklinde konuştu.
‘Tüm toplumu ilgilendiriyor’
Kararnameye ve kaymakam tekliflerine birçok Alevi kurumunun karşı çıktığını söyleyen Çelik, “Elektrik suya indirgemişsiniz, biz bunu kabul etmiyoruz. Bu bütün ötekileri ilgilendiren bir saldırıdır. Kürt’e yapılan Kürtleri, Alevilere yapılan saldırı Alevileri ilgilendirmiyor. Bütün toplumu ilgilendiriyor. Bütün ötekiler bir araya gelirse başarabiliriz. Alevi toplumu olarak bunun mücadelesini vereceğiz, bir direniş geleneğinden geliyoruz. Kurucu anayasal eşit yurttaşlık istiyoruz. Devletin Alevi’si olmayacağız” dedi.
‘İnancımızı yaşama hakkımız var’
AİHM kararına rağmen Türkiye’de cemevlerine ibadethane statüsü verilmediğini ifade eden Alevi Canlar Derneği yönetiminden Halise İlbeyci, ibadethane statüsünün cemevlerine daha geniş haklar ve kısmi özgürlük tanıdığını söyledi. Cemevlerinin ve Alevi dergahlarının Kültür Bakanlığı’na bağlanmasına neredeyse tüm Alevilerin karşı olduğunu belirten İlbeyci, “Benim inancım neden bir bakanlığa bağlı olsun? Ne zaman ne şekilde ibadet edeceğimi bakanlık mı söyleyecek? Ezelden nasıl geldiyse öyle devam edecek. Biz inancımızı Aleviliğin gerektirdiği gibi yaşamak istiyoruz. Alevilerin istekleri torba yasalara sığmaz. Herkes gibi bizim de inancımızı yaşama hakkımız var. Eşit şartlarda yaşamak istiyoruz” diye konuştu.
‘Lütuf olarak sunulmasına karşıyız’
Alevilerin kendi bütçeleriyle, kimsenin katkısı olmadan cemevleri inşa ettiklerini, elektrik su parası da istemediklerini sözlerine ekleyen İlbeyci, “Devlet zaten onu vermek zorunda. Çünkü ben bu ülkenin vatandaşıyım, vergimi ödüyorum, çocuğumu askere gönderiyorum. Ben talep etmiyorum, o vermek zorunda. İnancımı özgürce yaşamak istiyorum. Bu lütuf değil ve kabul etmiyorum. Yasa geçerse Aleviler üzerinde büyük baskılar olur. Kültür Bakanlığı’nın dediğini yapması gerekir, bunu kabul etmiyoruz. İşin ciddiyetinde olan Alevilerin yasayı kabul etmeyeceğini umuyorum. Alevileri içine alıp soyutlamak istiyorlar. ‘Alevi diye bir kurum yoktur’ demek istiyorlar. Bunu yok etmek için yaptılar, ‘Bizden başka kültür yok’ demek istiyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Var olanı yok etmeyin’
Yasaya karşı direneceklerini, Alevilerin inancını özgürce yaşamak istediğinin altını çizen İlbeyci, “Ben Hakk’a yürümek istiyorsam benle Hakk’ın arasına girmeyin. Aleviler ‘Cemevi yapın, yol yapın demiyor’, ‘Var olan inancımızı yok etmeyin’ diyor” cümleleriyle tepkisini dile getirdi.
Haber: Melike Aydın / İzmir-JINNEWS