Türkiye’de seçim zamanı açıldı. Seçimlere altı küsur ay var. Gerçi erkene alınacağı tartışmaları da yapılıyor, ancak alınsa bile zaman açısından durumda fazla bir değişikliğe yol açmaz. Yine mevcut AKP-MHP despotik iktidarının seçimleri kazanamayacağını görürse erteler, tartışmaları da yapılıyor. Seçimlerin yapılacağını varsayarak hazırlanma ruhu ve olası yaratacağı sonuçları üzerinde duralım.
İçte ve dışta hemen her çevre, 2023’de yapılacak seçimlerin tarihi olduğunu vurgulamaktadır. En çok da cumhuriyetin yüzüncü yılını dolduracağı, ikinci yüzyıla nasıl bir başlangıç yapacağı sorusuna cevaplar oluşturulmaya çalışılıyor. Yüzyıldır biriktirilen, çözümsüz bırakılarak çürütülmek istenen başta Kürt toplumsal sorunu olmak üzere diğer sorunları çözüm doğrultusuna konulacak bir gelecek perspektifiyle mi, yoksa mevcut anti toplumsal inkarcı yapıyla mı cumhuriyet yoluna devam edecektir?
Cumhuriyetin ulus-devlet modeli inkarcı, antidemokratik; yapısal karakteriyle demokrasi ve özgürlüklere kapalı olduğundan, yapısı daima faşizm türü iktidarlara açıktır. Meselenin özü, şu parti veya bu partinin iktidara gelmesi; kimin cumhurbaşkanı veya başkan olacağı değildir. Bu onun faşist niteliğini değiştirmez. Faşizm savaşsız yapamaz. Faşizm savaş rejimlerinin karakteridir. O yüzden hep savaş içinde olur. Yine savaş sadece ordu ve polisle yürütülmez; bu tür yapıların temel karakteri ülkenin kaynaklarının çoğunu savaşa ayırma, envai tür savaş örgütlerini kurmakla geçer. Özgürlüklerin olmadığı, demokrasi mekanizmalarının oluşumuna fırsat tanınmaz.
Cumhuriyetin yüzyılına bakıldığında bunun gözle görülür olduğu açıktır. Yine Ortadoğu’da diğer ulus-devlet yapılarına bakılırsa da durum benzerdir. Son yüzyılda hemen her ülke savaşın her çeşidini yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Suriye, Irak, İran, Yemen gibi bütün ülkelerde 3. Dünya Savaşı’nın en derini tecelli ediyor.
Bölgede Türkiye önemli bir ülkedir. Bölgeyi hem etkilemekte hem de çok etkilenmektedir. Etkileme ve etkilenmeyi sağlayan temel sorun ise, Kürtlerin farklı dört ulus-devletin egemenliği altına alınması ve en temel haklarının gasp edilmesidir. Irak’ta mı Kürtler kimi haklarına kavuştu, Türk rejimi oraya yöneliyor, Rojava’da Kürtlerin halklarla bir statü olasılığı mı ortaya çıktı, oraya saldırıyor. Son aylarda İran’da Jin, Jiyan, Azadî sloganı etrafında Rojhilat Kürdistan’ında özgürleşme olasılığı mı belirdi, oradaki Kürtleri radarına alıyor.
Bu durum göstermektedir ki, Kürtler haklarına kavuşup her parçada bir statüye kavuşmadan ne Türkiye ne İran ne Suriye ne de Irak’ta demokratik ve özgür bir yaşamın kurulmasına olanak yoktur.
Buradan bakıldığında 2023 seçimler önemlidir. Bu kritik bir zaman kavşağında Türkiye ya yönünü demokrasi ve özgürlüğe döndürecek ya da geçmiş yüzyılın sorunları ve savaş konseptiyle yoluna devam etmeye çalışacaktır.
Mevcutta seçime dönük bloklaşmaya bakıldığında, seçimi kazanabileceği var sayılan 6’lı masanın Türkiye’nin yönünü demokrasi ve özgürlüklere çevirme olasılığı yoktur. En son yayınladıkları anayasa önerileri vizyonlarını ortaya koymaktadır. Restorasyon yapma yönü dahi çok sınırlıdır. O kadar ürkek bir yaklaşım ortaya konulmaktadır ki, sanki Kürtler bu ülkede yaşamıyorlar, bir kez dahi adları zikredilmemektedir. Var olan iktidarın faşizan karakteri de bilinmektedir.
Geriye kalan tek olasılık, odağında HDP ve Kürtlerin yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. 3. Yol’un örülmesini de içeren bu ittifak, hem seçim sonuçlarını etkileyecek hem de seçim sonrasında yönünü demokrasi ve özgürlüğe çevirebilecek potansiyeli taşımaktadır. Kuşkusuz seçimlerde devrim yapılmayacaktır, ancak yer yer şiddetli inişler ve yükselişler yaşansa da demokrasi gemisinin rotasını özgürlüklere çevirmeye önemli katkılar yapabilir.
Türkiye’yi sadece iç dinamikleriyle değişime uğratma olanağının olmadığı açıktır. Özellikle dört parça Kürdistan’da yaşanan gelişmeler Türkiye’nin iç bünyesini fazlasıyla etkilemektedir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin gücü toplamda seçimleri olumlu etkileyebilecek durumdadır. İç ve dış bütün gelişmeler iyi takıp edilip başta savaş olmak üzere her türlü saldırıya karşı dirayetli bir duruş ve pratikleşme ortaya konulabilirse olumlu sonuçlara ulaşılabilir. Bunu gerçekleştirmek için gerekli olan şey ise, cesaretli risk almak ve fedakarlıktır.