Dilan Kortak’ın ölümü üzerinden 7 yıl, AYM’nin ihlal kararının üzerinden ise 2 yıl geçmesine rağmen soruşturmada herhangi bir ilerleme olmadı
İstanbul Sancaktepe’de 3 Aralık 2015’te evine yapılan baskın sırasında polisler tarafından katledilen Dilan Kortak (20) davasında aradan geçen 7 yıla rağmen faillere yönelik etkili soruşturma yapılmadı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan bir ihbar üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan “gecikmesinde sakınca bulunan hal” kapsamında arama kararı çıkarılarak, evine helikopter destekli yüzlerce polisle baskın yapıldı. Kortak bu baskın sırasında vücuduna isabet eden 25 kurşunla öldürüldü.
Savcılık dosyayı kapatmaya çalıştı
Kortak’ın ölümünün ardından savcılığa yapılan suç duyurusuyla ilgili önce dosyaya gizlilik kararı konuldu. Ardından savcılık olaydan 101 gün sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararını verdi. 18 Mart 2016 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu tarafından verilen kararda, operasyonu gerçekleştiren polislerin “Meşru savunma koşulları altında” hareket ettikleri ve tartışmalı bir şekilde meclisten geçen Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16’ıncı maddesinde düzenlenen “silah kullanma yetkisi” gerekçe gösterildi. Bu kararın ardından dosyadaki gizlilik kararı da kaldırıldı.
İnceleme yapılmadı
Avukatların dosyada yaptığı incelemede, dosyaya dair herhangi bir delil araştırması yapılmadığı, soruşturmanın dayanağının polislerin hazırladığı tutanaklar olduğu ortaya çıktı. Savcılık, soruşturma boyunca Kortak’ın kaldığı eve operasyon gerçekleştiren polislerin silahlarını incelemeye almadı, aynı şekilde polislerin ifadesini, el swaplarını, parmak ve ayak izlerini almadı, luminal incelemeyi de gerçekleştirmedi.
AYM’ye başvuru
Gizlilik kararının kaldırılmasının ardından dosyaya bakabilen avukatlar, İstanbul Anadolu 2’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne, savcılığın “kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin verdiği karara itiraz etti. Mahkeme ise yapılan itirazı, “Tüm soruşturma dosyası kapsamına göre itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu” gerekçesi ile reddetti. Hakimliğin ret kararı üzerine aile avukatları Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Anayasa Mahkemesi 10 Aralık 2019’da, olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmeyerek yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğini, usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine oybirliği ile karar verdi.
Avukat Aşa: Cezasız bırakılmak isteniyor
Dosyanın avukatı Bülent Aşa, AYM kararından sonraki dava sürecini değerlendirerek, cezasız bırakılmak istenildiğine işaret etti. Dava Av. Bülent Aşa, AYM’nin kararından sonra yeniden soruşturmanın açıldığını belirterek, “Savcılık bu kapsamda İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne 12.10.2020’de yazı yazarak; Operasyonu gerçekleştiren polislerin açık kimlik bilgilerinin tespit edilmesi, olası kast ile kasten öldürme suçundan dolayı müdafileri huzurunda savunmalarının alınması, delillerinin tespit edilmesi, olay tarihinde görevli olduklarına ilişkin görev belgelerinin çıkartılması, komşular ile çevrede bulunan şahısların tespiti yönünde çalışma yapılması, tespit edilen kişilerin tanık olarak ifadelerinin alınmasını, olay yerinden temin edilen boş kovan ve mermi çekirdekleri ile mermi çekirdeği gömlek parçalarının hangi polis ya da polislerin silahından çıktığının tespiti noktasında ayrıntılı rapor aldırılması, bu amaçla operasyona katılan ve olayda silah kullanan polislerin silahlarının muhafaza altına alınması ve karşılaştırma yönünden yukarıda belirtildiği şekilde rapor aldırılmasını talep etmiştir” dedi.
Polisler FETÖ’den ihraç edilmiş
Emniyetin bu yazıya yaklaşık 1 yıl sonra cevap verdiğini aktaran Aşa, şöyle devam etti: “Halen görevde olan polislerin bir kısmının ifadesini İstanbul İl Emniyet Müdürlüğündeki polislerce alındı. Yani operasyonu gerçekleştiren polislerin ifadesini yine aynı emniyette çalışan polisler aldı. Bu durum soruşturmanın tarafsız bir şekilde yürütülmediğini gösteriyor. Ayrıca dosya kapsamında aldığımız bilgiye göre operasyona katılan komiser rütbesinde olan bir polis memuru ile başka bir polis memuru 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbeden sonra 22.11.2016 tarihinde çıkarılan KHK ile polislik mesleğinden ihraç edilmiştir. Operasyonda silahla ateş eden iki polis memuru da darbeden sonra mesleğinden ihraç edilmelerine rağmen bu konuda ifade verirlerken neden ihraç edildiklerine ilişkin tek bir soru dahi sorulmamıştır. Kısacası AYM kararının ardından dosya kapsamında operasyona katılan polislerin emniyet ifadeleri emniyetçe alınmış, sadece iki şüpheli polis savcılıkta ifade vermiştir.”
Soruşturma ağır yürüyor
Aşa, AYM’nin ihlal kararının üzerinden 2 yıl, ölüm olayının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen soruşturmanın çok ağır yürütüldüğünü ifade ederek, “Türkiye’de özellikle güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri ya zamanaşımından dolayı düşürülmekte ya da cezasızlık politikası uygulanarak beraat ettirildiklerini görüyoruz” diye kaydetti.
Aşa, soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmesi için bağımsız bir organ tarafından yapılması ve şüphelilerin “kasten öldürme suçundan” dolayı cezalandırılması girişimlerinde bulunacaklarını ifade etti.
Kaynak: MA